- 638 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SİNEMACI FİKRET
Mutlulukla astı Hababam Sınıfı serisinden bir filmin afişini Kurtköy’deki kahvelerinin penceresine.
Az önce okuldan dönmüş,elbiselerini değiştirp de gelmişti kahvelerine.Hemen ocaklığa geçip babasını az ilerideki Fikri Usta’nın çalıştırdığı lokantaya öğle yemeğine gönderdi.
Güğümün suyunu ve çaydanlıkları kontrol etti.Sobayı biraz karıştırıp daha fazla yanmasını
sağladı.Biraz da külünü alınca amacına ulaştı.Masalardaki boş bardaklara,dolu kül tablaları-
na göz attı.Müşterilerle ilgilenmeye başladı.
Hiç oturmadı.Oturmayı sevmezdi de zaten.Yaşam tarzı onun sürekli hareketli olmasını ge-
rektiriyordu.Yolda yavaş yürümeyi bile unutmuştu.Koşardı hep koşardı.
Babası yemekten geldikten biraz sonra akşam olmuştu bile.Şimdi de bekar evlerine dinlen-
meye gönderdi onu.
Kahvenin bir köşesinde portatif bavulllar halinde olan sinema makinelerini dışarıya taşıdı önce.Pencerenin önüne yerleştirdiği masanın üzerine monte etti.Operlörü de bahçe duvarının üzerine yerleştirip başladı en yeni plakları çalmaya.Bu kahvede film gösterildiği
çalınan bu plaklarla duyuruluyordu köylüye.
- Bu akşam sinemamızda Hababam Sınıfı serisinin en yeni en güzel filmi diye tanıtıma başladıktan sonra bir bir başrol oyuncularının adları okunurdu mikrofonla.
- Sinemamız başlamak üzeredir,lütfen acele edelim diyerek son anonslar da yapıldıktan sonra masalardan oyun kağıtları ve okey taşları toplanırdı.Masalar perde olarak da kullanılan ön duvarın dibine taşınır.
Işıklar söndürülür ve film oynamaya başlar.Tabii bu arada sigaraların söndürülmesi de rica edilir.Film oynamaya başlayınca ön taraftan itibaren ücretler toplanmaya başlanır.
Devre arasında sigara içmek serbesttir.Çay gazoz servisi yapılır.Kahve havalandırılır,siga
ralar söner ve ikinci yarı başlar.
Tüm bu işleri tek başına gören yirmili yaşlardaki genç yorgunluğunun farkında bile değildir.
Hababam Sınıfı’nın güzel bir filmini oynatmış,insanları güldürüp eğlendirmiş,para da kazan-
mıştır üstelik.
Müşteriler dağıldığında saat gecenin yaklaşık 11’i olmuştur.Önce sinema makineleri topla-
nıp köşedeki yerlerine yerleştirilir.Sonra kahve bir güzel süpürülür.Ocaklık bardaklar dem-
likler temnizlenir.
Eve geldiğinde babası uyumuştur.Saat gecenin yaklaşık 12’si.Şimdi ders çalışma zamanıdır.
Delikanlı lise öğrencisidir.Geç başladığı okulunda ’yaşın geçti’ diyenlere inat ve sevdikleri-
ni dostlarını mahçup etmemek için kararlıdır okumaya.
Epeyce bir ders çalıştıktan sonra yıkanması gereken çamaşırlar gelir aklına.Mutfaktaki
tüpte ısıttığı sıcak suyu küçük leğene doldurup bir kaç parça çamaşır yıkamaya başladığın
da babası uyanır.
- Ne yapıyorsun oğlum bu saatte,diye sorar oğluna üzgün bir sesle.Sabah yakındır çünkü.
- Çamaşır yıkıyorum baba,diye cevap verir delikanlı.
- Oğlum,taksitle bir çamaşır makinesi alamaz mıyız ?
- Bilmiyorum baba.Yarın bir bakarım derken delikanlı aslında halinden hiç de şikayetçi görünmez.Az sonra yıkadığı çamaşırları dışarıya asmak için çıktığında gün ağarmaya
başlamıştır bile.Babası da kalkmış,kahveye gitmek için hazırlanmaktadır.
