- 254 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
FASİT DAİRE
Böyledir bu Dünya.
Her insan doğar. Her doğan da bir gün ölür. Mezar taşlarına doğum ölüm tarihleri yazılır. İki tarihin ortasında kısa bir çizgi. İnsanın kendine has hikâyesi o kısa çizgidedir işte...
Doğan her çocuk güzeldir. Kimi evlere doğan çocuk için şenlikler düzenlenip altınlar takılırken, kimi evde de yeni geleni büyütme telaşı başlar.
Kimi evde annesinin porsuk memesini sormaktan yorgun düşer bazı çocuklar. Kimi evde de özel mamalarla, tutulan bakıcılarla büyürler.
Gün ayları katar önüne, aylar yılları kovalar.
Kızların göğüsleri tomurcuklanır, erkeklerin bıyıkları terler.
Eve aş lazımdır, aşa ekmek. Bir telaş başlar analarda, babalarda.
Kimi evlerde yakışıklı damat, güzel bir gelin telaşı başlarken, kimi evlerde de çocuklara iş aranır.
Kız fabrikada işçi, erkek oto tamircisinde usta olur.
Kimi evlerde yakışıklı damat bulunur, güzel gelin alınır.
Kimi evlerin yakışıklı damadı, güzel eşiyle arabasının bakımı için gelir tamirciye.
İşi biter basar gaza gider.
Kimi evlerdekinin tamirci ustası apak anlındaki tere karışmış siyah motor yağını eliyle silerken:
“Aynı şartlarda geldik Dünya’ya ne mallarında gözüm var, ne de arabalarında. Yoksulluk atadan miras mı bizlere?
Niye böyle ki bu Dünya?”
YORUMLAR
Biraz elevermişsiniz öncesinden sorunun cevabını:
"Kimi evlerde yakışıklı damat, güzel bir gelin telaşı başlarken"
Eşitsizlik oradan başlamış. Aşk çocuklarının güzel olmasıdır eşitsizlik olan. Güzele aşık olunan bir dünyada tabi ki o aşkın meyvaları da güzel olur. Sonrasında yürüsün gitsin eşitsizlikler.
Fakirlik atadan mı miras? Mirasın tanımı da bu değil mi zaten?
Tam da öyle olmayabilir. Babaannem dört çocuğundan ikisini çocuğu olmayan kızkardeşine verir. Kendinde tuttuğu çocuklardan kız olanı ilkokul terktir, oğlan ise ortakul müstahdemliğinden emeki olur. Verdiği çocuklarının ikisi de (Bir kız, bir oğlan) üniversitede profesör olurlar. Her şey bir yere kadar miras, sonrası çaba, alınteri ve şansları değerlendirebilmedir. Paraolimpik oyunlar da bence bunun en güzel göstergesidir.
Bunları da dedikten sonra, sizin ve Suat Beyin söylediklerini desteklemek üzere şunu da belirteyim. Haziran ayında Türkiye'ye, Türkiye dediysem de onu tam olarak yansıtmayan Çeşme ve Bodrum'a geldim. Yurtdışında dolarla para kazanan bir ailenin ferdiyim. Ama bir çok noktada "Bu parayı kim, nasıl verebiliyor?" dediğim sahnelere, zenginliğe tanık oldum. Halbuki benim durumumda klasik replik "Türkiye çok ucuz" demek, karşılığında da "Tabii, dolarla para kazanınca öyle" cevabını almaktır. Ama dolar da yetmiyor Türkiye'ye. Yetirenleri görünce insanın çenesi düşüyor.
Özetle ustamıza şunu diyebilirim: "Fakirlik miras değil, yeter ki ciddi olarak çalış, kaliteli iş yap ve fırsat yarat" Ama o cipleri istiyorsan bunun cevabını ben de bilmiyorum (Gerçi bizim kasabanın merkezinde bir Gürkan Oto tamirhanesi var. Bir yolunu bulup gelirsen o cipi burada alabiliriz). Saygılarımla.
Bedri Tokul
Alışkanlıklarımız vardır bizim.
Sabah kahvesini içmeden sofraya getirilenlerden(bazılarının sofrasına çeşit çeşit gelirken fakirin sofrasına peynir zeytin gelirdi. Şimdi o da yok.)
biraz yemek gibi.
Alışkanlıklarımız vardır bizim.
Bayramlarda büyükleri ziyaret edip ellerini öpmek gibi.
Alışkanlıklarımız vardır bizim.
Komşumuz açken tok yatmamak gibi.
Alışkanlıklarımı vardır bizim.
Hastaları ziyaret etmek "iyisin" demek elimizi anlına götürmek gibi.
Alışkanlıklarımız vardır bizim.
çocukları sevmek "güzelsin akıllısın" demek, karınca kararınca onlara hediyeler vermek gibi.
Alışkanlıklarımız vardır bizim.
Dostları aramak hal hatır sormak sohbet etmek gibi.
Alışkanlıklarım vardır benim.
Bu sitede bir yazı yazdığımda bazı dostların yazının altında yorumunu görmek gibi. Belki ben oynuyorken o orada ağlıyordur. İşi vardır, vakti yoktur. Düşünmem. Her insan biraz bencildir. Ben de öyleyim.
