- 257 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
ANSIZIN BİR ŞİİRE DOĞDUĞUM...
Düşlerimden feragat ettim, zamanın ninnisinde saklı gözyaşımı istiflediğim kadar da müşkülümü diyemediğim maruzatımı.
Öteki yakası gibi idim şehrin ötesiz berisiz hayallerim.
Göğün kodaman kanatları misal hani ruhuma sızan…
Yerkürenin de katları kaç kat dibini gördümse hayatın sayamadığım kadar ruhumun katmanları.
Çekirdek iken ısısı yüksek olan o katman…
Ve çekirdek ailemin günbegün sayısının azaldığı.
Afalladığım da öte afaki bir sevinç gökte saklı kuş muhabbetleri bense yerküren yetmedi hüznün yerlisi.
Sözüm meclisten içeri ya da dışarı ne de olsa azat edildim ben insanların kanıksadığı toplum denen izafi meclisten.
Ben ki radarı olduğum duyguların uzamında…
Ben ki saf temiz yüreğimin verdiği beratta saklı.
Aşkın kod adı iken sevgi ve sevginin katları.
Annemin cılız sesinde saklı huzur gel gör ki acısının dinmediğinden öte direttiğim mutlu mesut hikâyeler ve önem arz eden mevzular.
Bir bitim bilmişken o günü.
Yitimi huzurun güdemediğim kadar sürüyü.
Ne çobanım ne koyun.
Ne köylü ne muhtar.
Kentli bir buhran şehrin taşkın ruhundan kaçar firar eden hayaller.
Ben şehre sevdalı.
Şehirse iki yakasına.
Mademki benim de İstanbul’un da iki yakası gelmiyor asla bir araya
Uzun bir maraton bellemişken mutluluğu benimkisi kısa sürdü ve uzun bir maratona yeni baş koymuşken bilemedim de sevdiklerimle delicesine sınanacağımı.
Çeyiz sandığı hüznün.
Uçuşan peçesi günün.
Çayda çıra oynayan ömrün sonlanmayan vardiyası.
Azadesiyim sözcüklerin ve mızrabım kırık.
Afaki varisiyim imgelerin ve çat kapı şiir çat kapı hikâye çat kapı da hüzün.
Kanayan satırların kancasına takılı aklım ama yetmez.
Kandığım kadar nerede ise tüm cihana kanadığım kardığım da yetmez.
Üstüme düşen neyse birincil çağrı merkeziyim kapımı çalmayanların.
Yetim ruhum yatıya kalan dünüm ve sonlanmayan rüyalarım yetmedi kâbuslar gördüğüm yetmedi ansızın bastıran fırtınada verdiğim mücadele ve sürgün edildiğim yalnızlık denen coğrafyanın da mağdur neferiyim.
Üstümdeki ölü toprağına dahi razıyım yeter ki hanemden uzak olsun ölüm ve hüzün…
Düş takvimleri b/elledim o çılgın çığırtkan mimozaları aşk diye soktum haneme yüreğimden firar ederken renkler ve sözcükler ve işte asılı kaldığım bulutla hemhal bazen bir şiire meylettim bazen bir hikâyeye.
Randıman alamadığımdı mevsim hem de sahte ve uyduruk sezilerinden tat alamazken hayatın tadı damağımda kalmış aşkın kırık mızrabı eyledim evreni.
Çaldım.
Oynadım.
Söyledim de.
Hem çalgısı hem çengisi düşlerin papatyalardan fal tuttuğumun ertesi af dilerken Tanrıdan biliyordum ki solumdaki kırıktan haberi yoktu ahvalimin.
Endamlı bir hüzündüm ben.
Efkârımı damıtansa rüzgâr.
Göğe konuşlu asalak bir kuş.
Devrelerim ise çoktan atmışken…
Fabrika ayarlarıma dönemediğim kadar kendimden uzak.
Bir o kadar hüzne acıya tutsak.
Avare idi yüreğim azap dolu.
Ardıç kuşu bildiğim kalemim ve oylumu aşk dolu.
Hem hazandım hem ilkbahar.
Hüznüme sadık bir minvalde saklı.
Mehtaba sevdalı bir yıldız göğün tembihli ve yağışkan bulutları.
Kök hücremde saklı bolca diyez bolca diyet bolca dehliz:
Önüm ve arkam ve sağım ve solumda yatıya kalansa bol miktarda aşk ve hüsran.
Mıhlandığım iken aşk bense beyhude bir rüzgâr.
Meylettiğimse yarınlar tevazu yüklü yüreğin ikbali.
Zanlardan değil zarlardan hiç değil attığım iken yek bense bir başıma.
Zamların ışığında eriyen.
Zemheride ölüveren.
Ziynetim ise sadece sevgi ve umut ve ufka bandığım özlem gönlün loşu yüreğin boşa düştüğü sözcüklerinse tınısında kaybolduğum yandan çarklı bir vapur misali.
Miadı dolmuşken pek çok duygunun.
Mizacıma yenik düştüğüm kadar gözüm açık gördüğüm düşlerim.
Düşlediğimse yine ve yeniden ve sadece kendim: neresinde baksan bir on yıl önceme meylettiğim ve öykündüğüm.
Ve de dünde kalan bir şarkı:
Nasıl ki kundurama kum dolmuştu ve işte kum döktüğüm ve işte kırık sarkacım zamanı donduramadığımsa yakan neresinde baksan boşalmış bir kum saati.
Ve zamanı başa aldığım.
Ve uyuya kaldığım bir ömür:
Hali hazırda küçük bir çocuk yüreğinde saklı masumiyeti.
İsli yollardan sisli ruhlardan da artık medet ummadığım.
Karartma gecelerinde sabaha çıkacak mıyım diye kendimi sorguladığım.
İmlecim yok ayracım yok.
Ve verdiğim o devasa Es mutlak kaygılardan uzak unutulmuş her sus payı söylemse bir şiire denk.
İmha edemediğim kadar kötülüğü zulme karşı durduğum ne ki ben de bir mazlum ki yüreği kırık dolu ve o can pazarında saklı umudum yüreğin tarhında donup kaldığım bir öyküden medet umup ansızın bir şiire doğduğum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.