0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
87
Okunma
Zamanın Ellerinde Bir Yolculuk
Zaman… İnsanın hem en sadık yol arkadaşı hem de en büyük düşmanı. Bizi var eden, bizi şekillendiren ve biz farkına bile varmadan içimizde, ruhumuzda iz bırakan bir kuvvet. Kimi zaman elimizden kayıp gittiğini hissederiz, kimi zaman ise ağır ağır üzerimize çöken bir ağırlık gibi gelir. Zamanı bazen dost biliriz, bazen de bizden çaldıklarına hayıflanırız. Oysa o, her zaman kendi akışında ilerler. Ne hızlanır ne de yavaşlar. Biz, onun içinde kaybolurken o, bize bakıp gülümser gibi gelir bana.
Zamanın içinde doğduk, onun içinde büyüdük, onun içinde sevdik ve kaybettik. En güzel anlarımızı onun avuçlarına bırakırken, keşke dediğimiz anlar da onun içinde saklı kaldı. Belki de bu yüzden geçmişe dönme isteği içimizde bir ukde gibi durur. "Keşke zamanı geri alabilsem" deriz, ama zamanın buna cevabı hep aynıdır: "Ben sadece ileriye akarım."
İnsan, zamanın kıymetini genellikle onu kaybettikten sonra anlar. Oysa her an, bir daha geri gelmeyecek kadar değerlidir. İçinde bulunduğumuz şu an, bir saniye sonra geçmiş olacak ve biz onu sadece bir anı olarak hatırlayacağız. Geçmişte yaşadıklarımızın sıcaklığı içimizi ısıtsa da, geleceğe dair hayallerimiz bizi ayakta tutar. Zamanın içinde yol alırken anılarımızı sırtımıza yük edip yürürüz. Bazen bu yük ağır gelir, bazen de tatlı bir tebessüm bırakır yüzümüzde.
Zamanın en acımasız yanı, asla durmamasıdır. Bazen en mutlu anlarımızda, "Keşke bu an hiç bitmese" deriz. Ama o, hiçbir duygumuza aldırmadan ilerler. Bir çocuk büyür, bir çiçek solar, bir şehir değişir, bir dost uzaklaşır. Her şeyin dönüşüm içinde olduğunu hatırlatır zaman bize. Ama belki de en güzel tarafı budur; çünkü değişim, hayatın ta kendisidir.
Zaman bize çok şey öğretir. Sabretmeyi, affetmeyi, sevmeyi, kaybetmeyi, bazen de vazgeçmeyi… Ama en önemlisi, yaşamanın değerini öğretir. Onu tüketirken farkında olmadan hayatımızı da tükettiğimizi anlamamızı sağlar. Bu yüzden zamanın içinde kaybolmak yerine, onu dolu dolu yaşamak gerekir. Çünkü belki de hayattaki en büyük pişmanlık, "Keşke zamanı daha iyi değerlendirseydim" demek olacaktır.
Bugün, şu an, tam da bu saniye, sana verilmiş en büyük armağan. Geçmişi düşünerek hüzünlenmek de geleceği düşünerek kaygılanmak da anlamsız aslında. Çünkü ne geçmişi geri getirebiliriz ne de geleceği tam anlamıyla şekillendirebiliriz. Ama şu anı hissedebiliriz, şu anı yaşayabiliriz. Bir dostla içilen çayın sıcaklığını, bir kitabın sayfalarındaki huzuru, sevdiklerimize sarılmanın verdiği mutluluğu tam anlamıyla yaşayabiliriz.
Zaman, elimizden kayıp giden bir kum saati gibi… Onu tutamayız ama onunla yaşayabiliriz. Geriye dönüp baktığımızda pişmanlık yerine güzel anılar biriktirmiş olabilmek, en büyük kazancımız olur. Öyleyse, gel zamanın akışına kapılıp gitmek yerine, onunla dost olalım. Her anın kıymetini bilelim, anı yaşayalım ve zamanın ellerinde güzel bir hikâye bırakalım…
Arzu ZÜNGÜR