- 244 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
İÇİNDE ANNE GEÇEN HER CÜMLE...
Rengimi çaldınız renklerimden ördünüz gücünüzü ve ilhamımın sarkacında saklı kaygılarımı da alıp bir bir burktunuz yüreğimin sesini.
Düşlerimin kırık tekeri.
Aşkın hacmi hazinesi özlemle iştigal bir yürek neferi.
Göğün hezeyanı geceye sakladığım gün ışığı.
Tebessümlerin Efendisi ve İlahisi şeceremden sökülen apoletim iken kalemimin mezarıma eşliği varsın olmasın da bir dikili taşım elbet yetecektir bana, başucumdaki mezar taşım…
Haşmetli.
Bir o kadar kasvetli…
Sır küpü imgelerin başkaldırışı.
Yalnızlığın hicreti yakamozların güncesi.
İhlal edilse bile sınırlarım yeni sınırlarla duvarlarla inşa ettiğim kale duvarlarıma eşlik eden kalemimin göz yaşları.
Şerbetli ve muktedir.
Şahikası ömrün yüce Mevla her şeye ama her şeye kadir.
Gücüme dahi gitmezken artık yaşamak…
Gücüme güç katansa acılarım ve ettiğim dualar.
Güç bela sevenlerin de mezarımı kazdığı kadar…
Ve şaibeli bir gök kuşağı az evvelki ıssızlığımla d/ağlanmış gözlerin basireti b/ağlanmış hayallerim ve maneviyatın gücü ve ışığı.
Dertop olmuş bir imgeyi dahi sağaltabilirim yüreğimin gücünde ve sevgisinde saklı tüm güzellikleri de bahşeden iken yüce Rabbim.
Derken takılır aklım bir sözcüğe akabinde doğarım doğururum şiirleri imge imge kaynakçam nasıl ki yüreğimin tarhı ve kaynakçam nasıl ki kapımdan kovduğum gölgemin künyesi ve sırdaşı.
Söylenmemiş ne varsa üstüme alıyorum.
Üstüme alınıyorum da…
Alı al moru mor hayallerle örülü iken saçlarım yetmedi annemin saçlarına konan kır mizaçlı kelebekleri de bir bir koruyup kolladığım kadar kapımdan kovuyorum hayaletleri ve ölümü ve tüm kötülüğü ve iblisi ve zalimi…
Yaram büyüse de.
Yamalı gövdemden sökün etse de tüm uzuvlarım ve mesaiye kalmış tüm organlarım.
Oysaki ben sadece ve sadece yüreğimle iştigalim:
Nabzını alamasam da hayatın.
Nezdinde darmaduman olsam da fenni rüzgârın.
Nakaratlardan değil niyazımdan da alırken gücümü.
Güç bela sevenlerden de alabildiğine uzağım madem.
Ve işte renklerin en asili iken siyah ve de en masumu beyaz ve en asisi iken pembenin tonlarından döşerken semaya ve yerkürenin katmanlarında saklı iken insan bedenleri:
Ya yüreğimin na’şı?
Ya, zifti ve zikri gecenin…
Yâd ellerde mahsur kalmış iken çocukluk düşlerim.
Yarama şeker basıp bir parmak da bal çalan kimse ruhuma akça pakça teninde şu beyaz bakir sayfanın ve işte dikiş tutturamadığım kadar dünya işlerinde…
Diğer âleme uzanıp da.
Alet edevat gerektiren işlerin de uzağında.
Ve zihnim.
Ve alt belleğim.
Ve hayal gücüm.
Ve nereden eseceğini bilemediğim ilhamın rüzgârı.
Ben pişekar acıların duayeni iken…
Ben, benlik beylik söylemlerden uzak…
Kıblemde yandığı kadar İlahi Işık.
Dilemması günlerin diviti tükenmediği kadar da yüreğin.
Kıyısından köşesinden nasiplendiğim değil alenen yüz ölçümü evrenin ve hayal gücümün kıpırtıları ile de ihya olan kalp gözüm.
Define avcısı bir sihir gibi defettiğim kadar hüznü kapımdan kaçıp da kovalandığım kaderin kederli ç/ağrısından uzak kalamadığım kadar da hüzünle yıkadığım tasniflediğim gözyaşım ve hayal gücüm ve şiirlerim…
Dibi gördüğüm kadar da ansızın yüzeye çıkıp devasa bir balon gibi uçuşa geçtiğim ve işte ruhumun radarına takılı binlerce kırlangıç nice kuş ve meramı da Allah katında saklı haiz olduğum nice vazgeçiş iken beni benden alan bir o kadar kendimi terk edemediğim ne ki terbiye ettiğim nefsimin son hamlesinde saklı iken ölümcül bir güdü ve bedenimi de şehri de terk edemediğim kadar kendimden geçtiğim geçeceğin bir acının da olmaması adına niyet ettiğim…
En endamlı sevgi iken yüreğimi kolaçan ettiğim kadar tüm benliğimle asılı olduğum bir rüya bir hayal ve işte nasıl da uzağındayım mutluluğun bir o kadar vuku bulmasını umut ettiğim hayallerimin de eşliğinde şiir ekip umut biçtiğim hikaye yazıp öyküler derlediğim bir nüans bir tını belki de ince uçlu bir acının dar açısına sıkışıp kaldığım kadar da hayatın irdelediği bir sihir bir tılsım bir mucize umduğum kadar kainatın bol kepçe sevdasından ve niyazından düştüğü kadar payıma ve içinde anne geçen her cümle iken de başımın tacı…
YORUMLAR
Yorgun bir düş’üm, azizim sırtladığım gölgelerin uzantısı ve işte başımı yasladığım devasa çınarı kaybetmemek adına varsa yoksa düşkünlüğüm sevgiye.
Çatık kaşlı bir rüzgâra denk düşüp de kapıp koyuverdiğim yüreğimden dökülen külün güdümünde yeşeren bir gül misal cenk ettiğim ve nice siper nice rüya istimlak edilmiş ve nice vazgeçiş.
Ufkuma bandığım kadar hatıralarımı.
Ruhumu yorgan bilip de uykuya daldığım cinnet akşamları.
Şehrin şüheda yakası ve dipçiği hüznün, desturum ise yaldızlı ve bol yıldızlı bir yolda varsa yoksa kavuşmak adına kendinden öte de bir yol bulamadığında insan ve işte devenin hörgücü ve yüreğin küfesi hazan mahsulü hasadın ertesi ansızın da doğdu mu güneş gecenin o kör vakti ve kordan sızılar şehri yüreğin defansı iken şiir ve bol keseden sevebilmenin güncesi kaftanı üstünde delişmen şair.
Kinayesi kendine.
Üslubu kendince.
Aşkın şirk makamı ve tövbeler tövbesi ehemmiyeti gerçek sevginin ve Rabbine geç kalmamak adına geçkin duyguların değil yeşeren hayallerin fink attığı ruhun hutbesi yüreğin umresi bilinmezin nazı dinmek bilmezken de niyazı.
Ara öğünse şiir.
Ana menü ise sevgi.
Artçı yollar artçı duygular artçı sevdalar ve göçük altında da kaldı mı kalem ruhun enkaza dönüştüğü ezkaza sözcüklerin yorgunluğu ve işte o mıntıka ruhundaki toz ve de tek koz: aşkın biçemi ömrün deruni özlemi kök hücresi şiir mademki sevebildiği kadar şairin cüret ettiği varsın olsun bir aldatı bir yanılgı gel gör ki: sevmeden yazmadan da geçmez günü şairin…