- 243 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
SÖZCÜKLER MEŞREBİM BENİM...
Sözcüklerin gevşemiş contaları misal mi bir sözcükle sevişip de devrelerimin atmaması mümkün mü elbet yazmadığım takdirde kendimi sevebilmem mümkün mü?
Benim tek bir mülküm var hem: varsa yoksa yüreğimin çengisi, sözcüklerin duayeni olmaya aday, asla taviz vermediğim kalem-kakan kimliğim.
Sözcüklerin kemerli burnunda ruhuma örttüğüm o atlastan yorgan; aşinası olduğum zulmün kedere değil kadere dönüştüğü…
Mevsimlerin genzinde saklı bir et gibi ete kemiğe dönüşen duygularım ve yazıyor olabilmenin de albenisi.
“Yalnız yaşı olmayan ve dünyalarını kendi içlerinde taşıyan insanlara dayanabildiğimi görüyorum.
Hiç kimseyle birlikte yaşlanmak istemiyorum. Kendimle bile…
Ben, belli bir ülkesi olmayan insanlardanım.” (Alıntı)
Rengârenk idim öncemde hüsrana uzak.
Oysaki içimde bir yerlerde saklıydı ruhumun edilgen ve yetişkin tanrısı ve ben henüz bir tanı koyamamışken kendime kıyısından köşesinden filan da değildi hani nasiplendiğim dünyanın mutluluğu iken yüreğimin de özdeşi.
Şimdim rüştünü henüz ispatlamadı.
Neresinden baksan yüz yıl gerisinden geliyorum çağın.
Neresinden baksan kuş bakışı bir aşkı helal biliyorum da kendime.
Önce hürriyetim gelir mademki kalemimle kalktım bu slow dansa.
Mekân zamansa fark etmez asla asılı kaldığım uzantısında göğün askıntı olan hüzünle teftişim mademki kendimden başlıyorum duygu ve sözcükleri bilemeye aşkla nüfuz eden bir hürriyet benimki kalemin rüştünü ispatlama gayreti üstelik her gün ama her gün kendimi yonttuğum kalemi sivrileştiren acımı denkleştiren sözcüklerle.
Canım acıdığı müddetçe yazabilmekteyken.
Açımsa dik başlı.
Açmadığım bir kapı iken ruhumu helak eden insan benzeri muştalanmış tanrı adı ego adı nefis nefsime çektirdiğim eziyet benzerine rastlamazken ben gibilerle yolum ne zaman kesişse ben-merkezcil bir profilde azımsandığım kadar da yenik düşmemek adına insanların azametine.
Azmettirenler var peşim sıra gelen.
Pekişen bir hasret benimki tüm çekincelerime.
Boyut atlayan varlığım boyut tanımayan İlahi Aşkın müridi ve sözcüklerimle el sıkıştığım elimden kayıp giden tüm zamanın mekân da ayırt etmeden.
Zanlar ruhumu daraltan.
Zamlı fiyatları ego denen yaratıların endamı.
Cüssem ne ki cübbemle dönendiğim?
Caka satan değil cenk edenim.
Neslimin da neşrimin de tükendiği ve tükettiğim sözcükler yazılası binlerce şiir binlerce nesir köşe başında beni bekler.
Haiz olduğum hiçlik mekanizması ve beni terk eden Tanrı.
Tanısı yok mademki güdülerimin ve içsel yolculuğumda dış etkenlere nasıl da müteşekkirim.
Hidayet yolunda.
Açık ara farkla önde hüznün bulvarında.
Kat izinde duyguların.
Kardığım önüm ömrümse bir kördüğüm.
Geçit vermeyen kimse akla zarar bir coşku.
Kör noktası cihanın içimde kalan ukde.
Sözcükler meşrebim benim…
Sözcükler tüketildiğimin ertesi yazarak türediğim acı çekerek tünediğim sarkık gerdanında yerkürenin dağların geçit vermediği dağlandıkça yüreğim kıymete bindiğim haşmetli bir yakarış bastığım bam teli sevdanın mısralarsa yongam kalburüstü değilse bile yetilerim yetinmeyi bilmediğim ne zamanki iç sesim yazmamı buyursa esefle yaşadığım öncemden sektiğim bir mecra aşkın küpeştesi ve yorgun tren yaylarında peşim sıra gelen vagonların tanrısı lokomotifin dergâhı iken kıyama durduğum gün ve gece ve tek muhatabım sadece ve sadece ulu Tanrı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.