VESAİRE -Roman -14'ÜNCÜ BÖLÜM
14 üncü bölüm
Hapishanede günler hastanedeki günlerin kopyası gibiydi adeta zaman susmuş saatler durmuş gibi ağırdan ağırdan geçiyordu ömürden.
Sazı ve sözü ile koğuşun bülbülü Hikmet ağa sazın tellerine acı acı vurup tüm hıncını sazdan,telden çıkarırcasına tellere tezene ile sert bir tavırla vuruyor yanık avazı diğer koğuşlardan bile duyuluyordu.
Hapishanelere güneş doğmuyor.
Geçiyor bu ömrümde günüm dolmuyor.
Eşim dostum hiç yanıma gelmiyor.
Yok mu hapishane beni arayan.
Bu zindanda ölem can gardiyan.
Hikmet Ağa’nın bozlak tarzı saz çalısı ve Elazığ yöresine ait ağzı ile koğuş ayrı bir sükunete daldı duvarlarda yankılanan acıklı türkünün nağmeleri koğuş duvarında yankılanıyordu adeta.Mahkumlardan kimse konuşmuyor, başlarını öne eğmiş zaman durmuşcasına türküyü dinliyordu
Hakkı demli bir çay almıştı çaycı Turan’dan gümüş tabakasını çıkarıp kalın bir tütün sardı parmaklarının marifetiyle .Sigara dumanından çıkan dumanı izliyor hayalleri gibi bir anda ortaya çıkıp kayboluyordu işte duman misali
Hülya’nın hapishane ziyaretinden sonra on gün geçmişti Hakkı Hülya’nin görüş gününe tekrar gelip gelmeyeceğini merak ediyor "Keşke ihtiyacım olan bir şey söyleseydin hem diğer görüş gününe gelme ihtimali olurdu"diye düşündü .Hülya’nın annesinin hastanedeki durumunun ciddiyetinin farkına varıp bu aptalca düşüncesinin saçma ve tutarsız olduğunu düsündü.
Hakkı görüş günü bittiği günden beri hayalinde Hülya’nın bakışı konuşması vardı.Hülya’nın hediye ettiği kitabı okumaya başlamış ara ara notlar alıyordu bakkal defterine benzeyen ajandasına,Zamanı gelince hem kitabı teslim edecek hemde Hülya’ya not aldığı yerler hakkında bilgi verecekti. Hakkı evrak çantasında sakladığı resme gizliden gizliye bakıyor fazla dikkat çekmemek için resime baktıktan sonra evrak çantasına koyuyor, bazı geceler de yastığının altına koyup Hülya’nın hayali ile uyuyordu.
Hakkı kitabı hiç bitmesini istemediği kutsal bir emanet gibi okuyordu ömrü boyunca bu kadar detaylı bir şekilde hiç bir kitabı okumamıştı çünkü bu kitaba Hülya’nın gözü,gözyaşları,nefesi,elleri değmişti.
Kitabı okurken kalın ve altı yırtılır vaziyette çizilmiş hatta arka sayfaya kalemin mürekkebi geçmiş sayfaya geldi ve ağır ağır altı çizili yeri okumaya başladı.
"Günümüzde gazetelerde çok sayıda korkunç hikaye yer almıyor mu? Yıllar yıllar önce bir çocuk evinde suiistimale uğrayan şu adamla ilgili vaka geçen hafta gözünüze çarptı mı? Güven duygusu ihanete uğradığında korkunç oluyor, öyle değil mi? Zaman
akıp geçiyor ve hiçbir şey daha iyiye gitmiyor. Bu çocukçağız büyüdü, olayı unutmaya çalışmış, ama unutamamış ve yirmi yıl sonra ... ona bu işi yapan bakıcının izini bulmuş. Bakıcı şimdi altmışlarındaydı, bu yüzden rolleri bir bakıma tersine çevrilmişti: Yıllar önce o çocukçağız hangi kötü durumda idiyse şimdi o da kendisinden daha güçlü birinin merhametine sığınmıştı" bu cümleyi bir kaç defa okuyup yan tarafa yazılan ve büyük harflerle bastıra bastıra üzerinden defalarca geçilmiş"ÖZÜR DİLERİM ANNE" yazılı cümleninyanindakinsayfa boşluğuna kocaman bir soru işareti koydu.Bunu ilk firsatta Hülya’ya sormalıydı neyi ima ettiği,neden böyle bir şeyin altını sinirli bir şekilde karaladığını.
