- 90 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Emeklilerin Sessiz Çığlığı Onurlu Yaşama Hakkı
Her sabah sokak aralarında ağır adımlarla yürüyen, kimi zaman ellerinde bir çuval, kimi zaman bir bastonla hayata tutunmaya çalışan emeklilerimiz… Bizim toplumsal değerimizin sessiz taşıyıcıları, yılların yorgunluğunu omuzlarında taşıyorlar. Ancak onların bu hak edilmiş dinlenme dönemleri, ne yazık ki pek çokları için onurlu bir yaşam yerine mücadele dolu bir hayatta kalma savaşı haline dönüşmüş durumda.
Bugün 9 milyon emekli, asgari ücretin bile altında bir gelirle yaşamaya çalışıyor. “12.500 TL ile geçinilir mi?” sorusu sadece bir cümle değil, aynı zamanda vicdanlarımızı sorgulatan derin bir yara. Günde bir öğün yeter mi, faturalar nasıl ödenir, ilaçlar alınabilir mi? Bu sorular onlar için günlük hayatın ayrılmaz bir parçası.
Emin olun, çöpleri karıştırarak yaşamını sürdürmeye çalışan 75 yaşında bir birey görmek sadece bir trajedi değil; bu, toplumsal bir yüzleşme gerekliliğinin kanıtıdır. Üstelik biz gençler, hayatın dinamizmi ve sağlıklı bir bedene sahip olmanın ayrıcalığına rağmen, onların yaşam şartlarını düşündükçe kendimizi sorgulamak zorunda kalıyoruz. Eğer bir gün onlar gibi olacaksak, bu günün adaletsizliği geleceğin garantisini nasıl sağlayabilir?
İnsanlık Ölçüsü-Emeklilerin Yaşam Kalitesi
Bir toplumun insanlık ölçüsü, yaşlılarına ve emeklilerine nasıl muamele ettiğinde saklıdır. Yıllarca çalışmış, alın teriyle ülkesine katkıda bulunmuş bireyler, bir kenara atılmamalıdır. Onların bu hayatta sadece hayatta kalma mücadelesi vermemesi, aynı zamanda onurlu bir şekilde yaşaması gerekir.
Bir zamanlar üreten, öğreten, koruyan, var eden insanlar şimdi sessiz ve görünmez kılınmak isteniyor. Çocuklar büyüten, nesiller yetiştiren eller artık kendi ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyorsa, bu toplum olarak nereye yanlış gittiğimizi sorgulamamız gerektiğinin açık bir göstergesidir.
Sadece Ekonomik Değil, Sosyal Bir Mesuliyet
Sorun, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir mesuliyet taşır. Emeklilik maaşlarının yetersizliği kadar, toplumun geri kalanının onlara nasıl baktığı da meselenin bir parçasıdır. Bugün kaçımız apartmandaki yaşlı komşusunun halini merak ediyor? Kaçımız onun yalnız bir yaşam sürdüğünü fark edip yardımcı olmaya çalışıyor?
Yaşlılarımızın ömrü boyunca ürettiği değer, yaşamlarının bu döneminde ödenemeyecek kadar büyük bir borçtur. Onların çöp karıştırmamak, soğukta titrememek ve ilaçlarını alabilmek için sistemle cebelleşmek yerine, dinlenme ve huzur içinde yaşamaya hakları vardır.
Adalet Çağrısı
Toplum ve devlet, her bireyi eşit ölçüde kucaklayabilen bir yapı kurmakla sorumludur. Emeklilerimizin maaşları asgari bir insan onuru seviyesine çıkarılmalı ve tüm sağlık hizmetleri erişilebilir olmalıdır. İlaç almak lüks olmamalı, kalorifer yanacak mı sorusu güncel bir kabus olmaktan çıkmalıdır.
Bunlar, dev bir bütçe meselesinden ziyade bir vicdan, bir öncelik meselesidir. Devletin imkanlarının doğru yönlendirilmesi ve sosyal adaletin sağlanmasıyla milyonlarca emeklimiz daha iyi bir yaşam standardına kavuşabilir.
Sessiz Çığlıkları Duyalım
Bu bir çağrıdır. Emeklilerin haysiyetli bir yaşam sürmesini sağlamak, yalnızca bir ekonomik reform değil; toplumsal bir barış ve güven ortamı inşa etmektir. Çöplerden yiyecek toplayan bir emekliye tanıklık etmek, bir an durup düşünmemizi sağlar: Eğer bugün buna razı geliyorsak, yarın kimlere razı geleceğiz?
Bu hikaye, sadece bir kişinin değil, milyonların ortak kaderidir. Daha gençler için bu, korkutucu bir geleceğin gölgesini hissettirmekte; yaşlılarımız için ise artık bir umut çığlığıdır.
Unutmayalım ki hepimiz bir gün yaşlanacağız. Bugün vicdanlarımızı besler ve emeklilerimize hakkını teslim edersek, yarının daha adil bir dünya olacağına inanabiliriz. Onlar bizden bir şey değil; haklarını istiyorlar. İnsanlık için küçük, fakat adalet için büyük bir adım.
Erol Kekeç/27.12.2024/Namazgah/İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.