- 412 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Kırmızı Rujunu Süren Topuklu Ayakkabısını Giyen Kadın
KIRMIZI RUJUNU SÜREN TOPUKLU AYAKKABISINI GİYEN KADIN
Küresel kriz hayatımızı ekonomik olarak etkiledi. Kentsel gelişim derken kavanoz edebiyatıyla gösteriş yaparken ardından elit olmak adına markalaşan dünyanın pazarındayız. Zamanı durduramadığımız döngü içinde yaşayıp gidiyoruz. Özgürleşmek adına mekanik iş hayatında mutsuz kalıyoruz. İstediğimiz sektörlerde istediğimiz şartlarda çalışma koşullarında olmadığımız gibi yetersiz şartlarda onların belirlediği standartlarda işimizle çabalıyoruz. Bu daha ne kadar sürer bilinmez ama kadınlar bu dünya da bir level atlamışken ödün vermemelerinden vazgeçmeyecekleri göstergesi düşüncesinde idim. Peki neden mi? İlk başta bastırılmış duygular eşiğinde daha fazla kafalarını kuma gömmek istemiyorlardı.
Özlü sözlerin dünyası değil bu yaşadıklarımız, gerçekler ödün verdiklerimizden ibaret. Ne buldum ne gördüm ve bizi düşünmekten alıkoyan nedir? Bir gemide demir almadan rotasız gidiyoruz. Hızlı olmak adına durmayı, sabretmeyi ona göre bilsek belki bir adımda kendimizi bulurduk. Kelimelerin boşluğunda doldurabilir yeni fikirlerin bulmacasına ulaşabilirdik. Çok söz söyleyip az susan bilinçsiz toplum olduk. Ne okumayı ne de bilime yöneliyoruz. Gelenek görenek dediğimiz sözlerde kalıyor. Araştırsak geleneklerimizde bilime ve eğitime ışık tutuyor bunu bilmiyoruz. Tarihi inceliyoruz asırlar öncesinde bile geometri, fizik, matematik hatta sanatsal çalışmaları bu günümüze ışık tutarcasına o kadar yakın ki… Dünya değişiyor diyoruz değişen aslında koşulların olduğunu bilmiyoruz. Eskiler başka varyasyonlarla karşımıza çıkıyor. Kadınlar imkânsızlıklar içinde imkânlardan feragat ediyorlar. Mesela yeni başlangıçlarla heyecanla güç alarak iş hayatında eğitim alanında ben varım derken maddi alanda bir yerlere gelmişken son yıllarda dünyanın da yaşadığı ekonomik kriz artı pandemiden geçtik. Bu yıpratıcı sürecin içine sürüklenirken fedakârlıklar bitmiyor kısa vadede olmasa da uzun vadede devam edecek gibi görünüyor. Kadınlar en çok yatırımı kendi bakımlarına yaparken ekonomik koşullar yüzünden kısıtlamalarla fire vermek istemiyorlar. Ama bir çare bulmak gerek düşünceleri yine ortaya çıkıyor. Dikkatleri dağıtıp kendinde yapamadığı farklılığı insanlara görsel algı ile kırmızı ruj sürüp ikincisi ise; topuklu ayakkabılar giyerek dikkati farklı yönlere çekip algıyı o şekilde dikte ediyorlar. Kendi hemcinslerim özgüvene sahip olup sektörel dünyanın çarkında savaşırken ışıklı ezoterik düşlerin içinde, pembe taç yaprakları açılmış krizantemler eşliğinde özlemin zarif suretini gösterirken, şimdi hayattan narin orkidelerden medet uman nesil kayboldu. Sardunyalar kadar dayanıklı olmayı öğrenen kurtlar sofrasında kendine pay alan dönemde güç mevsiminde çatılan temellerde ayakta duran kadınlarımız yine bahsettiğim gibi belki kırmızı ruj ve toplu ayakkabılardan destek aldıkları doğru, en güzel yolda ilerleyen sağlam bir yüreğin yürümesi ayakta alkışlanması takdire şayan.
Bir düne bakın anlatılan yakın geçmişimizde kadın evinden başka yere yakışmaz ibaresi çarşıya gitmez tabuları yıkıldı bugün. Tutuşmuş laleler gibi ateşli, ışıldayan kırmızı rujun etkisini kim bilebilirdi ki; ya topuklu ayakkabı yüksekteyim ayaktayım yıkılmadan durabiliyorum anlamının o mesajı taşıması akıl oyunları içinde tam on ikiden vuran düşüncenin hatırı sayılır terapinin bir parçası olup katkı sunması ne güzel bir düşünce bravo gönülden kutlarım.