- 444 Okunma
- 7 Yorum
- 11 Beğeni
VUSLAT KAVŞAĞI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
VUSLAT KAVSAĞI
Halil emmi ikindi namazını camide kılmış
"ağır ağır" dağ eteğinde ki evine doğru yürüyordu.
Cami, evinden bir hayli uzaktaydı.
Camiye git gel bir saati buluyordu . Bu yüzden öğlen namazını cemaatle kıldıktan sonra, ikindiyi de kılmak üzere orada bekler, kimi zaman cami eşrafı ile kimi zaman da bağ bahçe öyle dolaşır vaktini geçirirdi.
İkindi namazi sonrası evine doğru yokuş yukarı tırmanırken bir hayli yorulmuştu..
Sarp yokuş onu yormuş, "nefes nefese"kalmıştı.
Biraz soluklanmak için evinin önündeki büyük taş kayaya oturdu..Bugün ayakları hiç eve gitmiyordu..
Ama yağmurda hafiften ciselemeye başlamıştı.
Halil nerdesin?..
Gördün mü Fadime’yi?
"Bak yine hınzır kedi kapmış masanın üstünden pilav icin ayırdığım ocakta pisirdigim tavuğu."
"Kapağını da kapatmıştım üstelik.."
"A’handa gelsin bak neler yapacağım ona, sana o kediyi eve sokma diyorum yine de gizli gizli besliyorsun onu kilerde dimi.?"
"Şart olsun yakalarsam belediye ye vericem artık onlar ne yaparlarsa da yapsınlar. Bıktım...
Bir de doğurmuş enikleri de peşinden etti evi mahvettiler.."
Eşini iki yıl önce kaydeden Halil dayı karısının kedisi Fadime’ye söylenışleri aklına düştü .
Acı acı gülümsedi .
Eve girmek bugün hiç de istemiyordu..
Artık ne karısı Şehriban ne de kedisi Fadime vardı.
Karısının banyoda düşüp kafasını çarpması sonrası iki yıl önceki vefatı ile kedisi Fadime’ de daha fazla dayanamamış beş ay sonra ölmüş onu karısı Sehriban’ ın mezarının üstünde bulmuşlardı.
Kedisi Fadime’ye aslında çok da iyi davranmayan durmadan kızan karısı o kızda da, söylense de aslında çok sevdiğini biliyor olmalıydı
Çünkü kediler hisssederdi..
Bu yüzden kedicik dört beş ay sonra vefat edince onu da karısının mezarının yanına görmüştü.
Hani kediler nankördü.
Onlar özgur ruhluydu aslında.
Kedilerin sevgisi de gerçekti..
Öyle ki ayrılığa dayanamayıp böyle vefat etmişti...
Hasan dayı dizlerine vurarak..
"Ah Şehriban"
"Ah Fadime "dedi..Yüreğinde dinmeyen bir sancı ile..
Geçenlerde kaymakam evini ziyaret etmişti.Evimden çıkmam deyince evinin dere yatağında olup her an dağdan gelen bir sel suyuna kaplma riskinin olduğunu bunevin yerine başka bir ev yenisini vericez demişti..
Eşiyle "tuğla tuğla ördükleri."
Bir tuğla daha koymak için nice aç yattıkları ev yıkılacaktı.
Sevdiklerinin olmadığı bir yerde kaloriferli ev onun neyineydi...
Birden yağmur hızlandı.Evinden içeri girdi.Gokler sanki yarılıyordu.Pencereyi camı iyice kapatırken; odanın havasını kokladı..
Hâlâ sandalyenin üzerinde karısı Şehriban’ın şalı duruyordu. Önce hafifçe parmak uçlarını gezindirdi.Sonra aldı salın kokusunu içine çekti.Sonra da oturdu sandalye ye..
Düşündü...
O ilk gecelerini, o ilk dokunuşları..
Nice el ele geçirdiği zamanları mutlu geceleri gündüzleri "diz dize ettikleri sohbetleri" aklına geldi..
"Halil"
"Halililimm "sözleri yankılandı oda da..
Kendine bir kahve yaptı.
Kahveyi yudumlarken, soba başında içtikleri kahve eşliğinde sohbetleri aklına geldi .
Ne çok gülüşürlerdi.
O gülüşleri kulaklarını çınlattı.
Ne çok ani ne çok gülüş biriktirmisti eşiyle...
Ne acı ki;
Bir gece yarısı uykuda sesizde terk etmişti onu...
Günlerce aylarca ne çok ölümü dilemisti..
Ama öldüren de o yaşatan da oydu işte...
Gök gurledi...
Yağmur yağdı..
Çok fırtına vardı...
Köydeki minareden anons yapıp da uyarmışllardı.
Dikkat edin bugün şiddetli bir yağmur bekleniyor.
"Sel vurabilir" ."Dere kenarındaki evlere gitmeyin" diye ..
Halil emmi ısrarla kasabadaki evine çağıran oğlunu yok evladım ben evimde iyiyim bana bir şey olmaz diyerek nice anılarının olduğu bu evi yalnız bırakmak istememişti..
Sobanın üstünde demledigi çaydan kendine bir bardak çay doldurdu..
Dışarıda çok yağmur yağıyordu..
Birden omuzuna bir el dokundu..
Bu karısı Şehriban’dı
Gülümsedi Halil dede.
"Geldin mi ?"dedi..
"Gülümsedi Şehriban teyze."
Omuzunda her zamanki örgü krem rengi şalı ve arkadan tek örgü saçı ile..
Halil dede gülümsedi.
Fadime’de sobanın yanında sıcaktan mayışmış keyfi yerinde mırıldıyordu.
Halil dede ne zamandır böyle mutlu olmamıştı.
Nasıl olmasın "İki sevdiği de yanındaydı."
Kendince her duanın olma vakti varmış.Şükür çok şükür dedi..
Gümbür gümbür fırtınanın kattığı sel, evlerini kökünden söküp almaya gelmişti ...
Halil dede, karısı Şehriban ve kedileri Fadime ile başka bir aleme yolculuğa çok’ tan gitmişti. Halil dedenin bedenini sel almadan ruhu ise huzurdaydı..
Çünkü günlerden "vuslat kavsağı’nda" hasretin bitimi kavuşmak idi..
Ve "bir tutam sabırdı bu vuslatı bu vuslatı güzel kılan.
3/05/2024
Nevin Aktekin Gülfırat
YORUMLAR
Hüzünlü bir hikaye baştan sona. Çok zordur kadın olan eşin ölmesi bilirim yakınlarımdan bir yere sığamaz erkek, adam... Güzel bir öyküydü kutlarım yürekten...