- 208 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Beklemek
Ayçıl’da kendi gibi, bir şair olan en büyük aşkı Akay ile 2000 yılında tanışır ve masalda böylece başlar.
Ayçıl ve Akay problemlerinden dolayı, bazı aşklar da güzel vedayı hak eder deyip ayrılmaya karar verirler...
Yıllardan 2010, zaman su gibi akıp geçmiş ama her şey Ayçıl’ın kalbinde aynı yerde kalmış. Unutmamış büyük aşkını, aklına geldikçe, eskiden gittikleri ve sevdikleri bir masaya gidip otururmuş. Düşünmüş her zaman ki gibi çünkü her akşam, aynı saatte o masaya gider otururmuş öylece, eskiden yaptıkları gibi. Sadece oturmakla kalmaz, her zaman aklında bir o, dilinde de bir ama varmış.
Sanki düşünmekle de kalmaz. Birini beklermiş.
Kimi olacak? Tabii ki en büyük aşkı Akay’ı beklermiş.
Hiç usanmadan, sıkılmadan, beklermiş. Benim bir hayatım, bir işim, arkadaşlarım var, demez. Öylece yalnız başına, geç vakitlere kadar bekler, bekledikçe de üşürmüş. Çünkü yaz, kış onun için fark etmezmiş.
Tabii, günler, haftalar, aylar geçmez mi? geçermiş. Nasıl olsa Ayçıl için Eylül gider, Ekim gelirmiş. Onlarda biter, mevsimler gidermiş...
Yine bir akşam vakti, umutsuzca deniz karşısında ki masasına oturmuş. Çünkü o artık kendi masası. Ne kadar izleri olsa da...
Bunu kabullenmiş.
Ben artık, unuttum diye sayıklarmış. Oysa ki akşamları yine o masada bulurmuş kendini,
Böylece avuturmuş derdini...
Zaman o kadar çabuk geçmiş ki artık ruhu gibi bedeni de yaşlanıvermiş. Hiç bakmaz aynadan kendine, güzelliğini aşkı görsün istermiş...
Günün her akşam saatinde kıpırdamadan ve tek kelime etmeden oturur. Yanına kim oturursa otursun. Donmuş, kayıtsız bir ifadeyle insanlara sadece bakar, eğlendiklerini görmezden gelirmiş.
Ne düşündüğünü unutur, unuttuklarını düşünürmüş.
O esnada birden bire karşısında belirmiş Akay.
Yaşlanmış, yüzü izler dolu, gözleri bir hayli yaşlı.
Esmer teni, şefkatle bakan gözlerinden yaşlar durmadan akmış gitmiş.
Doğduğu yere, aşkına akıp gitmiş.
Eski aşkını karşısında gören Ayçıl’ın gözlerinden yaşlar akıyor.
O dik,
O disiplin,
Kalbin karşısında adeta eriyor.
Tek kelime etmeden, uzanıyor ellerini tutuyor.
Yıllar süren ayrılığın, gözler ile temasıyla son buluyor...
Her insan özler; bazısı maziyi, bazısı geleceği, bazısı da hiç gelmeyecek birini. Özlemin acısıyla, sevginin tatlısı iç içe olunca bir yandan yanarız. Bir yandan gülümserken, bir yandan geçen günleri sayarken, sevgi dolu kalbimizde bir şarkı çalarız.
Hayatın anlamıdır sevgi, dünyayı dört duvara benzetir.
Biz yine sarılalım sevgiyle, aşkla herşeye inat. Kalbimizde kalıp, gönlümüz de solmasın. Aşkları yeşertip, güldürelim...
Akay: Ayın en güzel anı
Ayçıl: Ay ışığı
YORUMLAR
Ana karakterler de birbirlerine de ne güzel uyum sağlamış. Ayın ışığ ile Ay'ın en güzel anı. İki bedende bir ruh. Aynı ruh. Birbirlerine delicesine aşık, sevgiyle, aşkla bakan gözlerin yansıması.
Büyük bir sevgi bu. Yıllar geçtikçe dahi birbirlerini unutmamışlar. Vefalı Ayçıl... Ölümüne sevdalı. Kurutmamış gönlünü. Hep sadık kalmış sevdiğine. Akay unutabilmiş mi peki? Hiç sanmıyorum. Koşullardan dolayı, aralarındaki uçurumlardan dolayı kavuşmalarına engel olan nedenlerden dolayı sevgilerini, o büyük aşklarını içlerinde yaşatmışlar ki, yıllar sonra Akay da o masaya gelmiş.
Kavuşmuşlar değil mi? Önemli olan da bu. Yine iki beden, bir ruh. Ruh dedim de, ruhlar ölümsüzdür, gerçek sevgiyi hakeden ve birbirlerini delicesine seven aşıkların ruhları asla yaşlanmaz. Yıllar geçer, yaş alırız. Çizgiler oluşur alnımızda, yüzümüzde, ellerimizde. Ya ruhumuzda? Depremler olur. Ama yıkılmayız, ayakta kalırız. Biliriz ki uzaklarda bir yerlerde ruh eşimiz vardır ve onu hatırlamak sevgisinden beslenip hayata tutunmak için yaşamaya çalışmak her şeye rağmen güzeldir.
Umarım bir ömür boyu mutlu, huzurlu yaşamışlardır. Umudumuzu hiç bir zaman kaybetmeyelim. Herşeyimizi kaybetsek de, en değerli şey sevgidir. Herkes aynı değerde sevilmez ki. Hüzün verse de bu hikaye, finali sevindirdi. Kavuşmuşlar ya, tüm acıları son bulmuş.
Tebrik ederim, oldukça anlamlıydı.
Sevgiyle kalınız.