Kendi yazdığı soru işaretinin üzerinden kaç defa kalemle geçti bilmiyordu soru işaretli alan yırtılmış Hülya’nın bastırarak deforme ettiği yerden daha derin çizgiler ver yırtıklar oluşmuştu sayfada.
Hakkı Sırrı’ya baktı Sırrı yatağına uzanmış uyuyordu. Kendi kendine konuşarak "Hülya ile ilgili biraz konuşsaydim keşke kafamda yüzlerce soru var ki aslında bunu hülya ile konuşmam lazım ama imkanlar bunu gerektiriyor." diye kendi kendine söylendi. Hülya’da bambaşka bir sır giz vardı ve buna rağmen Hakkı hayallerini süsleyen kıza açılmak istiyordu.Sırrı yatağına uzanıp Hülya’nın resmine bakarak hayallere dalarken yattığı yerde uyuyakaldı.
Hülya, evde bir gece dinlenip Sırrı’yı ziyaret ettiğinde vicdanen biraz rahatlamıştı. Hem ev yemeği bir nebze olsun iyi gelmişti Merve telefonda konuştuğu teyzesinin ses tonunu beğenmemiş bir şey olduğunu ve bunu çözmesi için eve gitme gereği hissederek hastaneden ayrılarak eve gitmişti. Hastanede Hülya yalnızdı. Mert Doktor da nöbetçi olduğu için sabaha kadar hastanede olacaktı.
Akşam yaklaştığında, Mert Doktor hastaneye yemek getireceğini söyledi ve Hülya’ya bir şey isteyip istemediğini sordu. Hülya nazikçe teklifi redderek mide bulantısı olduğunu belirtti. Mert Doktor, "istediğin bir şey varsa söyle zaten lokanta siparişleri getirmek için hastaneye gelecek"dedi.Hülya "Teşekkür ederim "diyerek tekrar eden teklifi reddetti.
Mert doktor müsade isteyerek acil bölüme geçeceğini bir şey olursa acil bölümden çağırabilecegini söyledi.
Hülya tamam der gibi konuşmadan başını iki üç kere öne salladı.Mert doktor koridordan kayboldu
Hülya, hastanede tek başına olmanın zorluğuyla başa çıkmaya çalışırken, içinde karmaşık duygularla mücadele ediyordu. Bir gece dinlenmenin ardından bu günün umut getireceğini umuyordu. Ama aynı tas aynı hamamdı hastane.Annesini izledi ayağa kalkıp yoğun bakım ünitesi camından.
Hülya’nın yüreginde Mert Doktora ait değişik bir duyguları vardı ama nasıl açıklayacaktı onu bilmiyordu bugün içinde değişik bir sıkıntı vardı "Keşke teyzemi dinleyip evde kalsaydım hastanede olmak artık çekilmez hal almıştı hem her geçen gün hastane masrafları artıyor hemde hastanenin psikolojik baskısı sabırları zorluyordu.
Saatler gece yarısına doğru Mert doktor koridordan göründü elinde bir kaç paket vardı "Sen istemesen de ben fazladan atıştırmalık birşeyler istedim yersin diye,hem sen burda iken ben tek başıma yersem boğazıma takılırdı "dedi hafif gülümseyerek
Hülya "Teşekkür ederim de inanın hiç birşey canım istemiyor siz yiyin benim hakkımı da "dedi.
Mert doktor dinlenme odasına doğru giderken"Hülya içinde zehir yok ki bir lokma alda içim rahat etsin hem yemesen bile çay içersin "dedi birlikte dinlenme odasına girdiler,Hülyanın hiç keyfi yoktu.
Mert Doktor"Bugün sende birşey var nedense anlam veremedim eski huzurun kalmamış gibi" dedi.Hülya "haklısın aslında hastane süreci uzadıkça bizde sabır kalmıyor sanırım,sabırdan ziyade burada kaldığımız süre zarfında hastane masrafları her geçen gün artıyor elde yok avucta yok onuda düşünüyorum "dedi
Mert kasalarını çatarak"O nasıl söz Hülya duymamış olayım "dedi sert bir ses tonuyla sesini biraz daha yükselterek" Şu an Neriman Hanımın sağlığından daha önemli bir şey yok her ne olursa olsun Neriman hanımın bu süreci atlatıp ayağa kalkacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum o gün herşeye değmiş olacak ayrıca bu hastane günleri de sizde anı olarak kalacak inşallah lütfen maddi konular ile ilgili senden bundan sonra tek kelime dahi duymak istemiyorum "dedi ve ekledi"Söz’mü Hülya..Söz’mü "diye ses tonunu yükselterek "Hülya’nın"Cılız ses tonu ile Söz" demesi ile biraz yumuşadı Mert doktor.
