- 741 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EKONOMİK TETİKÇİLER VE SÖMÜRÜ DÜZENİ
John Adams, ABD’nin ilk başkan yardımcısı ve George Washington’dan sonrada ikinci başkandır. ABD Bağımsızlık savaşlarında ismi hep ön paldaydı ve adından sıkça bahsedilirdi. Amerika’yı yönetecek insanların o makama gelebilmeler için tek bir amaçları vardı, bir imparatorluk yaratmaktı. Yaratılan bu imparatorlukla dünya ülkeleri üzerinde bir hâkimiyet kurmaktı.
John Adams’ın deyimiyle, “ Bir ulusu fethetmenin ve köleleştirmenin iki yolu vardır. Biri kılıçla diğeri de borçla.” Olur.1789 ABD’nin kurulmasıyla birlikte bu söz gündeme oturtularak, bu sözün dışına çıkılmadan sistemli bir şekilde uygulamaya konulmuştur. Tabi ki bunların Mali, Ekonomik ve siyasi boyutu da vardır. Bu nasıl olmuştur, Mali yönden büyük güç odakları oluşturarak bunları besleyen insan kaynaklarını yetiştirmişlerdir. İşte bu insanlara “Ekonomi tetikçileri” denilmiştir.
Savaşlar artık kılıç ve kalkanlarla, güçlü olanın kazandığı şeklinde yapılan türden değildir. İnsanlığın gelişmesiyle ve teknoloji araçlarının da kullanılarak, ekonomik ve siyasi ambargoların uygulanmasıyla yapılıyor.
ABD’nin dünya Jandarmalığını yapmasının tek sebebi, tüm güçleri elinde bulundurarak ekonomik ve siyasi tetikçiliği en iyi şekilde yaparak, sistemi elinde tutabilmek ve bu sayede de sömürü düzenine devam etmektir. Bu bir modern sömürü sistemidir. Buda onlara göre yasaldır. Bu gün birçok örneklerini görmekteyiz.
Bu sömürü sistemlerimi imparatorluğa çevirmek için “Ekonomik tetikçileri” yetiştirmek ve yetiştirilen bu kişilere en iyi imkânları sağlamak gerekmektedir. “Ekonomi tetikçiliği” sistemi ustalık, kurnazlık ve hile üzerine kurulmuştur. Bunlar gittikleri ülkelerde proje mahallerini, yoksul halkın yaşadıkları yerleri gezerek, o ülkenin hükümet yetkilileri ile yuvarlak, kare, dikdörtgen olmuş fark etmez masalara oturularak konferanslar düzenlerler. Ve dahası da vardır. Hazırlanan hesap çizelgeleri ile finansal tahminler o ülkenin yöneticileri önüne bir kurtarma operasyonu olarak konur. Bu insanlar her zaman her yerde ülke yöneticileri ile birlikte olmaktan çekinmezler. Güven kazanmaları gerekir ve had da kabul görmeleri için öyle görünmek zorundadırlar. Eğer gerekirse yasadışı yollara da başvurmaktan kaçınmazlar. Ne demiştik yukarıda, bu sistem kandırma ve hile üzerine kurulmuştur…
Ekonomik Tetikçilerinin işi plan ve projeleri ( borç para vermek) sunarak, zemini hazırlamaktır. Hazırlanan bu zeminde sırası gelince de pastayı paylaşmaktır. Bu kimle yapılıyor? Tabi ki o ülkede ki işbirlikçileri ile. Bu işbirlikçilerine neler mi yaptırıyorlar?
Bakın öncelikle yasa değişiklikleri. Ve bu yasa değişikliklerine bağlı olarak da zengin yer altı ve yer üstü kaynakları, Ormanları, Nehirleri, Akarsular, Barajlar, finans kuruluşları yani sizin anlayacağınız A’dan Z’ye her şey parsellenerek pazarlanmaya başlanır. Leşe üşüşmüş leş kargaları gibi.
John Parkins, eski bir ekonomik tetikçi olarak, bizim yaptığımız en iyi şey; küresel bir imparatorluk kurmaktır. Bir ülkeye borç veren ve o ülkeyi borçlandıran, ekonomi tetikçisi başarılıdır. Çünkü oda biliyor ki verilen borç kısa bir zaman sonra ödenemez duruma gelir. Bizler, tekrar devreye girerek masaya oturtularak, anlaşmalar çerçevesinde tekrar borçlandırılır ve tavizler alınmaya başlanır.
Nedir bu tavizler BM vereceği oyun kontrolü, Topraklarında askeri üslerin kurulması ve petrol yasasını değişimini sağlayarak kendi çıkarlarına çevirmeleri. Aslında vermiş gibi gösterdikleri paralar Şirketokrasi aracılığı ile sağ ceplerinden sol ceplerine aktarılmıştır.
Dünya bankası ve İMF’nin yaptığı iş budur. Sana borç verirler ama isteklerinin ardı arkası kesilmez. Verilen paralar, ABD topraklarını terk etmeden banka ofislerinden, mühendislik ofislerine aktarılırlar. Para oradan da Şirketokrasi üyesi olan, o ülkede iş yapan firma ve gruplara aktarılarak ABD sınırları içerisinde kalırlar. Borç olarak gösterilen bu paralar faizi ile birlikte o ülke son kuruşuna kadar ödemek zorunda kalır. Bu borcu ödemek o ülkenin insanlarına düşer.
Bir duyum aldım, AKP tarafından yeni bir yasa hazırlığı varmış. Büyük bir ihtimalle mecliste, seçimlerden sonra gündeme getireceklermiş. Ülkedeki su kaynaklarının satılması ile ilgili olduğu bildirildi. Eğer böyle bir şey varsa yapmayın beyler derim. İMF de zaten seçimleri bekliyor para vermek için. Seçimlerden sonra büyük bir olasılıkla İMF ile anlaşılarak 8 milyar dolarlık borcun üzerine yeni bir borç alınacaktır. Bu ne demektir biliyor musunuz? Dede, torun ve doğacak çocukların dahi borçlanması demektir.
Şu anda zaten neyimiz var neyimiz yok yabancıların elinde. Allah sonumuzu hayır etsin. Krizi teğet geçirenler Gemicik alıyor ve Pırlanta şirketlerine ortak oluyorlar haydi hayırlısı.
Krizin delip geçtikleri de, işçi çıkartıyor, fabrika kapatıyor ve iflasını veriyor…
Bu nasıl adalet… Yoruma gerek var mı? Buyurun siz yapın…
YORUMLAR
Uğur Civelek,Yiğit Bulut ve şu anda burada tek tek isimlerini yazmaya gerek görmediğim bi çok isim ekonomik krizin öncesinde lkemizde tedbirler alınması konusunda ciddi ciddi uyarılarda bulundular.
Yaklaşık iknci yıl yeni yeni çaba gösterilmeye başlandı.
Suçu başkarına atma ,kusurlarımızı uzak diyarlarda arama lışkanlığından vazgeçip aklın bilimin gereklerine göre devlet yönetiminde ısrarlı olsak sorunlarıb önemli kısmı inanın çözülür.
Amaeikayı her sorunda yeniden keşfedip çözümleri her derdin devası büyük reform gibi yutturmaktan vazgeçerek başlayabilirz aslında
Ve hiç bir şey için hayatta geç kalmak yoktur.hele devlet ve millet hayatında
Sağlıcakla kalınız