- 680 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EDEN KENDİNE EDER
EDEN KENDİNE EDER
Hayatta hiçbir şey karşılıksız kalmaz, herkes yaptığının karşılığını iyi veya kötü alır. Bir gün bir yerde mutlaka. Ama bazen öyle üzer ki insanı…
Zamanın birinde bir köyde haset ve kötülükten başka bir şey bilmeyen bir aile ve bu ailenin teşkilindeki baş rol oyuncusu bir kadın varmış. Etrafındakileri küçük gören,onları aşağılayan, gerektiğinde hakaret eden ve kendisinden her kötülüğün beklendiği bir kadın .Herkes bu huyundan şikayetçi ve her zaman tedbirli imiş.
Günlerden bir gün bu kadının kapısına muhtaç ve düşkün birisi gelir. Yiyecek bir şeyler talep eder ama kadın onu tersler, tam kovacakken geri çağırır. Çağırır ama niyeti kötüdür besbelli. Beklemesini söyler gelen kişiye ve içeri girer. Bir taraftan eline aldığı ekmeğin arasına bir şeyler koymaya başlar, bir taraftan da “ Ben yapacağımı biliyorum sizin gibilere biriniz bari eksik olur” diye mırıldanır ve en son ekmeğin içine rafta bulunan zehri döker.
Yalancı bir gülümseme ile kapıya çıkar ve hazırladığı ekmeği gelen kişiye verir. Sevinçle uzaklaşan bu muhtaç ve düşkün kişinin ardından sinsi ve kötü bakışlarına devam eden kadın planını doğru uygulamanın gururunu yaşamaktadır. Kadın gururu yaşayadursun, ekmeği sevinçle kapan düşkün köyün dışına çıktığında ekmeği yemeğe karar verir ve kendini su kenarındaki bir ağacın altına atar. Atar atmasına da tam mütevazı sofrasını kuracakken yakınından gelen bir inilti ile irkilir. Sanki acı çeken bir insan sesidir bu hemen sese doğru gider ve bir gencin yerde acıdan inlediğini görür.
Genci hemen kucağına alır ve bu iniltilerin sebebini öğrenmeye çalışır. Gençten; asker olduğunu, askerliğinin bittiğini, yakın köyde oturduğunu ve en önemlisi günlerdir yolda olduğundan hiçbir şey yemediğini öğrenir gence çok acır, hattâ kendinden bile kötü durumda olduğunu fark eder. Hemen o kadından aldığı ekmeği gence uzatır. Genç yemek istemez ekmeği ama adam gence ısrar eder. Zaten günlerdir aç olan genç ısrara dayanamayarak iştahla yemeğe başlar ekmeği.
Ekmek biter dereden sular içilir, biraz daha muhabbetten sonra bizim düşkün ile genç ayrılırlar. Genç hemen köyüne ve evine, ocağına varmak ister ama biraz yorgun hisseder kendini. Geç de olsa evine gelir onu kapıda gören annesi sevinçle boynuna sarılır oğlunu öper, koklar. “Karnın aç mı oğul “ der. Genç aç olmadığını yolda biriyle karşılaştığını bu kişinin ona yanındaki ekmeği verdiğini, o ekmeği yediğini ve daha sonra ayrıldıklarını anlatır annesine. Kadın dinledikçe fenalaşır ağlamaya ve dövünmeye başlar . Annesinin bu davranışlarına anlam veremeyen genç yemekteki zehrin etkisiyle fenalaşır iyice ve ekmeğin içine zehri koyan ellere uzatır ellerini, zehri koyanın gözlerine diker gözlerini, ve bir müddet sonra kapayıp gözlerini sonsuzluğa yelken açar.
Anne perişan olur. Ama nafile yıllardır durmadan yaptığı kötülükler gelmiş ve biricik oğlunu almıştır elinden. Hem de kendi elinden, kendi eliyle. Kimseye kızamaz bağıramaz çağıramaz, kimsenin yakasına yapışamaz. Zira tek suçlu kendisidir.
Hayatta hiçbir şey karşılıksız kalmaz, herkes yaptığının karşılığını iyi veya kötü alır.
ASLINDA EDEN KENDİNE EDER.