- 962 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Laf Lafı Kovaladı
LAF LAFI KOVALADI
Dışarısı ay ışığı ve yıldızların verdiği güzel görünüm ile aşıkların geceleri çıkıp baktıkları bir mehtap vardı. Mehtap o kadar güzel idi ki; kış aylarında ender rastlanacak bir durum vardı.
Bazı akşamları komşularına oturmaya giden Emine teyzeyi, akşam yemeği rahatsız edince hiç bir yere gitmemeyi, evde kalmayı tasarlıyordu. Kendi kendine bazı hayallere dalarken, dış kapıda bir gıcırtı peydah oldu. Avına yaklaşan bir avcı sessizliğinde, odanın kapısı bile vurulmadan hafifçe açıldı, biri başını uzatıp içerde ne var ne yok diye baktı.
-Ne yapıyon komşu, bu akşam yalnız mısın? Diye ilk söze başladı. Emine teyzede ona;
-Şöyle geç bakalım. Ne yapayım. İyiyim. Herifi köye mevlide yolladım. Oğlanda eniştesinin yanına gitti. Akşam yediğim yemekte biraz rahatsız edince otura kaldım.
-Geçmiş olsun, çok hastaysan toktura yollayaydık. Gerçi mahallede takside kalmadı ya.
-Yok canım o kadar değil, hazar geçer az sonra. Ne yapalım yaşlandıkca eksik olmaz böyle şeyler. Sen ne yapıyon, herif nerde? Çocuklar evde mi?
-Çocukların biri komşuya gitti, diğerleri evde. Herifte dağa ava gettiğdi, yodu ya geldi mi bilmen. Ne yapalım, sabah başlayoz, gelivi, gidivi, sığırlarılan uğraşırken, ahır atarken, su getiriyken akşamın nasıl olduğu bilinmiyo. Ben eli görmen el beni görmez.
-Öğle canım öğle de, ben de pek kimseyi görmüyon da, köyde de şeyin Yaşar’ın oğlu ölmüş, yazık hepsi ağlaşırımış.
-Ne olduyku ayyen, yazık olmuş genç yaşta.
-Ceyrana televizyon direği çarptırmış da ondan ölmüş. Allah acısın, ölenin öldüğü kalır, herkes bildiğine devam eder, şeyin kızını kaçırmışlar.
-Kimin kızı, kim kaçırmış?
-No’lacak köye bi sürü yabancı doldurularsa, olaca buydu zaten. Kara Veli’nin Dudu’nun kızını kaçırmışlar. Oğlan yabancıymış, ollarda kandırmış, gönlünü nasılsa etmiş, aldığıyla ta Konya’nın bilmen ne kazasına varmışlar. Orda polise yakalanmışlar. Kızı yaşı güccük oldu için geri almışlar, oğlanın anası babası istemeye gelmiş, kovmuşlar, vermemişler.
-Emine teyze sende amma da havadis varımış ha, mahalleden çıkmasan da sanki haber merkezi gibisin, baya şeyler duymuşsun.
Daha sözünü bitirmeden dış kapının yeniden açılması Ayşe yengenin sözünü boğazında bıraktı. Sözüne devam etmedi ve dışardan gelenin kim olduğunu merak ediyorlardı. Yeni gelende mahallenin en dedikoducularından Halime yengeydi. Gayet gürültülü bir şekilde odanın kapısını da açıp içeriye dalma çekip girdi. Elinde bir yeni örülmeye başlanmış kazak vardı. Geçip yanların diz çöküp oturdu.
-Lafı tam koyulaştırmışsınız heralde ya, ben de evde canım sıkıldı da şöyle bir Emine teyzeyi ziyaret edeyim demiştim. Ne var ne yok Emine teyze, Ayşe gelin, nasılsınız?
Burada sözü yarıda kalan Ayşe yenge, Emine teyzeye fırsat bırakmazcasına söze başladı.