"Biz" dedi "doktorluk yemini ederken önce hastalarımızın sağlığına kavuşması için yemin ederiz.Yemin metni içinde yapmış olduğu operasyon muayene vs den şu kadar ücret alacağız demiyoruz sakın ha bundan sonra kesinlikle para konuşulmayacak "dedi
Hülya "Tamam"dedi Başı öne eğik vaziyette .Hülya ayağa kalkıp semaverden iki çay doldurdu Mert’in karşısına oturup Mert doktorun yüzüne bakarak "birde"dedi "ben sana bir şey söylemek istiyorum günlerce söylemek istediğim içinde sakladığım hastaneye geldiğimiz ilk günden itibaren ben senden hoşlanıyordum ama şimdi galiba ben sana aşık oldum"dedi Mert Doktorun gözlerinin içine bakarak Mert Doktorun elini tutmak isterse de Mert Doktor elini çekip oturduğu yerden ayağa kalkt
Mert Doktor, Hülya’nın beklenmedik açıklamalarına karşı şaşırmıştı ve bir an ne diyeceğini düşündü. Hülya’nın duygularını ifade etmesi, onu oldukça etkilemişti, ancak bu beklenmedik itirafla nasıl başa çıkacağını anlamaya çalışıyordu.
Mert Doktor, sakin biir ses tonuyla hastanede geçirdikleri sürenin kısıtlı olduğunu ve birbirlerini daha önce tanımadıklarını,bu anlık ve tek tarafli itirafın hastane ortamının yarattığı psikolojik baskı ve yalnızlık duygusuna bağlamış olabilecegini Bu tür stresli ve zorlayıcı durumlarda insanlar arasındaki ilişkiler hızla derinleşebilecegini ve duygusal bağlar oluşabilecegininanlattı. Hülya’nın bu açıklaması, hastane ortamının yarattığı stres ve yalnızlık duygusundan kaynaklanan bir tür yakınlık arayışı olarak da kabul görülebileceği . Neler hissettiğini duyguları anlamış gibi göründügünü ve nasıl devam etmesi gerektiği konusunda açıklamalarda bulunuyordu ki acilde görevli hemşire "Doktor bey Doktor bey Neriman"hanım dedi "kalbi durdu müdahale ediyoruz ama yarma ihtiyacımız var acil gelin lütfen"dedi Mert hızla Asuman hanımın odasına girdi Hülya olup bitenleri anlamaya çalışıyor biraz önce kendi duygularını açtığı doktor annesi için mücadele ediyordu ne çelişkili bir durumdu ve Mert Doktor duygularına karşıda olumlu bir söz söylememişti.
Doktorlar hemşireler odaya doluşmuş kalp masajı ve elektro şoklar ardı ardına veriliyor bir yandan serum bir yandan iğne yapılıyordu .Mert Doktor yanındaki başhemşire ye talimat vermiş başhemşire süratle odayı terketmiş odaya hsatabakıcılar tarafından koştura koştura sedye gelmiş apar topar sedyeye konan Neriman hanim acil ameliyata alınmıştı.
Hülya olup bitenleri şaşkınlıkla izliyor "Allah’ım inşallah korkulacak bir şey yoktur inşallah"diye aklına geldiği duaları okuyordu olan bitenden ne kimse birşey söylüyor nede birine neler oluyor diye sorabiliiordunortalik.savas alanına dönmüş biraz önce sessiz koridorda koşuşturma sesleri ve birbirlerine verilen talimatlar yankılanıyordu"Ameliyathane Hazır mı"
Damar yolundan ilaç verin,Nabız solunum bilinç kontrolü yapın"duvarlarda yankılanan sesler Hülya’nın beyninin içinde de yankılanıyordu.
Neriman hanım ameliyata alınmıştı
Hülya her zamanki gibi ameliyathane kapısının önünde bekliyor giren çıkanlara garip garip bakiyordu.Telefon ile Merve’yi arayıp durumu bildirmek istemiş telefonun kapalı olmasından dolayı mesaj ile durumu bildirmişti.
Bu gece yine her zamanki gibi uzun olacak ve insallah ameliyattan sonra hayırlı haberler gelecek umudu ile koridordaki bankta oturdu kaldı Hülya
14 Üncu bölüm sonu
(14/20)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.