VESAİRE -Roman -16'INCI BÖLÜM
Hakkı koğuşun ortasında bulunan tahta masaya oturmuş çaycı Turan bir bardak demli çay getirmiş çayını yudumlarken tütün tabakasından çıkarıp sardığı tütünden içiyordu koğuşta bir sessizlik Hakimdi çayından bir yudum alan Hakkı "Hülya mektubuma neden cevap vermedi ki"diye iç geçirerek kendi kendine söylendi"Neden cevap vermedi ki, acaba kıracak bir şey mi yazdım o heyecan veya aceleden bilmiyorum ki ne yazdığımı" dedi "hakikaten ben ne yazdım ki ? En son telefon numara ve adresimi hatırlıyorum ama neler yazdım neler anlattım bilmiyorum hatırlamıyorum Allah kahretsin "diyerek masaya yumruğunu vurdu yumruğu masaya vurmasıyla sigaranın külü önündeki sayfaları açık olan ajanda sayfasına düştü üzerine düşen külü avucunun içiyle dağıtmak isterken sayfada belli belirsiz yazıları gördü.
Sayfaya biraz daha kül dökerek avucu ile ovaladi gordüklerine inanamiyordu Hakkı yazdigi mektubun izleri kül yardımı ile belirmiş kül döktükçe ajanda sayfasında hakkının Hülya’ya yazdığı mektup belli belirsiz de olsa okunacak şekilde ortaya çiktı.Hakkı sevincinden ne yapacağını şaşırdı"Aman Yarabbi mucize bu" dedi ve yazdıklarını okumaya başladı.
Sevgili Hülya,
Mektubumun bu satırlarını okurken, umarım sağlığınız iyi ve huzurlusunuzdur. Size bu mektubu yazmamın nedeni, son görüşmemizde yaşadığım mutluluk ve samimiyetinizden dolayıdır ben şimdiye kadar mektup yazmadım kusura bakmayın.Görüş günü konuşmaların ardından içimde oluşan duyguları ifade etmek ve hapishaneden çıktıktan sonra da seninle buluşma konuşma arzusuyla doluyum.
Öncelikle, son görüşmemizdeki zerafetiniz ve hanımefendiliğiniz beni büyüledi. Her kelimenin özenle seçildiği, tane tane konuşmanız, sadece sizinle geçirdiğimiz o anı daha özel kıldı. Gözlerinizin derinliği ve duruşunuzdaki incelik, beni etkileyen ayrıntılar arasındaydı. Siz, gerçek bir hanımefendisiniz ve bu, içsel güzelliğinizi yansıtıyor.Bu konuda Sırrı gardasima da teşekkür ederim.beni.masaya davet etmeseydi senden bi haber yaşayacaktır.senden sonra hapis hayatım cennet bahçesine döndü hele hele cennetten kaçıp dünyaya düşmüş halini resimde gördüğümde nasıl da sevindim yaşıma başıma bakmadan çocuk gibi resmini gizliyorum herkesten.Kitabın arasından çıkan ve beni mutlu kılan resmin varlığından Sırrı’ya bile söz edemedim gizli kalsın istedim.
Size verdiğiniz kitap için de ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Kitabın içeriğini inceledim ve her altını çizdiğiniz yeri onaylıyorum. Bu kitap, düşünce zenginliği ile dolu gibi görünüyor ve bu düşünceleri paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Siz ve ben, kitaplar aracılığıyla birbirimize daha yakın olabiliriz inşallah kitap bitmesin istiyorum her harf her kelime benim için o kadar kutsal ki sizin eliniz değdi gözünüz değdi hatta bazı sayfalarda gözyaşları var belli oluyor.
Şimdi ulaşabileceğiniz bir irtibat numarası ve adres versem yıllar sonra bile olsa da beni arar sorarmısın sahipsiz mezar misali. İlerleyen günlerde yıllarda senden bir haber bekleyeceğim bir çay içimlik te olsa da. Rabbime emanet olun ve kusura bakmayın nolur dedim kimseye mektup yazmadım (kağıdım da yoktu ajandadan yırttım)
Mektubuma acil cevap vermeni temenni ediyorum selam duamla Hülya
İrtibat Numarası: 0352 2355400 Adres: Kayseri kapalı cezaevi Gültepe mahallesi Toprakkale sokak no 48 Melikgazi KAYSERİ
Görüşmeyi dört gözle bekliyorum ve umarım bu mektubumuz yeni bir başlangıcın habercisi olur.