-Bende herif evde yoğudu da, bura gelmiştim. Emine teyzenin de biraz rahatı yokmuş. Ha şöle ileriden geriden konuşuyoduk. Bizim gibilerin ne konuşacağı malum. Ölen, kalan, kaçan, göçen, şu, bu.
Ayşe yenge sözünü noktalamadan, Halime yenge,
-Öğle Ayşe gelin öğle. Kış gününde başka ne iş var zaten. İki karı bir araya geldi mi, pazar kurulur. Emine teyze sen nasıl oldun? Çok rahatsızsan toktura bari yollayaydık.
-Yok yok geçti, şimdilik iyiyim diye cevap alınca, Halime yenge söze şöyle devam etti.
-Bizim herifte dün birez ağırlaştıydı ya, şimdi iyileşti. E başka ne var ne yok. Köyde de amma düğün oldu bu sene ha, bizde ne nişan ne düğün olmaz oldu.
Bu sırada Ayşe yenge söze atıldı.
-Yukarı Mahallede bile Kara Yusuf’un Ali’yle, Akoğlan’ın Mehmet kızlarını Isparta’ya vermişler. Yakında nişanları varmış. Emine teyze senin olanın işi ne oldu be? Askere gitmeden nişanlayaydık bari.
-O işi oldu da yok olaca da yok, az hecdiniverdik gibi bişi. Bakalım zamanla hepsi olur gider dedi ve yutkunarak başını önüne eğdi.
Bu sırada sözü Halime yenge devraldı ve geveleyerek, kendinden emin değil bir halde, gayet sakin bir şekil de mıdırdanmaya başladı.
-Ay Emine teyze senin olanın mesele öğle, bizim kızın olanın da mesele malum. Bir kaç yere çarpıldılar her halde, bize de şu deyen yok gerçi ya Tepeli’den son istedikleri de olmayasıymış, ondan sonra da bi yere gidecekler mi bilmen.
Emine teyzenin sobanın üstüne koyduğu çay kaynayınca taşmaya başladı. Onu alıp sobanın dibine koydular. Çay orda demlene dursun, mahalle sakinlerinin konuşması da iyice koyulaşıyordu. Bu arada en genç ve en geveze olan Ayşe yenge biraz gür bir sesle sözüne devam etti. Biraz heyecanlıydı, nerdeyse dili ağzına sığmıyordu.
-Mahalle de emme bozuldu ha, elma parası delirtti milleti. Dayım kızını verdi herkezden gizli, öte kinner kız ister herkezden gizli. Hiç arada bağ kalmayıp gider. Böyle gederse mahallenin geleceği çok kötü gibi.
Meclisin en yaşlısı Emine teyze biraz haberci olmasına rağmen, aklı ileriyi geriyi bilen ve düşünen birisi idi. Gayet sakin ve gözlerini bir noktaya dikmişçesine konuşmaya başladı.
-Bence onlar haklı, bizim gibi dedikoducu karılara bir şey demeye mi? Danışmaya mı? Bugün onlardan bişi öğrensek yarın her yere yayarız. Bu onların aleyhine olur. Kız arayan gayet gizli yapar laf dağılmasın diye. Aksine de kız tarafı müşteri rekabeti için işi zora sokar ve oyalar. Naz edeceklerine ya verseler ya da olmaz deyip oyalamasalar olmamı. Onlarda bulur olur geder hepsi. Bekâr kalmış mı var. Vakti saati gelmeden olmazmış bu işler.
-Aman Emine teyze be, evlenenleri görüyozya, bi karılarına sahip çıkamayollar da, gelinner kaynanalarını dövüyolar. Uy eskiden ne iyiydi. Biz kocamızın, kaynana ve kaynatamızın karşısında zangır, zangır titrerdik. Ne decek deye gözünün içine bakardık.
Konuşan Ayşe yengenin susmasını bekleyemeyen yüreği yanık kaynana Halime yenge de şöyle söze başladı ve heyecanlı heyecanlı gayet içli ve vakur bir halde dert yanıp söylendi.
