- 135 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SAHUR VAKTİ
Günümüzde oruç Kur’an’da bahsedilenden daha fazla tutulmaktadır. Zira Kur’an’da geçen şekline göre değil sonradan değiştirilen şekle göre oruç tutulmaktadır. Kur’an’da oruç vakti şöyle geçmektedir;
Kovulmuş Şeytandan Rabbime Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
… Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonrada orucu gece oluncaya değin tamamlayın.( Bakara süresi 187. Ayet) Beyaz iplik sizce siyah iplikten ayrılıncaya kadar diyor yani gecenin gündüze yakın anı gecenin gündüze dönüş anından bahsetmektedir. Tan yerinin ilk ağarmaya başladığı , fecir vakti, yani gecenin gündüze yakın vaktinden itibarenki esas sabah namazının kılınma vaktidir. Rabbim beyaz iplikle siyah ipliğin ayırt edilme anından itibaren yemeyi içmeyi kesin diyor . Bu andan itibaren oruca başlayın diyor.
Gecenin gündüzle buluşma anı tarif edilmektedir. Allah bizlere gecenin konumunu açıklamak adına , bazı şeylerin fark edilecek duruma , geliş anının tarifinin örneğini vermektedir. Diyanetin belirlemiş olduğu imsak vaktinde çıkıp gökyüzüne bakan biri gecenin zifiri karanlığından başka hiçbir şey göremez. Birde iftar vaktine bakılırsa, henüz karanlık çökmemiş , her şey seçilebilir durumdadır ama akşam karanlığı da fark edilmektedir . İmsakta işte böyle olmalı , Güneş’in aydınlığı yavaş yavaş fark edilebilir olmalıdır.
Arapça’da sabah kızıllık demektir. En’âm süresi 96. Ayetinde geçen fâlia’ul -ısbah , seherin başından itibaren ufuktaki karanlığa karışan kızıl ve beyaz ışıkları bölen kızıl kuşaktır. Her gün üç doğuş ve üç batış olmaktadır. Doğanlar ; fecri kâzib, imsak ve Güneş’tir. İmsak ikinci doğuşla başlamaktadır. Bu , bütün mezheplerin ortak görüşüdür.
Ufukta kızıllık netleşip parlamaya başladığı zaman altta siyah bir şerit , üsttede beyaz bir şerit oluşmaktadır. Bir rivayete göre Nebimiz Muhammed şöyle demektedir: ” Yiyin , için ; yukarı tırmanarak yayılan aydınlık sizi etkilemesin ; enine yayılan kızıllığı görünceye kadar yiyin , için. “(Ebu Davud, Vaktu’s -sahur, hadis no 2348; sünne’ut -Tirmizi , Mace fi beyân fecr hadis no 705) Bu konuda daha bir sürü hadis bulunmasına rağmen ne yazıkki diyanet ve herşeyde hadis diye yırtınanlar bunları takmıyorlar. Konuyla ilgili diğer hadislerden bir kısmına bakalım.
Hadis no: 3184: Kütübüsitte
Huzeyfe `ye: “Sen Resulullah ile birlikte hangi vakitte sahur yedin?” diye sorduk. Şu cevabı verdi: “Gündüzdü, ancak güneş doğmamıştı.”
Rasûlullah: “Bilal’in ezanı ve ufuktaki uzunlamasına beyazlık,sizi sahur yemenizde aldatmasın. Beyazlık yayılana kadar yiyin, için ” (Müslim) buyurmuştur.
“Zirr b. Hubeys diyor ki: Sahuru yedim, sonra mescide gidiyordum. Yolda Huzeyfe İbnül-Yemanî’ye uğradım ve yanına girdim. Doğuracak bir devenin sağılmasını emretti. Getirilen süt kaynatıldı, sonra bana yaklaşıp, “ye” dedi. “Oruç tutmak niyetindeyim” cevabını verdim. O da “ben de oruç tutmak niyetindeyim” dedi. Yedik, içtik, sonra mescide geldik namaz başladı. Sonra Huzeyfe, “bir defasında Rasûlullah’la böyle yapmıştık” dedi. “Sabahtan sonra mı?” diye sordum. “Evet sabahtı ama güneş henüz doğmamıştı” cevabını verdi” (Müsned-i Ahmed İbn Hanbel). Bu vakit de genelde ikinci fecrin başlangıcından sonra gece karanlığının aralandığı vakittir.
Eskiden bilindiği gibi saat yoktu. Saaatin olmadığı bir dönemi düşünün bu dönemde sizce yemek içilmekten nasıl kesilecek ve aradan yıllar sonra saatin icat edildiğini düşünün saat neye göre belirlenecek? İşte o zamanlar çıplak gözle yapılan rasatla hareket edilmekteydi. Ahmet Muhtar Paşa takvimlerin astronomik tana göre hazırlandığını şöyle ifade etmektedir:
"Güneş’in doğu ufkuna 21,5° yaklaştığı zaman, imsak vaktinin başladığı konusunda ittifak vardır. Takvimlerdeki imsak hesabı ona göredir. Bu da fecri sadıktan öncesini gösteriyorsada sadece ihtiyat için yapılmıştır. Çünkü fecri sadıkın ufka 19° yaklaştığı hususu ittifakla kabul edilmiştir."
Yani astronomik tan önce 19 dereceye çıkarılmış ardından ihtiyat gerekçesiyle buna 2,5° eklenerek gecenin ortasında oruca başlatılmıştır.
