Neşet Ertaş'ın "Gonül"ü...
Dadaloğlu’ndan, Karacaoğlan’dan, babası Muharrem Usta’dan türküler havalandıran Neşet Ertaş, kaynaklardan aldığı sözleri, deyişleri, ezgileri en güzel biçimiyle sunar da… Türkülerini, kendisi yazmaya, bestelemeye gelince iş; “gonül”süz olmaz bir oyun hava, bir türkü, bir bozlak…
“Gonül” kelimesinin Neşet Ertaş’ın türkülerinde ve yaşamında çok özel bir yeri var. O adeta, tıpkı Yunus gibi, Hacı Bektaş-i Veli gibi kendisini “gonüller yapmaya” adamış biri... “gonül”ün geçmediği türküsü yok denecek kadar azdır.
“Şu garip halimden bilen işveli nazlım
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen”
Bir başka türküsünde:
“Küstürdüm gönlümü güldüremedim
Baharım güz oldu yazım kış oldu
Gonüle yarini bulduramadım
Baharım güz oldu, yazım kış oldu”
Diye dert yanar.
Bir türküsünde babası Muharrem Ertaş’ı “gonül delisi” olarak niteler:
“Ay dost deyince yeri göğü inleten
Muharrem ustaydı bunu dinleten
Gonül kırmazıdı bilerekten, bilmeden
İnsan velisini neyledin dünya
Sazını çalarken kendinden geçen
Gonülden gonüle kapılar açan
Aşkın dolusunu nefessiz içen
Gonül delisini neyledin dünya”
“O garip gonüllüm, dertli bakışlım
Feleğin elinde sinesi taşlım
Yüreği yaralım, gözleri yaşlım
Gonül evi yıkık, viranım nerde”
“Gonül”ü bilir, “gonülden anlayana” saygı duyar, “gonülden bilmeyene” kahreder Neşet Usta.. O’na göre, insanın yapan kavramların başında “gonül” gelir.
İnsan sevgisinde de, memleket sevdasında da “gonül” vardır.
Kimi engin, kimi yüksek evlerinen
Kimi fakir, kimi zengin beylerinen
Kazaların. Nahiyelerin, köylerinen
Gönlümün içinde yerin Kırşehir.
Sevinirken, coşarken de “gonül”e bağlar duygularını, oyun havalarına yansıtır.
“Atı olan el atına biner mi
Seven gonül sevdiğinden döner mi?”
Diye.
“Gonül uçup gidiyo
Günler aşıp gidiyo
Ömür geçip gidiyo
Gel yanıma gel, gel.”
“Ben bilmem onu beşi
Sensin gönlümün eşi
Garip gönlümün güneşi
Gel yanıma gel”
“Kaşların karasına
Kurbanım arasına
Anca sen merhem olun
Gönlümün yarasına”
Bazen de “gönlü” yanar, acı çeker, çırpınır, feryat eder…
“Yıllar yılı çektim bu zalım derdi
Yandı Kerem gibi, gönlümün yurdu
Güller dost bağında nideyim gülü
Soldu benim gülüm, güller içinde”
“Ben bu yıl yarimden ayrı düşeli
Her günüm bir yıla döndü gidiyor
Gine zından oldu dünya başına
Gönlüm ataşlara yandı gidiyor”
“Yandı bağrım yandı yar deyi deyi
Gonül yar istiyor yaram sar deyi
Şurada bir garip yarim var deyi
Hatırdan çıkarma ara sevdiğim”
“Dağı duman olanın
Hali yaman olanın
Uyku girmez gözüne
Gönlü viran olanın”
Gerçeği ararken de, bulunca da, “gonül”e bağlar sözlerini…
“Coşkun sel gibiydim yoruldum gayri
Çok bulanık aktım duruldum gayri
Nice güzel gördüm hep ayrı ayrı
Hakikatte gonül bir imiş meğer”
“Gonül kırmak”, “gonül”den anlamamak en büyük yanlıştır Neşet Ertaş’a göre. Hep uyarır, hep yakarır “gonül”ler kırılmasın diye…
“Gonül bilmeyen çoktur
Bilmeyende gonül yoktur
Bilmiş ol ki gonül haktır
Sakın ol ha kırma kardaş”
Gelenekleri, görenekleri, âdetleri iyi bilir, çok da önem verir. Yine “gonül”le birleştirerek.
