- 953 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
bir darbe geçti sokağımdan
"12 eylülü yaşamış olanlarınızdan özür diliyorum.. okuduğum bir kaç kitap, dinlediğim bir kaç öyküdür 12 eylül ile ilgili bildiklerim.. bu nedenle 12 eylülü yaşamış olanlardan özür diliyrum işte...haddim olmadan yazıyorum.. biliyorum!!
Her sabah olduğu gibi, dönüp evinin bulunduğu mahalleye baktı, bir kez daha. Bütün evler aynı yoksulluğa bürünmüş, sabah güneşinden kendi paylarına düşen kadarı ile yetiniyorlardı. Yokluk içinde geçen 24 yıl, sadece üstüne başına değil, iliklerine kadar işlemişti. Mahallelerinde her hastalıktan mevcuttu. Belki bu nedenle herkes hastalık teşhisi koymakta uzmanlaşmıştı. Ve elbette , koca karı ilacı imal edip ucuza satanlarda çoğalmıştı, son zamanlarda.
Hava ne kadar sıcak olursa olsun, o hep üşürdü. İyice sarındı , üzerindeki ince hırkaya. Fabrikadaki esmer çocuğa kaydı yine aklı. Son zamanlarda ne çok düşünür olmuştu onu. Bu iyiye alamet miydi? Kestiremeyecek kadar toydu.ne zaman yemekhaneye girse , bir çift siyah göz takip ediyordu her hareketini. Son birkaç gündür oda düşünür olmuştu siyah gözlerin sahibini. Ne güzel çocuktu sahi. İncecik bedeni, siyah kıvırcık saçları (gerçi saçları biraz uzundu ama,varsın olsun yakışıyordu ona.) siyah iri gözleri.. ince uzun parmakları.. nasılda ezberlemişti adamın çehresini. Ayıptı beklide onu düşünmek. Yani şimdiye kadar kimseyi, hiçbir erkeği düşünmemişti ya, ondan ayıp mı acaba diyordu. Kimseye de açamıyordu içini, yadırgarlar diye. Ama yan komşuları sakine , fark etmişti ondaki değişikliği. Artık daha özenli giyiniyor. Arada bir taradığı kıvırcık saçlarını her gün yıkıyor ve düzenli olarak tarıyordu. Eh birazda allık sürmeye başlamıştı , bunlardan anlamıştı sakine de , bir şeyler olduğunu ama o “yok bir şey” deyip geçiştirmişti. Yinede pis pis sırıtıyordu kız onu her gördüğünde. Ne salak kız şu sakine. Yemediği bok yok. Mahalledeki bütün erkeklerle çıktı sahi. Diye geçirdi aklından. Böyle söylediğine aldırmayın, sakineyi için için sever aslında.
Herkesten farklıdır sakine. Her daim gülümser. En kötü günlerinde yanlarına koşar komşularının. Bir zavallı kız sakine de aslında. Çok küçük yaşta evlendirilmiş, kendinden onlarca yaş büyük biriyle ve küçük yaşta da dul kalmış. Hiç çocuğu olmamış sakinenin. İçi yanar geceleri çocuk hasretiyle. Ama evlenmiş ayrılmış bir kadına kimse alıcı gözüyle bakmaz bu mahallede. iyi kadındır sakine. Severse içten, derinden sever. Kötü yanı şudur ki; hiç içten derinden seveni olmadı şimdiye dek. Belki ondan her gece yatmadan önce bir küçük rakı içer sakine. Rakıyı içti mi , unutur onu sevmeyen tüm erkekleri.
Evlerinden çıkıp, çalıştığı fabrikaya yürüme yolu 15 dakika. Ama artık daha hızlı yürümeye başladı. Ve evden daha erken çıkmaya. Çünkü esmer çocuk iş saatinden önce fabrikaya geliyor, demir parmaklıklı kapının önünde 2 tane sigara içmeden içeriye girmiyor. İşte ondan daha erken gitmek istiyor fabrikaya. Ve daha geç çıkmak. Böylece onu görme süresi biraz daha uzuyor. Eskiden çıkış zilinin çalmasını dört gözle beklerken şimdi hiç istemiyor zilin çalmasını.
