- 453 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 13
13]İşgal kuvvetleri de, hükümete hiç dokunmamıştı. Sanki ümmete, ümmeti Muhammed’e ve onun ulul emrine karşı değildi! Hata ümmeti Muhammedi yapının içinde olunmasının yararını bizden daha iyi saygılaşıp, destekleyip, onaylayan, bir görüntü arz ediyorlardı. Bu görüntü ile halk; ehveni şer düşüncesi edinmişti. Kötünün iyisi düşüncesi ile iyi düşman, dost düşman, ümmetin himayesini ve rahatlığını sağlayan saygılı düşman! Gibisine izlenimlerini pekiştiriyorlardı
Bu izlenimler ile halkın gönlünde mandaya yatkın oluş, iyice ısıtmıştı. Halk, mandayı tartıştırtmaya çoktan başlatmıştı bile! Bu hal, işgalcilerin lehine, çok akıllıca bir taktikti. Bu aldatış, ülkenin azim ve kararlılığını kıracaktı. Halkın eski alışmaları sürdürmek isteme eğilim ve direnci, bu tür oluşmaların bilinçsiz eğilimini oluşturuyordu. Bu hal, bilinçsizce; kendi rahatlığını sürdürür olmalarını sağlar oluştu. Gazi, bu gibiden alışmaları kaldırdığında da; çıkar gruplarınca bedbin karşı konuşlarla karşılanacaktı.
Halk gözünde peygamber ocağı olan (askeri sınıf), işgalcilerin mazhariyetine müstahak oluyordu! Ya da peygamber ocağı, düzenin kimi yeteneksiz yönetici ellerinde bulunuşu nedeni ile işgali sisteme, adeta onaylatır olmanın servisleri, yapılıyordu. Değerli halkımız bu oyunu zamanla görüp sezmişti. Kışkırtılmalar uzun vadeli, akılcı ve kalıcı olamaz ve kışkırtma esasen salim bir netice devermezdi.
Dünya’nın her yerinde, kışkırtma olmadıkça reaksiyon el hareket, birden bire, hemen oluşamazdı. Bu bir doğal gerçeklikti. Halk direnişleri ya da halk ayaklanmaları başlamadan önce ortamın durulması beklenir. Halk için olup biten durumun, zaman içindeki hazm edilir olmasının benimsetilir bir anlayış kılınması süreçleri yaşatılacaktır. Bu bana göre sosyolojik bir olaydır. Bu da üç şeklin zorunluluğudur.
1- Kişiler genel de, pek pek, baş ya da elebaşı olmak istemez. Buna, yavaş davranıp, havayı koklamak da denir. Bu da gide gide bir durumsal biçimlenişin hal (şimdi) oluşudur. Böylesi yavaştan başlayan ama birden gelişen durumlar, sosyolojik bir söylem ve etkinin tezahürüdürler.
2- Halk, yekpare olamadığından, herkes, aynı bir duygu ve heyecanla, birden bire ve ani harekete geçirilemezdi. Burada halkın toplumsal anlamda örgütsüz oluşlarıyla, daha bir vahametsel gecikmeler çıkarabilirdi. Yapılacak şey, toplumsal yurttaş olunamıyorsa, halkın öznel, sosyolojik, inançsal oluşlarının harekete geçirilmesi olacaktır.
3-Halkın bir konuya değin anlaması, farklı farklı olması nedeni ile de, bu gecikmeler olur. Halk, ’Kendiliğinden ortak duyu’ çokluğu içindedir. Ve bu yüzden seçememezlikledirler. Bu bir çok olan hislerinin içinden bir tanesi, genel ortalama yoğunlukta bir benimsenme ile yoğunlaşan (biriken) çekenlikle olarak belirecektir. Bu çekenlik genel çağrıyı, onun anlama kategoriksel kalıp düzeyine göre olacak olan seslenmelere yöneliktir. Böylesi çekenlik, eksen devinmesini de seçecektir. Ki bu hal, ’öz olan halk tutum ve hareketini’ oluşturan oluşmalardır.