Diyanet 1983’te ihtiyatları kaldırarak oruca başlama vaktini 18°’ye indirmiştir. Yapılan itirazlar üzerine rasatlar yapılmış, astronomik tan’ın fecr-i sadık sayılamayacağı her defasında tespit edilmiş ama bunlar takvimlere yansıtılmamıştır. İşte şu anda 3 ayrı namaz vakti takvimi bulunmasının sebebi budur. Fazilet Takvimi en yanlış takvimdir. Çünkü bu takvim 21,5 dereceye göre hareket etmektedir. Diyanetse 18 dereceye göre hareket etmektedir. Doğrusu -9° olanı yani Süleymaniye Vakfı’nınkidir. Güneş’in doğu ufkuna yakınlığı -9o olunca imsak vakti girmekte ve oruç yasakları başlamaktadır. Bu sırada fecr-i kâzibin büyük bir kubbeye benzeyen aydınlığı enlemesine uzanan, üstü beyaz ve altı siyah olan bir kızıl ışık kümesiyle bölünmektedir. Bu ayrışmayı En’âm Sûresi 96. âyeti anlatmaktadır.
"Sabahı bölen; geceyi dinlenme zamanı Güneş ile Ay’ı hesaba uygun yapan O’dur. Bunlar güçlü ve bilgili olanın koyduğu ölçüdür."(En’am Sûresi 96. ayet)
El-ısbâh= "sabaha giriş" sabah ise kızıllık demektir. Fâila’ul-ısbâh= seher vaktinin karanlıkla karışık olan kızıl ve beyaz ışıklarını bölen kızıl kuşak olur. Fecr-i sâdıkta karanlık ile beyaz ışık kuşağı, kızıl ışık kuşağıyla ikiye bölünmektedir. Sabah namazının vakti, Güneş doğuncaya kadardır. Güneş’in batmadığı yerlerdeyse Güneş, doğu noktasına 9o derece yaklaşınca imsak vakti girmektedir. Bunu gözlemlemek isteyen bir kişi bir T cetveli yardımıyla güneyden doğuya olan çemberin beşte dördünün tamamlanmasını bekler. Böyle yerlerde Güneş, doğu noktasına varınca doğmuş sayılır. Güneş’in doğmadığı yerlerdeyse Güneş’i doğmuş saymak için sabahın ışıklarının batı noktasına kadar uzamasını beklemek gerekmektedir. Güneş’in doğmadığı yerlerde Güneş’in ufkun 6o altına geldiği zaman çevredeki cisimler net olarak görülebildiği gibi en parlak yıldızlarda görülebilmektedir. Bugün ona ’sivil tan’ fıkıhtaysa isfâr vakti denilmektedir. 21 Haziranda gece, 45o enlemde en kısa seviyesine inmektedir. Çünkü 21 Haziranda gecenin mizânı, en son 45o enlemde gerçekleşmektedir. Bu sırada Güneş’in deklinasyon açısı 23,5o ; alt meridyenden geçerken batı ve doğu ufkuna olan uzaklığı 21,5o ; gecenin yay uzunluğu 129odir.
Yine en basitinden diyanetin imsak vaktinin yanlış olduğuna Sultangazi örnek verilebilir. Sultangazi 4 sene öncesine kadar Arnavutköy’e bağlıydı. Şimdiyse her ne hikmetse aralarında 1 dakikalık fark oluşmuş durumdadır. Yine ispat isteyenler Meteoroloji Genel Müdürlüğü bildiğiniz gibi hadislere uymaktadır. Fakat sizler Meteoroloji Genel Müdürlüğü sayfasından bulunduğunuz yerin hava durumu sayfasına bakın o sayfada gün batımı ve gün doğumu yazıyor. Gün batımı akşam namazı saatidir. O sayfadan Süleymaniye Vakfı’nında akşam namazı saatinde 1 dakikalık hata yaptığını görürsünüz bunu Süleymaniye Vakfı’da kabul ediyor. Gün doğumu ise Güneş’in doğuş saatidir. Bunları Süleymaniye Vakfı, Diyanet ve Fazilet Takvimi’yle karşılaştırın göreceksiniz ki diyanet ve özellikle Fazilet Takvimi çok hatalıdır.
Yine oruç Ramazan ayı boyunca tutulur. Bakara suresi 185 ayette geçen [“…fel yesumh(yesumHU)] “hu” zamiri, orucun ramazan ayının tamamını kapsadığını bize bildirmektedir. Ayetlere bakalım.
Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi, sizin de üzerinize yazıldı. Umulur ki sakınırsınız. Sayılı günlerdir… Ramazan ayı ki; insanları doğru yola ileten, apaçık ve ayırt edici olan Kuran onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya tanık olursa, onda oruç tutsun. (Bakara Suresi,183-184-185.ayetler)
Yani bazılarının iddia ettiği gibi oruç sadece 3 ya da 10 gün tutulmaz. Tüm ay tutulur. Yine Ramazan, -ayın hareketleri ile belirlenen- Hicri takvimin içinde bir ay olup bilimsel veriler sayesinde günümüzde bu ayın başlangıcını çok önceden bilebiliyoruz. Hangi gün ve hangi saatte başlayacak ve bitecek gibi bilgilerin net olarak bilinmesi bizler için çok büyük nimettir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.