---o---
işte orada esmer çocuk. Yanında da hiç ayrılmadığı uzun boylu, kumral arkadaşı var. Bir şeyler konuşuyorlar, belli ki önemli şeyler konuşuyorlar. Ama esmer çocuk kızın geldiğini hemencik fark ediyor. Bekliyor çünkü onun gelişini. Gözleri kesişiyor. Kız hemen kaçırıyor gözlerini. Utanıyor böyle bakışmalardan. Çocukta utangaçtır ya, böyle şeylerde değil ama.
Elinde yemek poşeti taşıyan zayıf, kumral kız, yolun karşısında kaldırımda oturup sohbet eden arkadaşlarının yanına gidiyor. Ki bunu daha önceleri hiç yapmazdı. Esmer çocukla kesişiyor yeniden gözleri. Bu kez kaçırmıyor gözlerini. Yahu ne olacak bakışmaktan.
- selam biraz konuşabilir miyiz?
- Ne konuşacağız ki? Sesi titriyor kızın. Yahu olacak şey mi bu. Arkadaşlarının yanındayken nasıl gelip konuşur? Şimdi haklarında neler düşünecek arkadaşları?
- Hiç, bir şey soracağım size.
- Peki..
Yolun sonuna doğru yürümeye başlıyorlar. Esmer çocuk ona kendiyle ilgili bir şeyler anlatıyor. Adı Emin miymiş ne? Duyamıyor ki kız. Kulakları yanıyor. Elleri de titriyor. Kendine gelmeye çalışıyor ama nafile. Tansiyonu mu düşüyor acaba?
- peki senin adın ne?
- Efendim? Gözleri dolu dolu kızın. Seviyor bu çocuğu.
- Senin adın ne?
- Duygu.
- Güzel isim..
Sevdi mi ismimi? Evet güzeldir ismim. İçli, hüzünlü gelir benimde kulağıma. Eskiden sever miydim ismimi ben? Elbette ki severdim. Hatırlamıyorum ki hiçbir şey. Bu çocuk neler yaptı bana böyle.
- duygu akşam çıkışta biraz görüşelim mi?
- Olur tabi.
Olmaz mı hiç? Ben seviyorum ya seni hani. Elbette görüşürüz. Gerçi eve de geç kalmamam gerek ama varsın olsun. Görüşürüz tabi.
---o---
uzun zamandan sonra ilk defa haftasonu tatilini evde geçiriyor duygu. Elinde kitabı, oturmuş evlerinin önündeki kırık – dökük çardağa , ne yaptığını anlamaya çalışan annesine inatla.. kitap okuyor. Kaç zamandır farkında ya annesi bir tuhaflık var bu kızda. Ama olsun, aklı başında kızdır duygu. Yapmaz yanlış bir şey. Sevgiyle bakıyor anne , kızına. Küçükken ne kötü hastalanmıştı bir gece vakti, ne kadar korkmuştu biricik kızını kaybedecek diye. Allahına şükürler olsun ki atlattı o lanet hastalığı. Hızlı adımlarla kızının yanına gidiyor.
- ne yapıyorsun bakayım burada böyle yalnız başına?
- Ne yapayım anne, kitap okuyorum.
- Oku kızım oku. Okumak iyidir. Bakayım ne okuyorsun?
Duygu şaşırıyor annesine. Okuma yazması yok annesinin ama, bakmak istiyor kitaba. Kırmamak için annesini sesini çıkarmıyor, kitabın adını söylüyor annesine.
- aferin kızım. Oku elbet. Okullarda okutamadık biz seni, eziksin tabi. Oku sende..
- yok anne ne ezikliği yahu. Okullarda okuyanların ne faydası olmuş etrafındakilere. Hem okulda okumakla olmuyor her şey.
Şaşkın bakıyor kadın, kızına. Ne diyor yahu bu kız. Ateşimi var acaba? Pek anlayamıyor ya nedenini, söylediklerinden rahatsız oluyor biraz.
