Öykü kadını
Öykü kadınını dinlerdim
Akıbetleri ile romanları ihya eden, Eylemleriyle kahramanlaşan o kadını Kutsal üçlüyle çıkardım yollara: Ben, O, ve bir düş. Ellerimde kaderin kırılgan haritası, Adımlarımla eşikler aşardım. Onun suskun omzunda bulurdum sığınmacı terk edişlerimi Düşlerimse hayallerden örülü bir zırhtı tenimde Yollar düzdü, düşler uçurum, Gidişler bazen sır, bazen hüsran toplardı Sesimin yankıları çınlardı uzaktaki davul seslerinde Kendi hikâyemde ödünç hayaller doldururdum kadehlere O, çözülmez düğümleriyle, Sonsuz sorularla kucaklardı dünyayı, bir türlü gelmek bilmeyen yarınlarım Ve düşlerim, ikimizin ötesinde bir yerde, Yeni bir başlangıç vaat ederdi her seferinde. Yolların sonu yoktu, bunu bilmek yetmiyordu Ve anlam yolda saklı diye durmaksızın kendimden uzaklaşıyordum Ben, o ve düşlerim, Hayata her daim yeniden başlıyordum Hayat ise her seferinde kendi şakasını yapıp Tüm öykülerde Yalnızlık senfonisi ile eşlik ediyordu Ağustos’un on üçüncü gününe |