-Ay kızım şimdi öğle mi? Gelinin kaşı eğilecek diye yüzüne bakarız. Sabah guşla kadar yatarlar gene de yaranamayız. Yok anan böyle, buban şöyle, yok gardaşın şöle, olanı doldururlar. İnsanoğluna yaranmış mı var. En iyisi kızım yılanın başını küçükken ezeceksin. Gözünü açtırmayacan. Görmeyon mu aşşadanlar gelinlere ne biçim azap ediyollar. Kurt gelen gelinler ellerinde kuzu oluyollar. Hiç gelinlerin gık dediği duyuluyo mu?
Şeytani işlerden bahsettikleri için adeta şeytan bunların ağzına bal çalıyordu. Emine teyze çayı bardaklara doldurmaya başladı. Ayşe yenge ellerini birbirine bağlamış oturuyordu. Bir an dalgın halde düşündükten sonra, önüne konan çay ile ayıldı ve Halime yengeye cevaben, biraz kızgın ve sinirli sinirli konuşmaya başladı.
-Aman Halime yenge be, onların yaptığı da insanlık mı? Yazık o gelincezlere. Ellerinde çocuklarıyla davar güdüyollarımış. Eve gelince bari iyi davranılsa ya, evlerinde de güler yüzle davranılmazımış. Yazık gelincezlere Allah acısın.
Konuşması bittikten sonra odayı bir sessizlik sardı. Çayları şangır şangır karıştırıp, hüpürdeterek içmeye başladılar. İlk yudumu ağzına alan Ayşe yenge;
-Uy Emine teyze şekere zam geldini duymamışın her halde diyerek çayının şekerli olmasından yakındı, odadakiler hafif gülümsediler.
Bu seferde Emine teyzenin “mühim mi be” sözünden sonra sıra hükümetin yaptığı zamlara geldi. Az çok üçü de bu konuda dert yanıp söyleştiler. İçlerinde en yangılısı Halime teyzeydi. Dert küpüydü ama yine de kısa laf etmeyi tercih edecekti.
-Yazık evlenenler nasıl adam olacak, diye söze başladı. Ama gün görmüş Emine teyze sözünü kesip ortaya atıldı. Heyecanlılığı üzerindeydi, her zaman ki haliyle;
-Aman komşu, düşündüğün şeye bak, eveli bizler neyile ayrıldıydık. Valla ayrıldığımızda ayamda çarık bile eskiydi, bi eski keçe, bi yorgan, bi de kel bi yastık, iki çanak ve dört okka unulan bizi ayırıvdılar. Bizde bura bubamın yanına göçtük geldik. Allah’a şükür neyimiz eksik. Ele getmecek kadar, hepsini aldık. Allah kullanmak nasip etsin. Olanları beslecek kadarda tarla var, yaşayacağımızı Allah bilir.
Bu sıra da sözü biter gibi olunca dinleyenlerde “tabi” derlercesine başlarını salladılar, çaylar yeniden tazelenip karıştırılmaya başlandı. Şöyle bir on dakika falan sessizlikten sonra sessizliği, sanki dert dökerken ciğerleri görüken Halime teyzenin çığırtkan sesi bozdu.
-Benim gelin çocuğun bezini değiştirirken çocuğu durmamış, bi tokat vurdu. Kız ne vuruyon çocuğa dedim, tuttuk bir kavga. Çocuk benim sene ne dedi. Aldı çocuğunu çıktı getti yokarı, bi sürü kafam bozuldu. Az uzandıydım uyumuş kalmışın. Çocuğun biri kapıyı açınca uyandım. Biraz maram dağılmış bari, yok canım gelinnerin dedini düşünecek olsan insan ya verem olup ölecek ya da çatlayıp gidecek. Can dayanmayacak hepsini düşünsen. İyi de desen, kötüde desen suç kaynanalarda.