Evet duygudaki değişimi, önce en yakınındakiler, sonra da en uzağındakiler dahil olmak üzere herkes fark ediyor. Akıllı kız duygu, kitapları okumakla kalmıyor üzerine düşünüyor saatlerce. Sonrada düşündüğü her şeyi sevdiği adama anlatıyor. Bazen yanlış şeylerde anlayabiliyor ya okuduklarından, varsın olsun sevdiği adam en baştan anlatmaya başlıyor her şeyi. O anlatınca daha mı kolay anlıyor ne? Çocukta farkında kızdaki değişikliğin. Seviniyor her geçen gün değişip dönüşen fikirleri için. Kızda ona bir çok şeyi öğretiyor. Kadın erkek ilişkilerinde her şeyin temiz kalabileceğini öğretiyor misal. Her kadının –o kadın gibi- canını yakmayacağını öğretiyor. Yoldaki bir köpeği şefkatle okşamayı, sonra bazı hastalıkların nasıl geçeceğini öğretiyor.
---o---
kız korkarak gidiyor, çocuğun arkadaşları ile beraber kaldığı eve. Ayıp ya böyle şeyler, kimseye söylemeyecek buraya geldiğini. Zaten öyle bir uğrayacak sadece, ne olabilir ki başka?
Çocuk, evi toparlamaya çalışıyor sabahın erken saatlerinden beri, üç erkeğin kaldığı ev ne çabuk dağılıyor değil mi ama? İkisi de birbirinden heyecanlı. İkisi de bugünden korkuyorlar aslında.
İçeriye buyur ediyor kızı. Sonra sımsıkı sarılıyor sevdiğine. Ne güzel kokuyor bu kız böyle. Parfüm mü kullanıyor acaba? Yok bu kızın kendine has kokusu bu. Her daim böyle kokuyor. Saçlarını okşuyor kızın. Ne güzel saçları var. Yumuşacık. Kumral sonra. Saçları ile aynı renk gözlerine bakıyor kızın. Evet bu kızı çok seviyor. El ele tutuşarak koltuğa oturuyorlar. Kızın soracağı bir sürü şey var, yeni okuduğu kitapla ilgili. Uzun hoş bir sohbet başlıyor. Konuşacak ne çok şey buluyorlar.
Esmer çocuk.. beyaz tenli kızı seviyor.. beyaz tenli kız.. esmer çocuğun masumiyetini.. evet o gün akşama kadar o evde kalıyor kız. Yaşadığı her şeyin bedelini ödeyecek kadar güçlü buluyor kendini. Karşısına çıkacak her şeyle bu adam için mücadele edebilecek kadar güçlü. Varsın olsun, kötü desinler ona bugünden gayrı. O kötü ile iyinin ayırtını öğrendi artık. Neyin iyi neyin kötü olduğuna ve bireysel kaderinin akışına o karar verecek. Ondan başkasının söz söyleme hakkı yok.
---o---
kocaman arabaların küçücük evleri ezip geçtiği günler yaşanıyor ülkede. Yolda üç kişinin yan yana yürümesinin yasaklandığı, korkunç günler. Her köşe başında bir asker.. her askerin elinde büyük silahlar. Mahallenin çocukları sokağa çıkmak istemiyor ilk defa. Sokak korku veriyor insanlara. Kimse ailesinin sokağa çıkmasına izin vermiyor artık. Herkes kendi f tipi evinde.. tabi o zamanlar kimse bilmiyor f tiplerini ya.. olsun!
Kız günlerdir haber alamıyor esmer adamdan. Evden dışarıda çıkamıyor ki, gitsin çocuğun evine. Elinde bir sürü kağıt var kızın. Ne yapacağını bilmediği ve nereye saklayacağını bulamadığı kağıtlar. Kitaplarından korkmuyor da bu kağıtlar .. endişe içinde kız. Ama o varlığından güç aldığı kitapları var ya hani.. başına bela olacak bilmiyor.
---o---
tanrım nasıl olur bu? Benim adımı mı verdi size yani? Ama ben bir şey yapmadım ki.. evet var öyle kağıtlar ama kötü bir şey yazmıyor ki o kağıtlarda. Alın sizde okuyun isterseniz.