Gani gönüllüyümdür. Bilerek kimseyi kırmam. Yanlış anlaşıldımsa özür dilerim.
Son yazılarımın altında seni göremeyince Acaba... dedim. Acaba...
Acabalarıma bir cevap aradım. Bulamadım.
Şimdi gördüm seni. Mutlu oldum. Sevindim.
Ispartadan bir kucak gül gönderiyorum sana saksıya koy. Su eklemeyi de unutma. Çabuk solmasınlar.
Selam ve Saygılar Biraderim...
İlhan Kemal
Malumun, benim oğlumun bir mağazası var.
Bir tarafımızda kargo firması diğer tarafımızda çiçekçi.
Her dükkanın yolla dükkan arasında bir bahçesi bulunur.
Dükkanın içini, yıllar önce yapılmamış olarak kiraladığımız için -azıcık da mimarlığımızı konuşturarak- ben yaptırdım. O bahsettiğim ön bahçeye de seramik döşeme yaptırmıştım.
İşte orada yuvarlak bir masa hep durur. Saat 14.00'ten sonra oraya güzel gölge düştüğü için otururuz.
Zaman zaman oğlan bir yerlere falan gittiğinde biz hanımla "NÖBETÇİ ELEMAN" oluruz.
Ben genelde bahsi geçen masaya oturur kitap okurum. Etrafı kesmeyi de ihmal etmem bu arada!
Ehh ne de olsa elimiz azbuçuk kalem tuttuğundan, yazdı mı yazan arkadaşlarımız olduğundan, bu durumun bize de bulaşmış olmasından mütevellit düşünür, değerlendirir, bir şeyler de karalarım.
Bakarım sağa sola.
Çiçekçiye-kargocuya ne arabalar geliyor bir görsen. Ne jeepler geliyor. Kamyon, kamyon bildiğin.
Senin de dediğin gibi,
"..... Aynı şartlarda geldik Dünya’ya ne mallarında gözüm var, ne de arabalarında. Yoksulluk atadan miras mı bizlere?
Niye böyle ki bu Dünya?” demekten kendimi alamıyorum.
O kişiler ne yapar, ne iş yapar, nasıl bir zenginliktir anlayamam.
Herkesin eşeği gölgede vesselam...
Kel'den öptüm.
Bedri Tokul
"Babanın kaderi oğluna mirastır. Benim babam da tamirciydi. İlk okulu bitirir bitirmez. Giydirdi bana iş tulumunu . Ben de tamirci oldum. Babamın fabrikaları yok ki başına geçip idareci olayım." Dedi.
Ustanın bu sözleri beni çok etkiledi bu yazıyı yazdım.
Suat'ım benim.
Senin o yuvarlak masanda saat 14.00 de beraber çay içmek nasip olur bana inşallah.
Benim de şiirin hasını yazan bir şair gardaşım var. Ne mutlu bana.
Öperim gözlerinden.
GARDAŞIM BENİM...
Daire fasit değil aslında.Daireyi fastleştiren yaşamanın kanununu öteleyen bizleriz.
Orhan Baba ne diyor ;
Ne sevenim var ne soranım var
Öyle yalnızım ki
Çilesiz günüm yok dert ararsan çok
Öyle dertliyim ki
Bana kaderimin bir oyunumu bu
Aldı sevdiğimi verdi zulumu
Dünyaya doymadan geçip gideceğim
Yoksa yaşamanın kanunu mu bu
Bıktım artık yaşamaktan
Çekmekle bitermi bu hayat yolu ah ah
Bu yalnızlık bu dertler
Bekleyeceğim, bekleyeceğim
Geri dönmese bile
Alıştım kaderin zulmüne artık
Bana gülmese bile
Geri dönmez artık giden sevgililer
Her ümit ufkunda ağlıyor gözler
Bitmeyen çilenin derdin sarhoşuyum
Kahredip geçiyor en güzel günler
Bıktım artık yaşamaktan
Çekmekle bitermi bu hayat yolu ah ah
Bu yalnızlık bu dertler.
Üstadı selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.
Bedri Tokul
İnsanların hırs ve bencilliği adaleti olumsuz yönde etkiliyor.
Kadere karşı geldiğimden değil.
Orhan Gencebay'ın şarkısının sözleri de bu yazıya anlamlı bir destek oldu.
Çok teşekkür ederim. USTAM.
Selam ve Saygılarımla...
Baştan sona imtihan ki Rahman ve Rahim olan da ''Allah sabredenlerle beraberdir.'' diyor... Elimizde değil ki anamızı babamızı seçmek, kader bu yazılmış işte bir şekilde... Bize uymak düşüyor yazılanlara... Kutlarım Abim selamlar saygılar...
Bedri Tokul
Kadere inanmak dinimizin bir gereğidir. Kaderi tartışmak imanımızı zayıflatır.
Tamam.
Mutlaka Allah sabredenlerle beraberdir.
Kabul.
Ama bu yüce dinimizin kuralları arasında sosyal adalet ve sorgulama da vardır.
Ben dinimizin kurallarını değil, o kuralların insanlar eliyle nasıl yok sayıldığını vurgulamak istedim.
Aslında burası ne dinin ne de siyasetin tartışılacağı bir alan değil.
selam ve Saygıyla...
Teşekkürler.