- 177 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
PARÇALAR, MASKELER, YÜZLER
PARÇALAR, MASKELER, YÜZLER
Hayata kısa molalar verebilmek için bize iyi geldiğini düşündüğümüz uğraşlar buluruz zaman zaman. Yapılmamışı denemek, keşfetmek, icat etmek, üretmek... Ruhu doyuran ve dinlendiren zaman dilimleri.
Koşturmaktan yorulduğumuz hengamesi eksik olmayan günlerde kısa bir soluklanma oluyor hepimize neyse ki.
Bu uğraşlarla ilgilendiğimizde aslında kendimize kısa yolculuklar yapıyoruz. Kendimizde var olanı keşfetme, ruhumuzu dinlendirme, benliğimizi bulma yolculukları...
Nefes alma molalarımda bana iyi gelenlerden biri de yapbozlar. Bazen beş bin parça bile yaptığım olur. Günlerce hatta aylarca sürdüğü doğru. Fakat uzun sürmesi bıktırıcı değil, sıkıcı da değil.
Renklerin tonunu ayırt edebilmek, zaman zaman zihni zorlamak ve bu sürede kendini sessizliğin derinine bırakabilmek bambaşka bir deneyim. Ve odaklanırken aynı zamanda sabretmeyi öğrenmek. Iyi bir dinlenme şekli.
Önce kenar parçaları birleştiriyorum. Sonra en belirgin rengi seçiyorum. Bu ipucu oluyor zihnime. Giyimi, saçları, şapkası derken masanın üstünde yavaş yavaş oluşuyor şekiller. Kutunun üzerindeki resme de bakıyorum arada bir. Fakat yolun başındayken bu pek işe yaramıyor.
Kutudaki yüzlerce parçayı karıştırırken hayatımızdaki insanlar geliyor aklıma. Resme baktığımda usta bir ressamın fırçasından nasibini almış, mükemmele yakın bir tablo görüyorum önce. Büyük parçaları birleştirirken ayrıntılı parçaları gözden kaçırıyorum haliyle. Sıkılmaya yakın bir kahve yapıp tekrar dönüyorum masaya kaldığım yerden devam etmek için.
Hayatta da öyle. Bizi sıkan yada üzen bir olayda kırgınlıklara rağmen bir çay molası sükunetten sonra sakinleşip kaldığımız yerden devam etmiyor muyuz?
Nerdeyse yarısını bitirmenin keyfiyle şöyle uzaktan bakarım resme. Bu bana keyif vermekle birlikte merakımı daha da uyandırır. Detaylı parçaları ararım sonra. Buldukça yüzler yavaş yavaş ortaya çıkar. Olağan bir konuşmada satır aralarına gizlenmiş ipuçlarını birleştirmek gibi.
Tüllü şapkalara, dantelli şık elbiselere, allıkla kapatılmış pudralı yüzlere ulaşırım yavaş yavaş. Daha dikkatli baktığımda kendini gizlemeyi başarmış kirli yüzlere bile...
İki parçadan oluşan yüz, üçüncü parçayı koymadan ortaya çıkmaz. Eksik parça olduğu sürece yüzün ne ifade ettiği doğal olarak anlaşılmaz. Sabırla o kilit parçayı da bulurum. Işte o zaman bütünlük oluşur ve tablo tamamlanır.
Karanlık entrikalarını masumiyet maskesine gizleyen, bizim çok sonra fark ettiğimiz yüzler gibidir artık tablo. Hayatımızı işgal eden, zamanımızı çalan, iyi niyetimizi kullanan insanlar gibi...
O son parçayı bulup yerine koymadan parçalar bir anlam ifade etmez, insanların gerçek yüzleri ortaya çıkmaz.
Bu defaki çok değil, beş yüz parça. Yapboz bitmek üzere. Şaşalı kıyafetlerle sergilenen görüntülere rağmen, profesyonelce emek verilmiş o sahte masumiyete rağmen hüzün dolu yüzler görüyorum bitirdiğim tabloda.
Kaybeden yüzler.
Kaybettikçe acizleşen yüzler.
Acizlikten çirkinleşen yüzler.
Maskesi düşen zavallı yüzler!
Bütün gece uğraştım. O son parçayı bulduktan sonra uzun bir süre kutunun üzerindeki resme ve benim gördüğüm resme baktım. Ne tuhaf! Iki resim de aynı olmasına rağmen ifadeler aynı değil.
Yapboz bitti, yüzler göründü.
Güzel sandığımız kişileri o son parçadan önce tanıyabilseydik hayal kırıklıklarımız bu derece olmazdı belki.
O zaman insanlar bu kadar küçülmez, hayat bu denli kirlenmezdi de...
Ülkü OLCAY
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.