“Ey erenler Hak aşkına
Kalkın samaha dönelim
Gonüldeki dost aşkına
Kalkın samaha dönelim”
Her konuşmasında, tüm insan ilişkilerinde “gonüllerinizin hızmatçısıyım” diyecek kadar mütevazi, bir o kadar da insancıl kişiliğe sahip Neşet Usta, bu insancıl yapısını tüm türkülerine de yansıtır.
“Nedir senden çektiklerim
Deli gönlüm, Abdal gönlüm
Gözyaşımı döktüklerim
Deli gönlüm, Abdal gönlüm”
“Ey garip gonüllüm dertli yoldaşım
Niye belli değil baharın kışın
Var mıdır sormazlar ekmeğin aşın
Zengin isen ya bey derler ya paşa
Fukaraysan Abdal derler ya cingan haşa”
Sevgiyi, “gonül”den “gonül”e giden ince bir yolun oluşturduğuna inanır.
“Gonül dağı yağmur yağmur boran olunca
Akar can özümde sel gizli gizli
Bir tenhada can cananı bulunca
Sinemi yaralar dil gizli gizli
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gonülden gonüle gider yol gizli gizli”
“Gonül”deki gülün solmayacağını vurgular türkülerinde.
“Kurusa fidanım güllerim solsa
Gönlümde solmayan gülümsün benim
Yaprakların gazel olsa dökülse
Daha taze fidan dalımsın benim”
Memleket özleminde de, sevdiklerine hasret kalınca da, sıkıntıya, dara düştüğünde de “gonül”e sarılır Ertaş; “gonül bilen” arar. Derdine çarenin tabiplerde değil, “gonül”den anlayanda olduğuna inanır.
Hasret düştü gönlüme
Gonülden yaralıyım
Tabipler derman vermez
Bir bahtı karalıyım
Gonül bilenim nerde
Gonül alanım nerde
Bu devasız derdime
Derman olanım nerde
Gonül derdi yâr derdi
Hasret yaman zor derdi
Onu çekmeyen bilmez
Çekenlere sor derdi
Garibim gonül arar
Gonül bilene sorar
Bu gonül yarasını
Gonülü bilen sarar
Bazen de umutsuzluğa düşer, umduklarını bulamamaktan, yanıldığından ve anlaşılmamaktan yakınır. “Gönlü”nden geçenleri bulamamaya hayıflanır.
“Sen ağladın canım, ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım, boşuna kandım
İrengi gözümde solan dünyada
Ah yalan dünyada, yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada”
“Bilmez yar gönlümden bilmez
Akan gözyaşlarım dinmez
Bir kere yüzüme gülmez eyvah
Kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sarardım soldum eyvah”
Sehir vakti yârinin kapısını çaldığında;
Hep gonüller muradıdır aşığın
Nöbetin bekleyen alır keşiğin
Beklemeli şu sultanın eşiğin
Günde yüzbin kere yüzler sürmeli”
Der de, bulamayınca da kahirlenir, “gitme” diye yakarır sevdiğine.
Neden gonül neden sensiz olmuyor
Çaresiz dertlerim derman bulmuyor
Azdı yaralarım iyi olmuyor
Şu garip hâlimi görmeden gitme”
Daha onlarca türküde, yüzlerce mısrada “gonül” ile Neşet Ertaş’ı birleştiren, bütünleştiren yol, şiirlerdeki, ezgilerdeki sevginin de ifadesidir bir anlamda… Ama, Neşet Usta’nın türkülerindeki tüm “gonül”leri ne anlatabilmek mümkün, ne de böyle birkaç sayfaya sığdırabilmek…
YORUMLAR
Orta Anadolu türkülerini yorumlayıp derleyen bu değerli sanatçıyı anlattığınızdan dolayı öncelikle sizi kutluyorum. Kendisininde hep dile getirdiği gibi Neşet Ertaş bir ''gonul'' adamıdır. Adeta yaşayan bir efsane. Duygularını saza ve söze döken nadir halk müziği sanatçılarından biri.
Tebrik ediyorum.
Yazınızı okumak büyük bir keyifti benim için.
Saygıyla...
mavi uçurtma