- 399 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Küçük Bir Uyarı
Memurun kaplumbağa gibi evi sırtında olmalıymış. Patron devlet;git der gidersin, dur der durursun.Birçok memur, bir yerde istediği kadar uzun süre kalamaz.Ben de nakil ile yeni geldiğim küçük bir şehirde başka insanlarla iyi diyaloglar kurmaya,çevre edinmeye çalışıyordum. Bazen önünde oturup gelen gidenle sohbet ettiğimiz çarşı merkezinde bir ayakkabı dükkanı vardı. Sahibi Pabuşçu Nazmi orta yaşlarda, oldukça zayıf ve cılız, küçük kafalı,koca kulaklı biriydi. Gözleri fıldır fıldır yerinde duramazdı. Dükkanın üst katında kalıyordu,bina kendisininmiş beni her gördüğünde şöyle derdi:
-Köylüm neredesin,gel çay alayım sana.
İlgi görmekten herkes gibi memnun halde davete icabet ederdim. Ondan ayakkabı aldığım da olurdu. Bana özel indirim yaptığını, dostlardan kar etmediğini ballandıra ballandıra söyleyişini görseniz, yeryüzünde ondan daha iyi adam yok sanırdınız. Konuşması dinlenirdi, bir şeyi tane tane anlatırdı. Özellikle rahmetli Başbakan Turgut Özal ile görüşmelerini, o zamanlar siyasetin içinde olduğunu anlattığında onu ilgiyle dinledim. Fakat bunları farklı zamanlarda tekrar tekrar anlatmaya kalkması beni şaşırttı.. Ya ne dediğini unutuyordu ya da bilerek yapıyordu,başka konuşacak bir şeyi yoktu.
Günler geçip gidiyordu. Bir arkadaşımın muhterem babasıyla tanışmıştık, belediyeden emekliydi. Bazen bir yerlerde karşılaşır ve ayak üstü konuşurduk.Yine karşılaştığımız bir gün bana dedi ki:
-Kusura bakmazsan sana önemli bir şey söyleyeceğim! Şaşırmıştım, ne diyeceğini bilmeden kusura bakıp bakmamaya nasıl karar verecektim. Biraz tereddütle ne diyeceksen daha fazla merak ettirmeden söylemesini istedim.
-Bak, sana akıl verecek değilim.sadece biri hakkında bilmediğini düşündüğüm bir şeyi bilmeni isterim.
-Abdullah abi,bilmece gibi konuştun. De hadi ne diyeceksen yav!
-Pabuşçunun yanında görüyorum seni.O bakımdan aklıma geldi..
-E sonra?
-O senden hiç borç para istedi mi?
-Hayır.
-İsterse sakın verme. Aldığını vermez.
-Gerçekten mi? Devamlı camiye giden bir adam.Nasıl olur?
-Orasını ben bilmem. Bildiğimi söyledim.
-Doğru.
Gerçekten bana çelişkili gelmişti.Bu konuyu zihnimde çözmeliydim. Hatırladım, hocanın geçen hutbede anlattıklarından bazıları tam bununla ilgiliydi.Şöyle demişti: "...Ey cemaat! Rabbimiz Kur’an’ı mübinde şöyle buyuruyor: ’Yazık o namaz kılanlara ki onlar namazında gaflet içindedir’..."
Aradan birkaç ay geçti.Ben Pabuşçu’nun borç isteyeceğini beklemiyordum. Fakat çok fena yanılmışım. O koca kulaklı, küçük kafalı esnaf beni aklınca tartmış ve gözüne kestirmiş olmalı. Bir hafta sonuydu. Hava ılıman haldeydi. Yine dükkan önünde kendi başına oturuyordu. yakınından geçerken hem el işaretiyle hem de bağırarak çağırdı beni. Kısa da olsa bir uğrayayım dedim. Sandalye gösterdi, hal hatır sordu,diyafondan çay söyledi. Beş dakika geçmişti ki iki elini oğuşturarak mahcup bir edayla,
-Köylüm,ödemelerim var,bana 200 dolar borç verebilir misin? Dedi. O anda Abdullah abinin sözleri şimşek hızıyla bir bir geçti zihnimden. Bir yandan da nasıl tepki vereceğimi düşündüm.
-Ne doları!
-Amerikan!
Tövbe estağfirullah! İçimden gün görmemiş küfürler geçti.
-Ne diyorsun? Bende dolar olduğunu nerden çıkardın?
-Türk Parası da olur!
-Hayır,mümkün değil!
-Neden? Sana bir haftada geri.verriim, söz diyorum.
Abdullah abi doğru diyormuş..Esnafın durumu memurdan iyidir.Kira da vermiyor. Ne diyor bu adam? Sürekli gözü üzerimdeydi, merakla bekliyordu.Gözlerine baktım ve o an içimden gelenleri söyledim:
-Kimseye borç morç vermiyorum.Prensip meselesi. Aldığını geri vermeyenler de oluyor.O zaman ne oluyor? Hem paranı hem de arkadaşını kaybediyorsun. Benden sana tavsiye,sen de kimseye borç verme ve isteme!
-Ben öyle biri miyim? Aşkolsun.
Ne olacaksa olsun, dümbük.Demek ben kolay yolunacak kazım, öyle mi?
-Sözüm sana mı? Genele mi,anlamıyor musun?
O anda karşımdakinin halini anlatmak çok zor. Sanki bir kümese girmeye iyice yaklaşan,fakat tavukların sahibiyle göz göze gelip de kaçmaya çalışan bir tilkiye benziyordu. Hık, mık bir şeyler geveledi ağzında. Belli ki tahmin ettiği biri değildim. Ya da beni uyaran olmasa ve bir gaflet anıma rast gelse boşu boşuna gitti paralar diyecektik. İnsanoğlu böyle işte, kendini kamufle etmede usta. Dış görünüşe bakıp karar vermek yanıltıcı. Kimin ne olup olmadiğını anlamak için uzun bir dönem geçmesi gerekiyor .Belki de böylelerini kumpasa düşürüp rezil etmek mümkündü. Önceden aklıma gelmemişti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.