Saygılarımla, Hakkı
Hakkı ajandasını kapatıp Hülya’nın resmine bakmak için yastığının altından fotoğrafı alıp ranzasına uzandı
Sırrı ufak tefek atıştırmalıkla kahvaltısını geçiştirdi boğazında düğümlendi her lokma Annesinin "nerden peydahladıysa bir piç doğurmuş doğum yapmış...nerden peydahladıysa.. "kelimeleri yankılanıyordu beyninin içinde. kahvaltı masasindan kalkarak "ben"dedi "biraz kasabayı dolaşıp eşi dostu göreyim" Melahat hanım masadan kalkıp her iki elini beline koyarak "Ne var ne yok bir anda yaktın namerde muhtaç etin bizi bakkal dükkanını yakarak hem kendini mahvettigin hemde şerefinini iki paralık ettin milletin emeğinide mahvettin neyle nasıl ödenecek milletin borcu abe öküz abe gurursuz onursuz şerefsiz neyin eşi dostu ben kimsenin yüzüne bakamıyorum yaptığın şerefsizlikle git kırmızı halı serip Sırrı bey geldi diyecekler git şerefsiz şerefine Şeref kat emeklerim zehir zıkkım olsun hakkım haram olsun sana" diye bağırdı.Melahat hanımın sesi sokaktan duyuluyor kibar nazik ve sessizliği ile nam salmiş Melahat hanımdan mahalleli ilk kez böyle bir ses tonu duymuştu.Sırrı kapıyı çarpıp çıktı. Biraz meydanda dolandı ama Melahat hanımın dediği çıkmış gibi kimse Sırrı’ya selam vermediği gibi yolda görenler yönünü çeviriyordu,Sırrı mahallenin taksicisi Rüstem’in yanına giderek Neriman hanimı ziyaret edecegini ama hangi hastanede yattigığını bilmediğini söyleyince takcsici Rüstem "Asuman hanımı en son ben götürdüm abi hastaneyi biliyorum"dedi taksiye atlayıp hastanenin yolunu tuttular
Neriman hanım ameliyattan çıkmış hüzünlü bekleyiş hala devam ediyor durumu çok kritikti doktorlar Merve’ye yakın akraba tanıdık kim varsa haber vermelerini söyledi yoğun bakım ünitesine artık hemşire veya hasta bakıcı girmiyor başhekim veya nöbetçi doktor girip rutin bir kaç not alıp kısa süre durduğu odadan süratle çıkıyordu.
Hülya kendine geldikten sonra odasına alınmıştı.Sezeryan ameliyatının vermiş olduğu ağrı karnından girip tüm vücuduna yayılıyor kolundaki seruma ağrı kesiciler eklense de ağrı kesicilerin bir faydası olmuyordu. Merve bir alt kata inip annesinin yanın uğruyor bir üst kata doğumhane bölümüne çıkıp Hülya’yı kontrol ediyor kontrol bittikten sonra kuvözdeki bebekleri inceliyordu.
Hülya’nın çocuğu nu uzaktan izliyordu tam gelişimini sağlayamamış ve her tarafından serum kablo geçiyordu.
"Rabbim sen bu karanlık gecelerden bizleri kurtar bu neydi başımıza gelen "dedi
Hülyanın katına inerek odasının önünde bekleyen Asuman hanımın yanında ki koltuğa oturup derinlere daldı gitti.
