- 993 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yeşil Bahçe Kapısı
Gri renkli kare taşlardan oluşmuş ,bir şekilde yürürken topuğunuzu ya da ayakkabınızın burnunu bu taşlara kaptırdığınız dik inatçı yokuştan yukarı çıktığınızda , yolun hemen sağ tarafında kavruk erik ağacının yanında görebilirsiniz eski evimizin köhne bahçe kapısını.. o zamanlar ..çok eskiden yani.. yer yer boyası olmayan ama kapattığınızda dış dünyadan size ait olan bir mülkiyeti gelebilecek tehditlere karşı koruma göreviyle bir zamanlar varlık gösteren ve kesin tamir işini bu yaz yapacağız diye hep bir sonraki yaza bıraktığımız, şimdi ise boyası nerdeyse tamamen yok olmuş , çürümüş ,bakımsız yeşil bahçe kapısı…ne çok anısı var bende ..çocukken bir türlü aşıpta diğer dünyaya açılamadığım yeşil kapı..bir seferinde illa üzerine çıkıp sallanacağım oradan oraya diye tutturduğum ve yere düşme sonucu hala sağ kaşımın üstünde silik de olsa ay şeklindeki küçük bir yara izini taşımama sebep olan menteşeleri bozuk ,rüzgarlı rüzgarsız her gün gacırdayan yeşil tahta bahçe kapımız ..çocukluğum…saflığım …canımı yakmaların yeni yeni başladığı ve daha ,kötüleri anlayamamanın ve belli bir yerlere koyamamanın verdiği iç sıkıntısının çoğaldığı ve belirsizliklere tam da yakışan bir sıkıcı dönem..ki aslolan ve koparıpta atamadığım ve 40’lı yaşlarda bile hala beni uykularımdan yapış yapış terle kaldırıp sabaha kadar ayağa diken …rüyalarımda bile gerçekmiş gibi gıcırtısını duyduğum ..karabasan olduğunu bile bile yatakta çırpınıp ta bir türlü kendini bundan kurtaramayanın geçmişinden bugününe acıtıcı bir taciz için gelen yeşil, gacırtılı ,düşman kapı …
Şimdi buradayım işte..tam karşısında..kendimi tutamıyorum ..bütün uzuvlarım tir tir titriyor..gözlerim doluyor..buğulu bir camın arkasından bakıyor gibiyim..kendime yaptığım tüm olumlu iç konuşmalarıma rağmen zihnime hücum eden anıların eşliğinde ürpererek çekingen adımlarla istemeden de olsa ona doğru yürüyorum…deseler ki şimdi ..geri dön ve koş ..bitecek kesin bu sıkıntın..koş ama öyle bir koş ki 2 saat hiç durmadan koşmalısın ..şart bu..yaparım ..ah nasıl yaparım…ölümüne derler ya..ölürüm bile..bunu tekrar yaşamaktansa…
Yazdan kalma bir gün sanki..ekimin sonu olmasına rağmen üşütmeyen sakin bir meltem var ..erik ağacı yapraklarının nerdeyse tümünü dökmüş sadece dalın birine inatla tutunmuş bir iki tane sarımsı yaprak kalmış ve böylece ağacın kavrukluğu o iki sarı yaprak yüzünden sanki daha da belirginleşmeye başlamış…yeterince beslenememiş bir çocuk acizliğinde sağa sola yavaş devinimlerle sallanıyor ve acı çekiyormuş gibi de..birbirine sürten dallar sanki doğada daha önce hiç duyulmamış bir nameyle inliyor..tuhaf bir ses bu ..anıları bu ses te körüklüyor...eyvah..eyvah..eyvah diyorum yaklaşıyor yine..hiç bir zaman kaçamadığım sesler gittikçe yükselerek kulaklarımın içine doluşmaya başlıyor ..beynime hükmetmeye geliyor..zihnim kapana kısılmış bir hayvan gibi bundan kaçmaya çalıştıkça ,daha da kötüsü oluyor ve uyuşma başlıyor..uyuşuyorum yavaşça… bacaklarımda başlayan karıncalaşmalar hissediyorum..suyun içinde hızlı hızlı hareket etmeye çalışan biri gibiyim… hareketlerim de gittikçe yavaşlıyor..nefessiz kalıp öleceğim…Allahım ..diyorum Allahım..