- 1270 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAHVELİ ÖYKÜ
KAHVELİ ÖYKÜ
Zehra evde tek başına oturuyordu. Yoldan arkadaşı Aysel’in geçtiğini gördü.
“Hayrola, nereye böyle?” diye sordu.
“Çarşıya gidiyorum” dedi Aysel.
“Çarşıya sonra gidersin. Gel iki çift laf edelim.”
“İşim var ama...”
“İş kaçmıyor ya! Bizim gibilerin işi bitmez. Biri bitmeden öbürü eklenir. Gel biraz soluklan. Çarşıya sonra gidersin. Beş on dakika sonra gidersen ne kaybedersin?”
Aysel durdu düşündü. Ne yapacağını bilemedi.
Köpükleri taştı gel
Gitti yârim gelmedi
Gözyaşlarım oldu sel.”
Aysel arkadaşını daha fazla bekletip üzmek istemedi. Hem mis gibi bir dibek kahvesi içmek fena olmayacaktı. Zehra’nın yanına geldi. Öpüşüp koklaştılar, hal hatır sordular, gülüştüler, oradan buradan konuştular. Zehra mis gibi kokan kahveleri getirdi, höpürdete höpürdete içtiler, lale sümbül biçtiler. Kahveyi içtikten sonra sıra fal bakmaya geldi. Zehra fincanını kapatırken, “Neyse halim, o çıksın falım” dedi.
Aysel, “Öyle demeyeceksin” diye itiraz etti.
“Ya ne diyeceğim?”
“Şöyle diyeceksin: İçtiğim kahvedir/ Etrafı telvedir/ Ey kahve perisi/ Gönlümdekini bildir. Anladın mı? Hadi söyle bakalım, yoksa falına bakıvermem.”
“Ayol bu kahvenin cini, perisi mi var?”
“Var tabii ya.”
“Bir yaşıma daha girdim. Peki ne diyor bu cin?”
“Cin değil peri. Cinlere memiş hoca bakıyor.”
“Hangi memiş bu, yemiş içmiş, borcunu ödememiş memiş mi?”
“Tam üstüne bastın. Kaldır ayağını” diyen Aysel fincanın içine bakarak konuşmaya başladı. Öyle ciddi bir tavrı vardı ki, gören üniversitede konferans veriyor sanırdı...
“Azıcık canın sıkılmış, yüreğin kabarmış. Bir yol görünüyor. Üç vakte kadar eline mektup, para gibi bir şey geçecek. Gönlüne ay doğacak, sıkıntın bitecek” gibi bilinen lafları söyledikten sonra arkadaşına döndü, gülerek, “Şiirli bir fal öğrendim ben. Söyleyivereyim mi?” diye sordu. Başını salladı Zehra.
“Söyle kardeş söyle, dedi. İç açıcı bir şey söyle yalnız. Canım sıkılmasın.”
“Orasını bilemem. Ne görüyorsam onu söylerim ben. Torpil geçemem.”
Zehra, “Senden torpil isteyen mi var?” diyecekti ama sustu. Arkadaşını kızdırırsa fal bakmaktan vazgeçiverirdi belki.
“Bak bakalım. Bizim hayırsızdan bir haber var mı?” diye sordu yalvarırcasına.
Aysel şiirli falına başladı:
“Falın fal olmuş, yediğin bal olmuş
Sen böyle değildin, sana bir hal olmuş.
Gönlünde gül açacak, etrafa koku saçacak,
Koklamasını bilmezsen dikenleri batacak!
Gözünü dört açmazsan, küpünü doldurmazsan
Çeşmen boşa akacak, talih kuşun uçacak.
Eğer onu kırmışsan, dırdır edip durmuşsan
Canını da yakmışsan, kavuşman zor olacak.
Ama sakın üzülme, bir köşeye büzülme.
Gerekeni yaparsan, yâr yanına koşacak!”
Zehra güldü:
“Ne güzel falmış bu. Hem şiir okuyor hem öğüt veriyor. Gereken neymiş. Bir de onu sor bakalım” dedi arkadaşına.
Aysel sanki fincanda yazılıymış da, oradan okuyormuş gibi söylemeye başladı:
“Kadınlık gururunu bir yana bırakacak, ondan özür dileyeceksin. Yaptıklarına pişman olduğunu söyleyeceksin. İnat etmeyeceksin.”
Zehra itiraz etti:
“İyi ama ben ona kötü bir şey söylemedim ki.”
Aysel arkadaşına, “Ben seni bilirim. Boşuna konuşma” der gibi baktı.
“Elçiye zeval olmaz. Ben perinin dediklerini aktarıyorum sana. Gerisi senin bileceğin iş. Bu işi ya kesip atacaksın ya da düzeltip tekrar başlayacaksın. Başka yolu yok bunun” dedi.
Zehra ona gerekeni yapacağına söz verdi.
“Acele et. Kuş kafesten uçtu mu bir daha geri gelmez” diye onu uyardı Aysel.
Kuş deyince akıllarına kuşlu bir şarkı geldi:
“Pencereden kuş uçtu
Yandı yürek tutuştu
Yanma yüreğim yanma
Ayrılık bize düştü” diye şarkı söylediler.
Derken bir de türkü çıktı ortaya:
“Dağdan kestim kereste
Kuş besledim kafeste
Dediler yârin hasta
Yetiştim son nefeste.”
Falla, şarkı ve türküyle gamı, kederi atmışlar, dostluğun tadını tatmışlardı. Fal Zehra’yı ferahlatmış, üstündeki büyük yükü atmıştı. Günlerce ne yapacağını düşünüyordu, bu da ona dert oluyordu. Fal perisi doğru yolu göstermişti. Şimdi kendisine bu yoldan gitmek kalıyordu. Aysel de biraz dinlenmiş, enerji toplamıştı. İçtiği kahve, edilen sohbet işe yaramıştı. O, pazara giderken Zehra kendi kendine bir şarkı mırıldanıyordu:
“Bugün Pazar günüdür
Derdim azar günüdür
Kınamayın a dostlar
Yârim gezer günüdür”...
Erhan Tığlı
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.