Asuman hanım"Merve Kuzum bu günlerde geçecek inşallah hele sağ salim Melahat ile Merve ile çıkalım bu hastaneden"herşey eskisinden de güzel olacak inşallah "dedi
Merve Asuman hanıma dönerek "artık hiç umudum kalmdı teyze baksana yaprak gibi dağıldık kardeşlerim komşuda biz hastane koridorunda annem yoğun bakımda Hülya kadın doğum katında kimden olduğu bilmedigimiz çocuğu yeni doğan unitesinde bundan daha beteri ne olabilir ki "dedi Asuman hanim kuzim sabir gerekecek biraz "dedi Merve "Yok teyze yok sabır-mabır kalmadı bu saatten sonrada kimse benden sabır beklemesin bu çocuğun babası kimse önce onu ellerimle boğmam gerek sonra sabır işine bakarız Asuman hanım kendi kendine bilinçsizce söylediği"Şerefsiz Haysiyetsiz Sırrı köpegi" diye kaçırdı ağzından Merve kalktığı koltuğa oturdu ve Asuman hanıma"Efendim teyze"dedi sessizce Asuman hanımın dudaklarından çıkacak söze odakllandı Asuman hanım ağzından çıkan cümlenin de şaşkınlıgıyla "yok bişey kuzum Allah’ın Sırrı demek istedim bu bebek Allah’ın hediyesi Allah’ın Sırrı "diyecektim dedi Merve Teyzesine sert bir şekilde "Teyze ağzında geveleme lafi kim bu bebeğin babası biliyormusun sen "Asuman hanım suskun mahcup bir ses tonuyla Sırrı kuzum..Sırrı bakkal var ya" diyebildi.Merve daha bir sinirli ve şaşkın "Teyze sen nerden hiliyorsun dedi" Asuman hanım "Hülya ile Melahat konuşurken duydum Sırrı depoda sahip olduktan sonra Hülya kimseye bir şey söylememiş en son mide bulantısı baş dönmesi olunca Melahat doktora götürdüğünde haberleri olmuş.eve geldiklerinde de Hülya olan biteni anlatmış Melahat’ın Hülya ile son konuşması bu idi Melahat Hülya’ya "Allah kahretsin sizi Allah belamizi versin reziller dedikten sonra merdivenden inerken bayılıp düşmesi bu yüzdendi Melahat’in sonrası malum işte kuzum"
Merve "Teyze benim neden bunlardan haberim yok neden bana kimse bir şey söylemedi ben bunları niye yeni duyuyorum "diyerek süratle Hülyan’ın odasına girdi. Hülya yarı, uykulu yarı uyanık bir şekilde gözlerini açıp cılız bir ses tonuyla"abla" diyebildi.
Merve Hülya’nın yatağının kenarına sertçe bir sandalye çekti ve yüksek bir ses tonuyla "Hülyaaaa neyin nesi bu bebek kimden " dedi Hülya"abla herşeyi anlatacağım ..herşeyi ama herşeyi zaman ver bana" dedi.
Merve biraz sustu ve "çocuk kimden onu söyle bari onu bilelim "dedi Hülya başını diğer tarafa çevirerek utanır vaziyette "Sırrı"abla dedi "Bebeğin babası Sırrı,hapishaneye onun için gittim hamile olduğumu söyledim kabul etmedi abla kimden peydahladiysan piçini git onun yanına sığın" dedi
Merve odadan çıktı koridordan geçip kendini hastane bahçesine zor attı.Bahçeye çıktıktan sonra tekrar hastaneye girdi kantinden çay alıp banka oturdu.Çayini yudumlarken birden ticari taksiden Sırrı’nın indiğini gördü elindeki çayı fırlatıp koşarak Sırrı’nın yakasına yapışıp avazı çıktığı kadar bağırması hastane bahçesinde bulunanların şaşkın bakışları içinde devam etti."Şerefsiz,Haysiyetsiz Ahlaksız nasıl yaparsın bunu bize nasıl yaparsın bunu Hülya’ya ,Anneme adii köpek diye yüzüne okkalı bir şamar patlatttı. Sırrı ne olduğunu anlayamadan"Ne diyorsun Merve "dedi.Merve "Kardeşimi hamile bırakıp yüzüstü bırakan alçak"diye yakasına yapışıp göğsüne yüzüne yumrukla vurmaya başladı hastane güvenliği ve etrafındaki insanlar Sırrı’yı Merve’nin elinden aldılar
Merve müdahale edenlere de bağırarak "defolun gidin ...defolun gidin bu şerefsiz ırz düşmanını geberteyim..yaşaması zarar bu ırz düsmanının.dedikten sonra bulunduğu yere yığıldı.
