- 47 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SURİYE’DE DEĞİŞİM
SURİYE’DE DEĞİŞİM
Geçen haftaki köşe yazımda; başka yerlerde savaş yokken neden on yıllardır bu bölgede savaş devam ediyor? Savaşlar Ortadoğu’da bir kader mi? Neden savaşların, ölümlerin, yokluk-yoksulluğun, darbelerin ardı arkası kesilmiyor? Sorularına yanıt aramıştık. Bu haftaki yazımda, Suriye nasıl bir değişim oldu? Sorusuna yanıt arayacağız.
Konuya şu soruya yanıt arayarak başlamak gerekir? Geri bıraktırılmış ülkelerde iktidar değişimi, Suriye’de olduğu gibi ciddi bir direnişle karşılaşmadan, birkaç gün içinde düşebiliyor.
Bunda en büyük rolü; başta ABD, İsrail ve Türkiye olmak özere, İngiltere, Fransa, Almanya vb ülkelerin desteğiyle iktidar el değiştirdi.
Geri bıraktırılmış ülkelerde, genellikle iktidarı ele geçirme askeri darbelerle gerçekleşiyor. Kısmi demokratik haklar tepeden verildiği için, tepeden alması kolay oluyor.
Suriye ve Ortadoğu’da yaşanan durum da bundan ibarettir.
Bilindiği gibi, birinci ve ikinci dünya savaşları paylaşım savaşlarıydı. Egemen devletler kendi çıkarları gereği gibi yeniden sınırlar çizdi. Çok geniş topraklara sahip Osmanlı Devleti bu savaşlarda birçok toprak kaybı yaşadı.
Günümüzde ise; savaşlarda strateji ve taktikler tamamıyla değişti. Artık fiili işgal yerine yerel muhalif güçleri, yerli örgütleri ’’donat yönet ‘’ ve ‘’parçala, böl yönet’’ politikalarıyla silahlatarak savaşı yürütme stratejisini uygulanıyor.
Öyleyse Suriye nasıl bu duruma geldi?
Suriye’de 2011 yılında özgürlük talebiyle halk hareketleri başlarken rejim kitlelere şiddet kullanarak müdahale etti.
Binlerce kişinin öldürüldüğü rejim müdahaleleri, süreci iç savaşa dönüştürdü.
Silahlı muhalif gruplar uzun bir mücadeleye girerken, rejim uluslararası baskılara rağmen sorunun diplomasi ve barışçıl yollardan çözümüne yanaşmadı.
Suriye’de 27 Kasım’da yoğunlaşan çatışmaların ardından ülkede Halep, İdlib, Hama’dan başlayarak pek çok bölgede kontrolü kaybetti.
Son olarak başkent Şam’da halkın da sokaklara dökülmesiyle rejim güçleri, kamu kurumları ve sokaklardan çekilmeye başlarken rejim karşıtı gruplar kent merkezinde kontrollerini artırdı.
ABD ve Avrupa ülkeleri, yıllarca Suriye yönetimine ambargo koydu. Ekonomi dibe vurdu.
Ancak Esad’ın artık kendisini devletin iflasından kurtaracak kimsesi yoktu. Rusya’nın ekonomisi Ukrayna’daki savaşın etkileriyle ağır darbe almış, İran’ın ekonomisi de zaten kötü durumdaydı.
Birleşmiş Milletler Suriyelilerin en az yüzde 90’ının yoksulluk sınırının altında yaşadığını duyurdu. Rejimin organize suçlara kucak açması, sadece bir tür sentetik uyuşturucu satışından her yıl en az 2,4 milyar dolar kâr getirirken, bunların hiçbiri Suriye halkına fayda sağlamadı.
Bir başka önemli gelişme de; Rusya, Esad’ın uzlaşmaz tutumu neticesinde bu ülkede 2015’ten sonra harcadığı milyarlarca dolar, askerî kapasite ve enerjisinin sona geldiğini anladığında Esad’ı bırakmaya karar verdi.
Sonuç olarak; 61 yıllık kanlı Baas rejimi ve 53 yıllık Esad ailesi iktidarı sona ermiş oldu.
Peki tüm bu gelişmeler Suriye için ne anlama geliyor. Nelere vesile oldu.
Esad rejiminin devrilmesinden bu yana HTŞ kendisini yeni siyasi dönemin öncü gücü olarak konumlandırdı ve Mart 2025’e kadar bir geçiş hükümetini yönetmesi için geçici bir başbakan atadı.
Suriye, Şii Müslümanlar, Aleviler, Hristiyanlar ve Dürziler, Iraklılar, Ermeniler, Süryaniler, Kürtler ve Filistinliler gibi etnik azınlıkların yanı sıra nüfusun yüzde 70’inden fazlasını temsil eden Sünni Müslümanların yaşadığı çok çeşitli bir demografiye sahip durumda.
Dışişleri Bakanlığı kaynaklarının verdiği bilgiye göre, 20 Aralık’ta yapılan görüşmede Fidan, "PKK/YPG’nin silahlarını bırakması ve kendisini lağvetmesinin şart olduğunu" aktardı ve "üçüncü ülkelerin Suriye’de bulunan DEAŞ tutuklusu ve bunların ailesi olan vatandaşlarını geri kabul etmesi gerektiğini" kaydetti.
SDG lideri Mazlum Abdi, saldırılar nedeniyle IŞİD karşıtı operasyonları askıya aldıklarını duyurmuş, gözaltı kampları ve cezaevlerinde tutulan IŞİD’li tutukluların ’mevcut kaos ortamında kaçma ihtimalinin bulunduğunu’ söylemişti.
Diğer yanda; Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock ise "Suriye’deki Kürt milisler silahsızlanmalı ve Suriye’nin yeni hükümet güvenlik güçlerine katılmalı" dedi.
Fidan ile görüşmesi sonrasında basın toplantısında konuşan Baerbock, özgür bir Suriye için Kürtlerin güvenliğinin gerekli olduğunu, ancak istikrarın sağlanması için Türkiye’nin güvenlik endişelerinin de giderilmesi gerektiğini vurguladı.
Bu gelişmeler ışığında, sonuç olarak yapılması gerekenler ana başlık şeklinde şunlar söylenebilir;
1-Suriye’de 61 yıllık bir baskıcı rejimin mirasının ardından, uzun süredir iç çatışmalara vesile olan olaylardan dersler çıkarmak gerektiğini;
2-Suriye’de yaşanan darbeler ve dışa bağımlılık, Suriye’nin demokratik bir yönetimin kurulması ve kurumsallaşması kolay olmayacağı;
3-Tüm kesimleri kapsayan bir yönetimin kurulmasının Kaçınılmaz olacağı;
4- Anayasada dinî, mezhebi ve etnik grupların içinde bulunduğu durum önemli hassasiyet taşıdığı, gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini;
5- Bu noktada Lübnan ve Irak anayasalarının ülkeyi nasıl bir mezhepsel bir bölünmeye götürdüğü, bundan önemli dersler çıkarmak gerektiğini;
6- Yer altı zenginlik kaynaklarına ve stratejik öneme sahip olan Ortadoğu’nun ‘’Büyük Ortadoğu Projesi’’ gereği daha uzun süre savaş yayılarak devam edileceğini;
7- Emperyalist devletlerin Suriye’deki ‘’Büyük Ortadoğu Planı’’ gereği Ortadoğu’da bazı sınırların yeniden çizilebileceğinin bir göstergesi olabileceğini düşünüyorum.
Devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.