Bu tür nicel anlamalar sizlerin iç devinimlerinizi oluşturur. Bu tür gelişmeler anlayıp dinleme oluşma sürecidir. Ki durumlar vaki olduğunda, eksen çağrısında, var oluş eksen dönmesini sağlayacaktır. Bu oluşum olmadan, siz kim olursanız olun, isterseniz allameyi cihan olun, çevrenizdeki her bir kimseyi, pek pek de yanınızda bulamazsınız. En kâhininden vaaz da verdirseniz, özgürlüğünüz gitti de deseniz, bu oluşma olmadan, bir şey yapmanız olanaksızdır. Ne tür yöntem uygularsanız uygulayın, istenilen genişlikte, halk hareketini başlatmanız olanaksızdır. Bu bir sosyolojik, halksal hareketin yasadır bence.
Pekiyi de bu durum, neden 2 yıl sürdü. Esasen böyle kapsamlı bir savaş hazırlığı süresi hep böyle uzun mu olmaktadır? Buna kesin bir cevap vermek zordur. Bu tür temel öz savunmanın yanında diğer, tamamlayıcı ve mutlak gerekler de hazır edilmeli idi. Bunlar, bu türden hareketlerin finansmana değin savaş silahları (mühimmat) , yiyecek giyecek donanımı, yönetsel örgütleniş gibi unsurların da oluşması bu süreyi tayin etmektedir. Artı, sizdeki gibi bir çok iç isyanlara da, enerji, zaman ve kuvvet sarf eder oluşlarınız da vardır. Yapılanlara ve yapılacaklara yasal zeminler hazırlar olmanız da, hep bu türden gecikmenin, geciktirilir olmaların, kimi esas nedenlerin arasındadırlar.
Bizideki öz hareket süresi, aslında onca yoksunluk ve olanaksızlıklara rağmen, çok hızlı ve çabuktur. Gecikmeler, bizim, içinde bulunduğumuz durumun, nazikliğinden ötürüdür. Bir takım tereddütlere de düşülmüş olmasındandır. Durumun kendine özgü oluşudur ki bu gecikmeyi yaptırmıştır. Ama hiç de öyle gecikilmiş de değildi. Aksine zamanla yarışılmıştır adeta. O günkü genel güncel konjonktürümüz göz önüne alındığında, bunun nasıl başarıldığı bir harika düşündürü de olmaktadır. Türk kurtuluş hareketinde, eğer varsa, (ki vardır) tereddüde mahal yaratan hususlar, şunlar olabilir!
1-Halkın, yıllardır yedi emininde olduğu iyi kötü yedi emininde yaşadığı, emrine amade olan bir devleti aliyesi vardı. Bu devlet hali hazırda kendisini çekimleyen az çok sahiplenişti. İslam olma gibi öznelliğine de hitap eden çift otoriteli bir örgütlenme idi. Üstelik devleti , ‘mülkü İslamı koruyucu’ bir devlet fikri oluşmalı ahaliydiler. Peygamber ocağı ve onun ulul emiri olan Devleti Aliye’si şimdilik tam dimdik olmasa da, görüntü olaraktan ve cari olaraktan da, karşısında ve başında duruyordu. Eh şimdilik bu da yeterdi. Bu bir kesim ahali için halkın milli mücadeleye karşı olunuşundaki, aykırı bir güç olmalarındaki temel bir ana karinedir! Ve en azından da kimi kişilerin, Ulusal Kurtuluş Savaşına şüpheyle bakmalarının dayanağı idi!
2- Her halkın, olgu ve olaylarını, binlerce yıldır oluşmuş olan inançsal mantık kriterleriyle yorumlar olma ve anlar olma yatkınlığı vardır. Bütün dünyevi ve uhrevi söylemleri, harfiyen uyguladığı, kendisi ile davranışını daima özdeşleştirdiği inanç yapının temsilcisi olan hilafet ve sadaret, gözünün önünde idi. Bu yapı, emrlerine adeta, boynunu kıldan ince ettiği yapıydı. Böylesi ram olduğu otorite de, ayakta duruyor ve fetvalarını verme icraatını sürdürüyordu.
Bu irat olunan fetva ve kararlar, kendisinin duruşunu ve kendisinin nasıl davranıp, neleri yapıp, neleri yapamayacağını söylüyordu! Bu düşünmemenin, tartışılr olmamayla ortak bir sağduyu kararları alamama sorumluluğunu bir başkasına yıkmanın en güzel güdülme alıştırılması veya tembel rahatlığı idi! Boyun eğişin alıştırılması olan otoriter çekim merkezleri; düşünsel ve davranışsal gereksinimleri için hazır edilmiş reçeteler olaraktan durup duruyorlardı. Elde hazır da ve selamette, görünüyordu.
Sürecek
Bayram KAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.