- 581 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
KAÇILIN BİZ HALİL’İN KÖYÜNDEN GELDİK
Halil ve İbrahim Uzun kardeşeler çocukluk dönemlerini Anadolu’nun dağlık köyü olan Karahacılı köyünde geçirdiler. Halil büyük kardeşiydi İbrahim’in. Anne ve babaları çocuklarını İslami terbiyeye göre güzelce yetiştirmişlerdi. Çocukluk dönemleri mal davar gütme ile geçti. Çobanlık peygamber mesleğiydi. Köyde yaşayan çocuklar bu güzel mesleği icra etmişlerdir.
Halil ve İbrahim’in kardeş sayıları çoktu. Aile büyük aileden oluşuyordu. Varlık da gördüler, yokluk da çektiler. Amcaları Hacı Mehmet ve babaları Abdullah iki kardeşi Arabistan’ın Medine şehrine götürdüler. İki kardeş oraya yerleştiler. İbrahim devamlı orada ikamet eder, Halil ise ailesinin Türkiye’de olması hasebiyle gider gelirdi. Halil’in engelli bir oğlu vardı bu yüzden ailesi Türkiye’de ikamet ediyordu.
İki iyi yürekli Müslüman genç Arabistan’da hac umre işlerinde çalışırlar. Artık herkese yardım eden Halil ve İbrahim uzun vardır kutsal beldelerde. Kutsal şehir Medine ve Mekke’de hacılara ve umre yapanlara yardımcı olurlar. Türkiye’den gelenleri bağırlarına basarlar. Bu ilgi alaka Yozgat, Çekerek olunca daha da artar. Kendi köyünden ve akrabalarından olursa kat be kat artardı.
Kendi köyünden akrabası olan Yörük Ellez Tekin’in eşi Zöhre umre için Arabistan’ın kutsal beldeleri olan Mekke ve Medine’ye gider. Harem umrecilerle dolup taşmaktadır. Arabistan’ın Medine ve Mekke şehirlerinde hac umre işlerinde çalışan herkese rehberlik yapan Halil ve İbrahim Uzun kardeşler görevlerini samimi ve severek yapmaktadırlar. Umre ziyaretleri kutsal beldelere yıl içinde devam etmektedir. Ziyaretçiler akın akın gelmektedir dünyanın dört bir yanından. K ziyaretçiler hangi devletten gelirlerse gelsinler Uzun kardeşler ayrım yapmaksızın herkese yardım etmektedirler.
Kendi köyünden Ellez Tekin’in eşi Zöhre Hanım umre için Mekke ve Medine’ye gider. Harem umrecilerle dolup taşımaktadır. Zöhre Hanım, onca kalabalığın arasından karşıya geçmek ister. Bakar ki bu kalabalıktan geçilmesi imkânsızdır.
Zöhre Hanım:
“Amaaan biraz bekleyin de biz karşıya geçelim! Biz Halil Uzun’un köylüsüyüz. Halil’in köyünden geldik. Bekleyin de biz bi karşıya geçelim. Siz, bizim Halil’i tanımıyor musunuz? İşte biz onun köylüsüyüz. Biraz yol verip bekleyin de karşıya geçelim” der. Oradaki kalabalık konuşulandan bir şey anlamadan Zöhre Hanım’a şaşkın şakın bakıp dururlar.
Fatiş Teyze çok yaşlıdır. Ömrünün son demlerinde umre ibadeti için Kutsal topraklara gider. Ömrü Anadolu’nun bir dağ köyünde geçmiştir.
Kâbe’deki insan selini görünce:
“Halil’im Halil’im! İbrahim’im İbrahim’im! Sizi yaratana kurban olurum. Anan Sultan sizi bu kalabalığın içine nasıl bıraktı da gitti? Sizi buralarda nasıl bıraktı da gitti?” der. Fatiş Teyzenin yanındakiler onun bu sözlerine gülmekten kendilerini almazlar…
18.02.2023
Yozgat