1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
92
Okunma
Yakınlık ve Mesafe Arasındaki İnce Çizgi
Bazen hayat, anları bizim için özel kılmak adına küçük oyunlar oynar. Rastlantılar, yollarımızı kesiştirir. Kim bilir, belki de bazı anlar, sadece yaşanması gerektiği için yaşanır. Bugün, o anlardan biriydi.
Aynı otobüs, aynı yol… Kalabalığın içinde ayrı ama bir bütün gibi, aynı yönlere bakan gözler. Servis beklerken geçen dakikalar, bir şey söylemeye cesaret edemeyen ama birbirini hissetmekten kaçınmayan iki insan… Kimi zaman gözler konuşur, kimi zaman sessizlik en ağır cümleleri fısıldar.
Ve sonra aniden hareket eden bir servis. Dengem sarsılıyor, yer ayağımın altından kayıyormuş gibi. Ama düşmüyorum… Çünkü düşmemem için tutunduğum bir şey var: Onun sol kolu.
O an, zaman bir anlığına durdu sanki. O saniyelik temasın içinde, belki de saatlerce sürecek bir anlam gizliydi. Sözler olmadan anlatılan bir hikâye… Korkunun içinde güven, mesafenin içinde bir yakınlık… Göz göze gelmek kadar ürkek, ama bir o kadar derin.
Sonra bir an, gözlerim ona kayıyor… Yüz hatları sanki özene bezene işlenmiş gibi. Her çizgi, her detay, mükemmel bir ahengin parçası. Güldüğünde yüzüne yayılan o sıcaklık, gözlerinde saklanan binlerce kelimenin anlamını değiştirecek kadar etkileyici. Bir bakışın, bir gülümsemenin insanın içine işleyebileceğini o an anlıyorum. Bir insanın sadece varlığı bile bu kadar güzel olabilir mi?
Arada serviste yakalanan bakışlar… Birbirine değip de kaçan, ama kaçarken bile iz bırakan gözler. O anın içinde saklı bir duygu… Adını koymak gerekse, belki de "anlamak" olurdu.
Bazen bir bakış, bazen küçük bir temas, bazen de aniden hızlanan bir otobüs, insanın kalbinde anlamını çözemediği duygular uyandırır. Yakınlık ve mesafe arasındaki ince çizgide, insan bazen düşmek ister, sadece tutulmak için.
Arzu ZÜNGÜR
5.0
100% (1)