Merve sinir krizi geçirmiş sedye ile acil bölüme alınarak sakinleştirici iğne yapılıp uyumasını sağlamıştı doktorlar.
Merve bir saatten fazla acil bölümünde yattıktan sonra Sırrı acil bölümde yatan Merve’nin yanına gelerek herşeyi anlatacağını şeytana uyduğunu bebeğin babası olarak Hülya’yı yanlız bırakmayıp hastaneden çıkar çıkmaz evleneceğini söyledi.
Merve "evlenmekle bu iş bitmeyecek Sırrı efendi ben senin hayatını karartacağım annem şu an ölümle penceleşiyor ve tek sorumlusu da sensin annem Hülya’nın hamile kaldığını duyduğunda merdivenlerden düşmüş ve sayende ailemizin içine kara bir bulut gibi çöktün Allah’ın dan bul sen emi iki yakan bir araya gelmesin inşallah"dedi
Asuman hanım Merve’nin bulunduğu acil odasına geldi karşısında Sırrı’yı görünce "Çekil kenara alçak şerefsiz pislik "diyerek Sırrı’yı diger tarafa itti.
Asuman hanım "Kuzum dedi annenin odasına tüm doktorlar doluştu bir anlam veremedim kimsede bir şey söylemiyor biraz baksan iyiysen "dedi Merve önde Asuman hanım ve Sırrı arkada yoğun bakım odasına doğru gittiler. Mert Doktor "odaya girebilirsiniz son konuşmanızı ve duanızı yapın lütfen "dedi Asuman hanim koridorda yankılanan feryadı ile kendini yerlere atıp başörtüsü düşen saçını yoluyordu. Merve ne olduğunu anlamadan put gibi kalmış Sırrı tüm olayların sorumlusu olarak duyduğu pişmanlıktan duvarın dibine çöküp kalmıştı.
Doktorlar odaya Asuman hanımı ve Merve’yi aldı Asuman hanım Hülya’nın da odaya gelmesini istesede Merve izin vermedi.
Saat 03.30 u gösterirken yoğun bakım odasından ağıtlar yükselmeye başlamış sesli okuman yasin suresinin yerini ağıtlar almıştı Sırrı olanları yoğun bakım camından izliyor ve gözyaşları sel olmuş duavarlari yumrukluyordu doktora rica eden Hülya sedye ile yoğun bakım odasına gelmiş o da camdan annesine bakıyordu sedyeden.
Mert doktor ve nöbetçi hemşireler ağıt ve bağırışmaların yükselmesi nedeniyle odaya girdi.
Asuman hanım kalp cihazının acı acı sinyal verdigini gösterip "Nolur müdahale edin doktor bey yalvarırım" dedi.
Mert doktor ve hemşireler Asuman hanım ve Merve’yi dışarı çıkartıp Melahat hanımın hayati fonksiyonlarını kontrol ettikten sonra yüzüne çarşafı örtüp yoğun bakım odasının perdesini indirdiler.
Mert doktor ve yanındaki hemşireler odadan çıkıp Asuman hanım,Hülya ve Merve’nin yanına gelerek "Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah Melahat hanımı kaybettik Başınız saolsun" dedi Melahat hanımın yattığı oda kapısı yarı açık üzeri beyaz çarşaf ile örtülmüş kalp ritmini gösteren cihazın sesi ağıt yakar gibi durmaksızın ikaz veriyordu koridorda büyük bir çığlık yankılanıyor hastane koridorunda diğer hasta yakınları ve hastane çalışanları toplanmış olan biteni anlamaya çalışıyorlardı
Melahat hanım son nefesini vermiş aylar süren mücadelesi ve acıları son bulmuştu
16’INCİ BOLUM SONU
(16/20)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.