Halime yengenin sözü bittimiydi bilmem, Ayşe yenge az gülümseyerek,
-Halime yenge herkes ektiğini biçerimiş, sen kaynanana neler ettiydin kim bilir dedi.
Bu sözlere üçü de gülüştü, tebessümle birbirlerinin yüzlerine bakıştılar.
-Ne bilen ay kızım, pek bişi etmedim gibiydi ya. İntizar mı ettiler kim bilir. Ha nedelim ta da olmasa ayırıvrız. Aradan zıkırtı bari kalkar. Ha taş atsınlar da kolları açılsın. Emine teyzenin anlattığı gibi bizlerin ayrıldığında neyi varıdı? Bize ne verdileridi? Biz bile adam olduk gettik. Allah’a çok şükür. Hayırlısı olsun dedi.
Bir süredir konuşmayan Emine teyze söze atıldı. Bir eliyle midesini bastırıyordu.
-Ay Halime şimdi kızlar bizim gibi mi geliyollar? Her şeylerini evden yapıyollar. İğneden ipliğe her şeyi getiren gelinler de tabi itaat etmeyollar. Ahir zaman canım. Hepsi olacak.
Ayşe yenge ve Halime teyze birbirlerinin yüzlerine bakıştılar. Adeta Emine teyze rahatsız, hadi biz gidelim diyorlar gibiydi. Durumu sezen eski kurt ev sahibi Emine teyze;
-Ta akşam be nere gedeceniz? Ben baya iyi oldum. Heral soğuklamışında. Yaşlıyız haliyle olur böyle şeyler. Bugün böle, yarın şöle derken bir gün kara toprak bizi de sinesine çeker.
Ölümün soğukluğu bir an için odaya mezarlık havası estirdi. Ama bu sessizliği bozmakta Halime yenge geç kalmadı.
-Abu Emine teyzeciğm, ne deyosun sen, ta çok yaşarsın, umutsuz olma, Allah ecrini, sabrını verir.
Ah şu olanı da everseydim diye dert yanan Emine teyzeyi rahatsızlığının yanı sıra uykusu da bastırmıştı. Çünkü dün gecede misafiri vardı. Geç vakitlere kadar oturmuşlardı. Durumu sezen Ayşe yenge;
-Hadi gedelim yenge, Emine teyze hem rahatsız, hem uykusuz, bir eveli yatıp rahat etsin.
Bu teklifi kabul eden Halime yengeyle birlikte ayağa kalktılar. Emine teyzeye hayırlı geceler dileğiyle gittiler. Kapıya kadar giden Emine teyze, geriye dönüp yataklarını yaptı. Daha sonra yattı ve yorganı üzerine çektikten sonra kendi kendini sorguya çekiyor muşcasına mırıldanmaya başladı. Vicdanı ile baş başa kalmıştı, filmi geri sarıp seyretmeye başladı.
-Bu gecede saat on bir olmuş, biz karılar amma da lafcıymışız ha, nerden başladık, nerden çıktık, halbuysa bize ne elin kız aradı, nişan taktı, düğün etti, bizi ilgilendirmedi halde niye dedikodu yapıyoruz acaba? Böyle konuşacamıza kendimizi düşünsek veya onların yanına gidip dertlerine ortak olsak, elimizden gelen varsa yapsak, olma mı? Ah biz cahil karılar cehennem odunundan başka bir şey değiliz. Laf lafı kovaladı, bi sürü günaha girdik, biz böle geldik gidiyoz amma, gızlarımız bari bizim gibi olmasa. Gerçi canım “taşa çıkan keçinin, taşa çıkan ola olurumuş” Bundan sonra hiç böyle şey konuşmayacağım, konuşmam inşallah.
Diye mırıldanmaya devam ederken uyuya kaldı, odanın sessizliğinde derin bir uykuya daldı. Her halde rüyasında da vicdan azabı ile uğraşmaya devam edecektir.
Dursun Yeşil - 15/01/1982
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.