şimdi değil..lütfen ..şimdi değil…ölüyorum işte galiba diye düşünmeye başladığımda…pat..pat ..pat…üç el silah sesi…çığlıklar…bağırmalar..birisi.. bir erkek küfrediyor dolu dolu..canhıraş bir kadın çığlığı dolduruyor havayı …şaşkın şaşkın bakıyorum etrafıma..neden? nasıl?derken ..çevremdeki her şey titreyerek değişiyor ve farklı bir boyuta getiriyor beni..küçücüğüm ....küçücük..küçük bir kız çocuğuyum ve bahçedeyim ..nedense yerde oturuyorum..toprak batıyor bacaklarıma..keskin taşlar etimi deliyor, kanatıyor..elimden biri çekiştiriyor..sonra bırakıyor haşin bir şekilde..saçlarım gözlerimin içinde ..kulaklarım uğulduyor..ne oluyor..?ne oluyorum…?yerde sürünmeye başlıyorum..emekleyerek gelen seslere doğru ellerimin üstünde yürüyerek yaklaşmaya çalışıyorum…Annee ….Annee diye bağırıyorum avaz avaz..ya da bağırdığımı düşünüyorum ... sesimi yutmuş muyum ?..yok ..sesim yok…zar zor gözümün önünü örten saçlarımdan kurtuluyorum..ve ileriye..yeşil bir tahtaya bakıyorum..tanıdık bir yer orası..bahçe Kapımız..ANNEEEEE….bağırıyorum..ANNEEEEE….o kapı seni nasıl kaldırır? ..Anneeeee… çok eski o ..bozuk menteşeli…seni taşımaz..benim canım çilekeş annem..seni taşıyamaz o… tuhaf bir bükülmeyle üstüne düştüğün yeşil kapımız…nasıl dayandın üstüne ..?kapı üzerinde bugüne kadar hiç görmediğim ama şimdi varolan yeni bir renk.. yol yol pırıldayan kırmızı süzülüyor eski yeşilin üstünden... Anneeeeee…..nasıl kapandın ki o kapıya tüm vücudunla..?göremiyorum yüzünü ..çiçekli yemenin başından kaymış ..saçların dağılmış tutam tutam …….ayakta hafif öne eğik duran kim?...Babaaaa……sensin o…yardım ettt...Babaaaa…elindekini bana ver ..git ona yardım et..bağırmaya başlıyorum artık iyice..sesim bedenime geri geliyor..babam elime bir şey tutuşturuyor..net değil yüzü pek.. bakışları boş..bu nedir?nedir bu küçücük avucuma kocaman gelen siyah şey..?sıcak bu.. ucu çok sıcak..elimi yakıyor..canım yanıyor ..olsun baba…beni bırak diyorum..yardım ettt….anneme yardımmmmmmmm…derken……
SUSMUŞUM…….ANLAMIŞIM …VE…SUSMUŞUM…
Şimdi ..buradan ebediyen gitme vakti..kim isterse ona satın bu evi diyorum… ancak ..tek şartım var..kapıyı parçalayıp yakın önce ,kül edin iyice..paranın miktarı da önemli değil artık.. parayı da dağıtın ..ihtiyaç sahibi dul kadınlara ..ama illaki kız çocukları olsun..onların da uzun örgülü sarı saçları olsun……………..Yaşanacak kabuslar hep olacak geri kalan hayatımda da biliyorum…yutkunuyorum zorla..sonra da , kurtuluşum benim de bu kabustan ölümümle olacak herhalde diyorum yüksek sesle kendi kendime…yürüyorum yokuştan aşağıya takıla takıla gri taşlara…gidiyorum sonra da susa susa hayatımın diğer bölümüne ve yokoluyorum………………
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.