- 129 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kur’an’ın Kırk Yönden Mucize Olması 3
7- İhbaratı gaybiyesidir.(Gaipten haber vermesidir)
Birincisi, geçmişe ait bilinmeyenlerden haber vermesidir.
Kur’an-ı Kerim Hazreti Âdem’den itibaren son peygambere kadar peygamberlerin halkı ile yaşadıkları önemli hadiselerden bahsetmiştir. Bunu yaparken de bu peygamberlerle ilgili söylenen doğruları onaylamış, yanlışları ise düzeltmiştir. Bu haberleri de okuması yazması olmayan bir peygamber aracılığıyla yapmıştır. O’da sanki olayların içinde yaşamış ve yapanların yanındaymış gibi bütün ayrıntılarıyla haber vermiştir. Bu noktada tabii ona bu kabiliyeti veren Cenab-ı Hak asla unutulmamalıdır.
İkincisi, geleceğe ait gaybi haberler vermesidir.
Kur’an-ı Kerim incelendiğinde bu tür gaybi haberlerle dolu olduğu görülecektir. Aynı zamanda verilen bütün haberlerin zaman içinde doğruluğu onaylanmıştır.
8- Allah’ın Kur’an’da yaratılışla, ahiretle ilgili işlere dair ince hakikatlerin ifade buyurulduğu ihbarat-ı gaybiye sidir.
Bu tür gaybi bilgilere insanlar akıl yoluyla ulaşamazlar. Ancak Kur’an-ı Kerim’in dürbünüyle bakabilirlerse görebilirler.
Bu tür gaybi haberler için, çoğu âlim “İspatlanamaz, sadece inanılır” manasında ifadeler kullanırken, Bedi-üzzaman Hazretleri, Risale-i Nur Külliyatının birçok yerinde ve özellikle Sözler adlı eserinin, onuncu sözünde bunları gözle görüyor gibi açık bir şekilde en cahil olan kişilerin dahi anlayabileceği örneklerle ispat etmiştir.
9- Kur’an-ın şebabetidir; (gençliğidir)
Kur’an, her asırda sanki yeni nazil oluyor gibi tazeliğini ve gençliğini muhafaza etmektedir. Zaten böyle olmamış olsaydı Kur’an-ı Kerim her çağdaki insanın ihtiyacına cevap verememiş olurdu ve geçerliliğini koruyamazdı.
İnsanların koyduğu kanunlar zaman içersinde asırlar gibi yaşlanmakta, ihtiyaca cevap verememekte ve değiştirilmektedir. Oysa Kur’an-ı Kerim’in hükümleri asırlar geçtikçe daha çok ihtiyaç olduğunu hissettirmektedir. Bu ihtiyaca inanmayan sahte medenilere karşı da Kur’an-ı Kerim mucizeliğiyle üstünlüğünü ortaya koymuştur.
Bu bakımdan kaynağını Kur’an’dan almayan bütün güzel sözler bir araya toplansa Kur’an-ı Kerim’in yanında hiçbir kıymet ifade edemezler. Ayrıca kıymet ifade edemediğine bin dört yüz yıldır insanoğlu şahit olmuştur.
10- Kur’an yirmi üç yıl gibi bir zaman diliminde, parça parça nazil olduğu halde, bir defada nazil olmuş gibi ayetleri ve sürelerinin birbiri ile bağlantılı olması harikalığıdır.
A- Kur’an yirmi üç yılda, birbirinden değişik sebeplere göre geldiği halde, öyle bir birlik içersindedir ki, bu gönderenin birliğini ifade etmektedir.
B- Yine Kur’an-ı Kerim, çeşitli aynı manada soruların cevabı olarak geldiği halde, öyle bir ahenk içindedir ki, sanki bir sorunun cevabıdır.
C- Hem, Kur’an-ı Kerim birbirine zıt birçok hadisenin hükümlerini beyan ettiği halde, bu beyanda sanki bu hadiseler tekmiş gibi bir intizam hâkimdir.
D- Yine Kur’an, birbirine uymayan, çeşitli anlayış ve ruh haline sahip olan, sayısız kişinin anlayışlarına uygun öyle hoş, güzel bir üslûpta nazil olmuştur ki, sanki onların hepsi aynı anlayış ve ruh haline sahiptirler.
E- Hem yine Kur’an, birbirine uzak olan çeşitli sınıflardaki insanlarla muhatap olup, ayetleriyle onlarla konuştuğu halde, beyanında, anlatımının açıklığında, tertip ve düzeninde, öyle bir kolaylık vardır ki, sanki muhatap oldukları tek bir guruptur. Hatta her sınıf sadece kendinden bahsedildiğini sanmaktadır.
F- Hem Kur’an, insanları bazı gayelere ve hidayete kavuşturmak ve doğru yola iletmek için çeşitli şekillerde nazil olduğu halde, öyle bir uygunluk, ölçülü istikamet ve intizam vardır ki, sanki maksat birdir.
Bütün bunlardan anlaşıldığına göre, sanki Kur’an’da öyle bir göz var ki, o göz aynı anda bütün kâinatı göz önünde olan ve görünmeyen kısımlarıyla tek bir sayfa gibi görür, çevirir ve istediği şekilde o sayfanın manalarını söyler.
11- Kur’an’ı Hâkimin, ayetlerinin sonlarında özet olarak verdiği neticeler ve eşi benzeri olmayan üslup da Allah’ın güzel isimlerinin ifade ediliş mucizeliğidir.
A- İlk olarak, Kur’ân-ı Hakîm, mucize olan beyânlarıyla Sâni-i Zülcelâlin fiillerini ve eserlerini insanların anlayacağı şekilde açıklar. Sonra, o eserlerinde ve fiillerinde Allah’ın güzel isimleri gözler önüne sunar. Ayrıca haşir ve tevhid gibi Kur’an’ın asıl maksat edindiği konuları ispat eder.
B- ikinci olarak Kur’an, insanlığın anlayışına, Cenab-ı Hak’ın sanatını, dokunmuş bir halı gibi açar ve sunar. Sonra o dokumanın üzerinde neticelerini ve Allah’ın güzel isimlerinin tecellilerini harmanlayıp, nihayetinde akla havale eder.
C- Üçüncü olarak Kur’an, Yüce Yaratıcının fiillerini en ince ayrıntısına kadar açıklar, sonra ise özet olarak toparlar. Ayrıntısı ile insanlarda fikir açar, neticesiyle ezberletir, bağlar.
D- Dördüncü olarak Kur’an, bazen yaratılan varlıkları belli bir tertipte beyan eder. Bu beyanda da mahlûkatta işleyen ölçüyü, nizam ve intizamı belirterek, bunların kendiliğinden olamayacağına dikkatleri çekerek, nazara Cenab-ı Hak’kı verir. Bu bakımdan ayetlerinde mahlûkatı zikrederken, asıl vermesi gereken Allah’ın isimlerini ve ifade ettiği manaları verir. Burada ayrıca mahlûkatın, o meyvenin çekirdekleri olduğu da vurgulanmış olur.
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.