Karşısındaki askerlere dağıtıyor bildirileri. Sonra toplanmış olan halka dağıtmaya başlıyor. Askerlerden biri kolundan çekiştiriyor sertçe. Elindeki bir tomar kağıdı havaya fırlatıyor kız bir anda, ne yaptığını bilmeyerek. Bu yaptığı.. cık cık cık yasak!! Resmen bildiri dağıtıyor yahu. Hem de askerlere.. hem de askerlerin yanında halka!! Havaya uçuşan kağıtlardan kapma çabasında herkes. Annesi.. babası.. sakine.. eline kağıtlardan birini alan, askerlere göstermeden bir yerlere sıkıştırıyor kağıtları. Herkes merak içinde.
Annesi feryada başlıyor, bırakın kızımı. O kötü bir şey yapmadı.
Askerler duygunun odasına doluşuyor. Yatağın altındaki, çekmecelerdeki kitapları talan ediyorlar. Bir sürü kitabı yanlarına almak istiyorlar ya.. anne bağırmaya başlıyor. Bırakın kızımın kitaplarını. Gari ben okutamadım kızımı. O okudu ama, öğrendi her şeyi, bırakın kitapları. Ellemeyin. Bizim okuma yazmamız yok, okuyamayız onun kitaplarını, hem kitaptan ne zarar gelecek adama?
Dinlemiyorlar anneyi. Olmaz kadın, yasak bu kitapları okumak. Yahu kitap okumak yasak olur mu hiç? Kadın şaşkın!! Baba üzgün. Koruyamıyor ya kızını. Asker adamdan korumak mı gerekiyor? Yani asker değil mi bizim güvenliğimizi sağlayacak olan? Ama kimden sakınacaklar bizi? Duygudan mı? Olur mu öyle şey.. işte iyi ve kötünün ayrımı baba için o gün başlıyor. Duygu mu kötü? Askerler mi? Biri vatanı korumaya ant içmiş.. diğeri kendi kanı canı.. ne zarar verebilir duygu vatana?
---o---
esmer delikanlı.. metale karşı çok duyarlı. Metal olan hiçbir şeye dokunamıyor. Ve işte işkence böyle başlıyor.
Karşısında metal olunca da.. önce duygu diyor.. ve böyle gidiliyor duygunun evine.
Duygu bunları duyunca şaşırıyor. Başına gelen her şeyin , şu anda karşısında oturan esmer , güzel yüzlü çocuktan kaynaklandığına inanası gelmiyor. Ama diyor.. o kitapları sen vermiştin bana! Söyleyecek söz yok tabi. Haklı kız.
Kumral, beyaz tenli kız masadan kalkıyor usulca..
Esmer, siyah gözlü çocuk kalkmaya, peşinden gitmeye cesaret edemiyor.
Kız kapıya yöneliyor..
Çocuk kıza bakıyor , dönmesi için yalvarırcasına.
Kız arkasını dönüp son kez çocuğun.. sevdiği adamın gözlerini görmek istiyor.
Ve.. gözleri buluşuyor bir noktada.
İkisi de ağlamak üzere..
İkisi de o kutsal günü düşünüyorlar.
Kız…
- ben seni sevdim. Diyor fısıldar gibi..
çocuk…
- ben seni çok sevdim. Diyor ağlamaklı..
ve üzerlerine koca bir darbe iniyor!!!
---o----
esmer çocuk.. Ankara da bir aile kuruyor kendisine.. yaşadığı her şeyi unutma çabasıyla.. unutmaması cabası oluveriyor ya.. her gece bir küçük rakı içmesini buna bağlamıyor elbet kimse!
Beyaz tenli kız… asla aile kurmuyor kendisine. O hep , yoksul mahallesinde kalıyor. Ve hep polisler basıyor evini.. son nefesini verdiğinde.. rahat bir nefes alacaklarını düşünen polislere inatla.. kızını da kendisi gibi yetiştiriyor. Kendi tenine aykırı.. renginin nereden geldiğini kimsenin çözemediği.. kara kızını!!
YORUMLAR
teşekkürler.. umarım daim olur kalemim.. bunu bende istiyorum..
ben şiir yazamayanlardanım ne yazıkki.. ve yazdıklarımı kategorize etmeyi beceremeyenlerdenim. çünkü sadece yazmak gelior elimden. bakıyorum parmağımdaki nasır geçmeye başlamış.. diyorum ki uzaklaşıyorum özümden.. ve başlıyorum yazmaya.. ama gerçekten teşekkürler yorum için. bu benim bu sitede aldığım ilk yorum:)