- 251 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
YOKLUK ANILARIM-2
Beyoğlu’nda Sinemalar
Matinelerde üniversite öğrencilerine % 50 indirim vardı. Okuldan çıkınca tek başıma sinemaya gittiğim olurdu. Ama bir defasında da bir arkadaşla gittim. 150 kuruş olan bilet paralarımızı ödeyerek girdik ve lobide filmin başlamasını bekliyorduk. Arkadaşım “Bira içelim” dedi. Bana mantıksız gelmişti. Çünkü bakkalda bir tekel birası 175 kuruştu. 150 kuruş sinema biletine verip bir de 175 kuruş biraya verilir miydi? “Ben içmiyorum, sen istersen iç!” dedim. Oturdu içti. “Fiyatı ne kadar? 175 kuruş mu?” diye sordum arkadaşıma, “3 lira” dedi. Mantıksızlıklar tahminimden de ileriydi. Çünkü bakkalda 175 kuruş olan bir şişe biraydı. Oysa burada 3 lira vererek yanlıca bir bardak içiliyordu.
Başka bir zaman yine okul çıkışı birkaç arkadaşla İstiklal Caddesinden gidiyorduk. Sinemaların önünden geçerken arkadaşlar sinemaya gitmeye karar verdiler. “Ben o filmi gördüm” dedim ve onlardan ayrıldım. Çünkü cebimde sinema bileti alacak kadar param yoktu…
50 Kuruş İndirim
Beyazıt’ta balıkçının önünden geçiyordum. İki tane kofana çok hoş duruyordu. Fiyatını sordum, ikisi 7,5 liraydı… Cebimde de tam o kadar para vardı. Otobüs bileti öğrenci için 50 kuruştu. Balıkçıya: “Yanımda 7,5 lira var ama eve gidecek param kalması için 50 kuruş indirim yaparsanız alırım” dedim. “Tamam” dedi balıkçı ve balıkları poşete koyup verdi. Eve gittiğimde benim teyze oğulları başka bir semtteki evlerine yatılı götürdüler. O gün olanları ertesi günü öğrendim. Annem balığı sebzeli olarak pişirmiş ve ortaya getirmiş. Onun pişirme şeklinde balıklar tavanın dibinde olur, üzeri sebzelerle doldurulurdu. Çok da lezzetli olurdu. Sofrada merhum demiş ki: “Bunun balığı nerde? Arıyorum arıyorum sebzenin altında balık bulamıyorum!” Annem balıktan bana da kalsın diye iki balıktan yalnızca birini pişirmiş.
Anne kalbi işte… Nurlar içinde yatsınlar annem de babam da…
Merhumlardan söz ederken diğer bir benzer anımdan söz etmek isterim.
Doğup büyüdüğüm Giresun’da balık boldu ama kalkan balığı pek olmazdı. Olduğunda ise pahalı olurdu. Orada bu balığa saç balığı denirdi.
İstanbul’da bir balıkçıda uygun bir fiyata gördüm ama yine de cebimdeki para yetmiyordu. Balıkçı müşteriyi kaçırmamak için bayağı indirdi ve aldım, eve götürdüm. Annem balığı güzelce ayıklamış, bol bol da havyar çıkartmıştı. İlk defa pişireceği bu balığın nasıl pişeceğini de bilmediğinden komşulara sormuş durmuştu.
Bu balığı pişirdiğinde de yine ben evde yoktum. Evde dedem vardı. İlk defa pişen ve sofraya gelen bu balığa öyle bir yumulmuş ki dedem, annem elinden zor almış. Daha önce de olduğu gibi balığı getiren evladı düşünmeden edememiş. Bıraksaymış hepsini bitirecekmiş.
(devam edecek)
Kadir Tozlu
09.12.2023
YORUMLAR
superbaba
Saygılar...