- 828 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EKONOMİK KRİZ GELİRKEN
Başbakan Tayyip Bey Hindistan’a seyahati sırasında her zaman olduğu gibi yine ülke gündemi ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. Finans sektörünün, bu ekonomik kriz döneminde reel sektöre destek olması gerektiğinin altını çizdi.
Kısacası bankaların iş adamlarına kredi vermekten vazgeçmemelerini,ya da verdikleri kredileri geri çağırmamalarını istiyor.
Elbette güzel temenniler bunlar diye düşünüyorum.Ama yapılan son özelleştirme ve dışa satımlardan sonra ne kadar banka Türklerin elinde kaldı ki? Yabancı sermayeli bir banka neden Türk şirketleri ya da iş adamları için risk alsın? Üstelik ekonomik kriz asıl bu yabancı bankaların ülkelerinde patlamışken? Kendi krizleri ortada dururken bizimkini mi aşmaya çalışacaklar? Bu dönemde asıl bizim yerli hükümetlerimizin zamanında ve doğru adımları atması gerekirdi diye düşünüyorum.Sen önce kendine düşeni yapacaksın.Ondan sonra başkalarından destek bekleyeceksin?
Yabancı banka ve finans çevreleri sadece kendi çıkarlarına uygun olduğu durumlarda ancak para musluklarının ağzını açarlar .Aksini düşünmek saflık olur.
Türkiye zaten büyük oranda dış borçla büyümeye çalışan bir ülke.Zira bütçedeki gelir gider dengeleri, ya da ithalat-ihracat dengeleri hep açık veriyor.Üstüne birde yurt içinde ve yurt dışında iş yapan yerli iş adamlarımızın devlet garantili borçlarını da eklerseniz durumun vahametini daha da iyi anlayabilirsiniz.
En basitinden izahla; önümüzdeki yıl 140-150 milyar dolarlık bir borcun ödenmesi veya ertelenmesi gerekecek.Ekonomi çevrelerinin ifadesine göre, bunun büyük kısmı devletin, banka ve şirketlerin dışarıda yaptıkları borçlanmalardan oluşuyor.
Normal zamanda ekonominin çarkları dönmeye devam ederken bunlar sorun olmayabilir di.Yeni borçlar alır, borcu borçla ödeyebilirdiniz.Daha sonra çalışır üretir,ürettiğinizi satar,borcunuzu kapatırdınız.Bugüne kadarda hep böyle gelindi;bu yol izlendi.
Hem sadece biz değil,bizim gibi kalkınma çabaları içinde olan bütün ülkelerde böyle yapıyor.
Ancak bugün devir değişti.Hemen bütün dünyada ekonomik kriz,durgunluk getirdi.Talep azalması var.Üretimler kısılıyor.Ekonomik açıdan güçlü devletler,şirketlerine ve bankalarına destek sağlıyorlar.Bizim gibi biraz daha zayıf olanlarda finans çevrelerinden,uluslar arası fonlardan para çekmeye,destek olmaya çalışıyorlar.Dünya Bankasından, Uluslararası Para Fonundan ve kendisine destek olabilecek zengin dostlarından kredi talep ediyorlar. Bu işte geç kalanlar, sonunda kendi başlarının çaresine kendileri yalnız başına bakmak zorunda kalabilirler.Buda günümüz ekonomik modeline,yıllardır takip edilen ekonomi politikamıza pek uygun düşmüyor maalesef.Zira çok bilindik bir atasözümüz derki; ’’sona kalan,dona kalır’’ Yani sona düşenin işi zordur.
Türkiye ekonomik krizden etkilenmeyeceğini düşündükçe,gelecekte daha zor günlere düşebilir.Gerekli güven artırıcı önlemlerin zamanında, geciktirilmeden alınması, krizin etkilerini hafifletebilirdi.Biraz geç kalıyoruz gibi geliyor bana.
TV ekranlarından kömür dağıtan kamyon ve tır’ ları gördükçe’Acaba durumumuz gerçekten iyimi,ben mi yanılıyorum?Yoksa bunlar gelecek yıl yapılacak yerel seçimler için bir yatırım mıdır?’ diye kendi kendime sormadan da edemiyorum.
İnşallah ben yanılırım, zira aksi hepimiz için daha zor günler bizi bekliyor demektir.
YORUMLAR
"Yabancı sermayeli bir banka neden Türk şirketleri ya da iş adamları için risk alsın? Üstelik ekonomik kriz asıl bu yabancı bankaların ülkelerinde patlamışken? Kendi krizleri ortada dururken bizimkini mi aşmaya çalışacaklar?"
Yukarıda alıntı yaptığım paragrafta bir anlam karmaşası var sanırım..
Yabancı sermayeli banka, ya da başka deyişle Türkiyeden banka satın almış bir sermaye gurubu, Türkiyede bankacılık yapmayacaksa niçin o kadar parayı döküp de banka alsın ki?
Yani banka satın aldıysa zaten hedef kitlesi Türkiyedeki banka müşterileri olmalı değil mi?
Kara kaşımız kara gözümüz için, milyarlara varan doları bastırıp bankayı aldıklarını düşünemeyeceğimize göre, Türkiyedeki bankacılık faaliyetlerinden para kazanmayı umarak bu alımı yapmış olmaları gerekir..
Öyleyse, elbetteki buradaki müşterilerini, bu ülkedeki geleceği açısından düşünmek zorunda.Banka satın alınırken
bu sermaye guruplarına diledikleri manüplasyonu yapabilme özgürlüğü verilmiş midir, bunu da test edebiliriz belki bu dönemde.
Bana kalırsa, ABD ve EU bölgesindeki bankalara ilgili devletlerin sağladığı destekler için, buradaki bankalarına da /belki de bu aşamada hiç gereği yokken/ destek kopartmak çabasındalar bu sermaye gurupları.Medya destekli, "acilen bize destek olun, öldük bittik" türü yakınmalar ve halka pompalanan bu panik havası da kimin cebine ne kolaylıklar gireceği ile ilgili biraz da..
İMF ile Türkiyeyi anlaşmaya zorlayan çevrelerin, anlaşmayı yaparken de Türkiyenin "müflis tüccar" gibi görünerek masaya oturmasını
arzulayanlar olduğu ve bundan siyasi/ ekonomik çıkar beklentisinde olmaları bilinmeyen bir olgu değil...
Öldük, bittik, ekonomi battı, acilen İMF ile anlaşalım da kurtulalım senaryosunun arkasında, "siyasi hesapları pahasına ülke ekonomisinin batması üzerine oynayan" güçler olduğunu düşünüyorum.
İMF ile, " kredi alırsam şu şu şartlarda isterim" deme gücünü zayıflatmak için yapılan onca çabaya, onca manüplasyona yoksa niye gerek duysunlar ki?
erolbasci tarafından 11/24/2008 11:04:39 AM zamanında düzenlenmiştir.