Atar Gider Bilmişlik Yapayım
Dilediğinde olmayan, dilemediğinde olan bir yaşamın... Tanrıya saracağız mecburen, çünkü insana sarmaya daha doğrusu kötü ve cahil veya vahşi veya bilmediğini de bilmeyen insana sarmaya ne cesaretimiz var ne de yetkimiz.
Tanrıya sarmak basit mesele.. Her zaman yaptığımız klavyezanlık veya çal çenelik bir araya gelindiğinde. Oysa düzelmiyor böyle de bir şey, belki de aman be diyenlerden olduk çıktık. Akışına bırak dedikleri cinsinden...
İnsanın insana yaptığını belki kuduz hayvanlar yapar, lakin insan işte; çoğu cahil ve çoğu kötü. Hayali kötü, istediği kötü, inancı kötü, diğerine bakışı kötü, anlayışı kötü.. Öğretilmiş tüm bilinçler deyip suçu atıvermek boşluğa, belki hani boşluktan düşen üç elma gibi düşer üç kötünün başına daha çok yalan söylemeleri ve kötülük yapmaları için.. Kötülük nedir bir öğrenebileydik, sahi kötülük nedir bilen varsa, yazıp okuyup anlatıversin bari..
İnternette her türlü bilgi var, parmaklarımızın ucunda, şimdi çıkar birisi, lakin doğru mu deyü fetvaya başlar, gerisi; görenin, okuyanın maharetine bağlı. Yine de ne okursan oku, kendine okuyorsun biraz, kendince anlıyorsun.. Ya hu bu anlayışlar neden bu kadar farklı... Hay ben dedikleri Tanrıdan hiçliğe ve arasındakilere kadar ne diyem bilemem.
Gelecek yaşam kültürünü düşünüp yazarken senaristler bir çok gösterimini koyuyor önümüze, dizilerle filmlerle.. İnsanın oynamadığı animeler veya çizgi filmler ise genelde hayvanları insanlaştırarak meydana geliyor veya çizgiler insanlaşıyor.. İnsan şeklinde oyuncular lakin insan değil, insan yapımı resimler işte.
Robotlar da insan yapımı sonuçta, Tanrının aklına gelmemiş olabilir, çelikten demirden kablodan bir tür sürmek dünyaya. Lakin senaristler işte, voltrandan tutun da robocop’a, oradan transformeslara kadar, en sonunda da yapay insansılar gösteriyorlar. Uzaylı versiyonları ise bir başka hava, bir başka duyuş ve görüş. Hele uzaylılar ile dünyalıların karşılamaları..
Lakin daha insan insanı, insan kendisini öğrenemedi ki bir başka türü öğrenebilsin. Bolca bilmişlik var zamanın bağrından çıkanlarda. Herkes kendince bir bilmiş köfte vesselam dedikleri şeyden işte.
Bütün canlılara veya kurguladığımız türlere de insansı özellikler yüklüyoruz, çünkü başka türlüsünü görmemişiz, duymamışız, okumamışız ve aklımız da almıyor. Telapat olsa da türler mesela, yine konuşuyor iletişim kuruyor, sihir ve büyü de insanlaştırılıyor.
Daraldı boğaz, zamanın boğazı daraldı, sıkıştı ve sıkıştırıyor sanki zihinlerimizi.
Yaklaşık son 500 yıldır dünya biraz daha tanıdı birbirini ve son 500 yıldır iyice girdiler iç içe. Ayrı kalmak isteyenler bile bir şekilde içli dışlı ayrı kalmak istedikleriyle.
Önümüzdeki çağ mı olur bilinmez ama Tanrının eksik bıraktıklarını veya yanlışlarını düzeltmekle geçirecek insanlar zamanı.
Mesela oksijene ihtiyaç duymayan bir canlı üretecekler. Veya sevgi nefret vb duyguları alınmış türler.
İnsan yapabildiğini göstermek için birbirine veya üstün güçlere veya güce karşı, dünyayı belki samanyolundan alıp diğer galaksilere bile taşımaya çalışacaklar. Hani uzayı veya alemi; deryaya benzetiriz ya genelde, dünyayı da gemiye.. Dümenini ele geçireceğiz galiba üstünde yaşadığımız dünyanın. Elbette bizler veya bizlerden sonraki, çok sonraki nesiller bile bunu göremeyecek ancak yine de birileri görecek işte.
İnternet veya farklı anlayışlar ve görüşler ufkumuzu açtı açmasına da ufuk dediğin nedir ki veya yaşam süremiz nedir ki.. Neye benzetirsen benzet bir anı veya vakti.. Sonsuzluk bile değersizleşmiş, nesnelleşiyor artık zamanımızda. Lakin biz aynı et ve kemik, kan ve irin, yapışkan sulu bir iç dizayna sahibiz.
Mesela zamanında insanların iletişim araçlarında çok popüler olan insanlar, bir bakıyorsun, ölümüne doğru kimsesiz kalmış çıkmış. Kimi soruyorum ister on binler milyonlar uğurlasın bir cesedi ister hiç kimse öldüğü yerde çürüsün, karışsın doğanın yasasına farkı ne bilemiyorum.
Lakin en sevdiğim şey ise bir insanın gözündeki yüzündeki tebessüm. Her şeye inat tebessümde sanki yaşam saklı, yaşatmak saklı..
Boş vermişlik rüzgarını suyunu toprağını güneşini biraz da bizim neslinki... Veya bencileyin neslinin. Son yarım asırdaki değişimi dünyadaki insanlar başka hangi zamanda gördü emin değilim belki de görmediler, yaşamadılar.
Konumuz neydi, bilmiyorum, atar gider de yapamadık, bilmişlik nedir onu da bilmeyiz. Bulamadık da, varamadık da, hatta ölemedik de, olamadık da.. Ya hu nasıl bir çağdayız arkadaş..
Tanımlamak da tanımlamaya çalışmak da boş bir meşgale sanki herhangi bir şeyi. Çünkü sen o değilsin hiç bir zaman, ben değilsin, onlar, bizler, sizler değilsin. Nerede duruyorsan dur işte değilsin tıpkısının aynısı değilsin o yüzden bu yazı da yürümüyor, tıkandı.. Kem küm boşluk yaptı... Ne gök çekimi kaldı ne yer çekimi ne can çekimi ne ruh çekimi veya bir başkaca çekimler kaldı..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.