Temiz bir gömlek ütüler delikanlı kendine.Temiz çamaşır da hazırlamıştır.Her sabah olduğu gibi sakal traşı olurken,ocağın üzerinde banyo suyu ısınmaktadır.
O her sabah traş olup duş alıp temiz gömlek ve her hafta kuru temizlemeye verdiği takım
elbiselerini giyerek çıkmaktadır bu bekar evinden.Okuluna böyle gitmektedir.
İlk dersten itibaren her sorulduğunda,derse kimin hazır olduğu,parmağı mutlaka havada
olur.Mutlaka çalışmış olur dersine.Aynı şekilde kalkan diğer parmak da Bahar’a aittir.
Delikanlının platonik aşkı Bahar..sınıfın çalışkan diğer öğrencisi.Notlar her okunduğunda
dokuzlar-onlar hep ikisinindir.
Zamanında bilgisayarın kullanılmadığı bir göz muayenesinde yanlış verilen gözlükten dolayı
sık sık çıkarmaktadır gözlüğünü delikanlı.Gözlük takamadığı günlerde gözlerinin kanlı oluşu
uykusuzluğunu yorgunluğunu ele verirdi.
- Gözlerine ne oldu,niye kanlı ? diye soran o güzel ses Bahar’a aitti o gün.
-Şey,sanırım gözlerime sabun kaçmış olacak diyebildi.Aslında çok sevinmişti bu soruyu sora
nın Bahar olmasına.
Lise öğrenimi öğleye kadardı.O gün film değiştirme günü idi.Okuldan çıktıktan sonra istas
yondan aldığı simitle öğle yemeğini geçiştirip trende bir güzel uyudu.Haydarpaşa’ya
geldiğinde zar zor uyanmıştı.Karaköy vapurunda uyumaya devam etti.Bankacılar
caddesinden bindiği dolmuşla Galatasaray’a gidip filmleri değiştirp aynı yoldan dönerken
ne vapurda ne trende oturacak yer olmadığı için uyuma imkanı da pek olmazdı.Oturacak
yer bulduğunda da genelde yaşlı ve bayanlara yer vermeyi seçerdi.
Film değiştirmekten döndüğünde çoktan akşam olmuştu.Eve gidip elbiselerini değiştirecek zamanı yoktur.Ceket kahvenin duvarındaki askıya asılıp kollar sıvanır ve hemen sinema
makinesi kurulup plaklar çalmaya başlanır.Babasını eve göndermeyi ihmal etmez delikanlı.
Yine kahvecilikle sinemacılık birlikte icra edilir.Eve dönüşte derse oturulur çamaşırlar yı-
kanır ve uykuya ayıracak zaman kalmasa da traş ve banyodan kesinlikle vazgeçilmez.
Koşarak minibüse biner ve okuluna gider.
Parmakları gururla kalkmaya devam eder.En güzel notları biricik sevdiği ile birlikte gurur
la paylaşırlar yıl boyunca.Takdirnameler çoğu kez ikisinin olur.
Böyle geçti işte Sinemacı Fikret’in günleri.O günler ki ömrünün en güzeli günleri olmuştur.
Uykusuz geçen gecelerine,kan çanağına dönen gözlerine karşın yaşamının tek dolu sayfası
olduğunu söyler hep.Kavuşamayacağını bile bile sevdiği ,biricik aşkını o günlerde tanımış
ve onunla birlikte o sınıfın hatta okulun örnek iki öğrencisi olmuştur.
Bu mutluluk ona yetmiş ve artmıştır bile.Öyle ki ; mutluluğun böylesi her kula nasip olmaz...
Fikret TEZAL (Nam-ı diğer Sinemacı Fikret)
YORUMLAR
Ben hiç bir zaman sinemalı günleri hatırlamak ve tekrar yaşamak istemem sanırım. Çünkü ne zaman sineme aklıma gelse küçük kardeşimin ölümün eşiğinden nasıl döndüğünü anımsar ve için için ağlarım. Ve sanırım hep de ağlayacağım.
Yazınız çok özeldi. Kutluyorum kaleminizi ama bana yine acılar ile dolu bir anımı anımsattığı için gözlerimin dolmasına mani olamadım.
Saygılar yüreğinize