- 308 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YUKARI ÇIK, VİRDİNİ İHMAL ETME, ÖLÇÜYE DİKKAT ET, YÜKÜNÜN FARKINDA OL, RIZKINI VERENİ UNUTMA.
YUKARI ÇIK, VİRDİNİ İHMAL ETME, ÖLÇÜYE DİKKAT ET, YÜKÜNÜN FARKINDA OL, RIZKINI VERENİ UNUTMA.
Bazı kişilerin söylediği gibi insan konuşan hayvan mıdır? Elbette değildir. Evrimleşerek mi insan olmuştur, hayır. İnsan sınıfını ve sıfatını bilmiyorsa ehli şurbtan gayrı bir şey değildir. Bu safsataları bir tarafa koyup esas mevzuya gelelim. ‘’ben sizi ahseni takvim üzere yarattım, akıl ile de donattım. Taki güzelin içinden en güzeli, doğrunun içinden en doğruyu bulasınız diye’ ’Madem Allah güzel yarattım diyor: O zaman insan güzeldir. Şunu anlamakta zorlanıyorum: Güzellikten neden zelilliği tercih eder bu insanlar.
İnsan aklı melekelerini çalıştıramıyorsa, düşünemiyorsa, kendini nereye koyarsa koysun. Ama insan insandır. İnsanı diğer canlılardan ayıran farklardan biri de maneviyatımız, ruh halimizdir. Ölen kişiye ’ruhunu teslim etti’ diyoruz. Verimsiz kişiye ruhsuz diyoruz. ALLAH "Ruhundan Adem’e üfledi" diyoruz vb. Hz. Ademe üflenen ruh, eğer ki ’can’ anlamındaysa, mikroplar da canlıdır. Üflenen can ise, ALLAH in canlı bir varlık olduğu ve her canlıya canından üflediği anlamına gelir. Allah’ta ölümlü demek anlamı çıkar ki, bu küfürdür. Canlı demek, yiyen içen ve ölen demektir. Mesele sadece canlılık olsaydı, insan için ALLAH in yeryüzündeki halifesi denmezdi. Bu deyiş candan dolayı olsa, halifelik her canlının hakkı olurdu. Börtü böcekte halife olurdu. ALLAH her canlıya birer program yüklemiş fakat, ruhundan üflememiştir.
Bundan dolayı programla beraber ruh avantajına sahip olan insan, doğru yaparsa en üstün, yanlış yaparsa en aşağılık konuma geçer. Fiziki yapımızı dahi değerli kılan maneviyatımızdır. Bu nedenle ruh halimizin iyi olması, aynı zamanda bizim iyi olmamız anlamına gelir. Zira ruh masumdur. iyi ve kötü ruh ve nefis halinden kaynaklanır. Nefsimiz hep arzuların peşinden koşar bedenin canlılık yanını kollar ve meyli öyledir. Hal bu ki ruh canlılıktan ötedir. Eğer ruh canlılık anlamına gelseydi bütün kuşlar böcekler yani mahlukat canlıdır. Halbuki insan da can var ama ondan öte ruh var ve yaratılmışların en fevkinde olandır ve yer yüzene halife olarak yaratılmıştır. Ahlak eğitimi nefsin kötü özelliklerin etkisinin azaltılması, iyi özelliklerinin de etkin hale getirilmesi olarak anlamalı ve insanı bu yolla eğitmeye çalışmalıdır.
İnsanı bir şehir olarak düşünürsek eğer: Bu şehri yöneten bir vali olması gerekir. Birisi adaletle hükmeder, diğeri adaleti kendisi zannedip isteklerine göre yönetir. İnsan da 79 ahlakı hamide 79 ahlakı zemmime vardır. Bu hasletlerin her biri bir valilik makamıdır. Her ikisinin de güç aldıkları yerler farklıdır. Birisi adaletli iktidar sahiplerinden güç alır. Birisi Zulmeden iktidar sahibinden güç alır. İnsan üç tane kötü huyu vardır bunlara sabır gerekir sabrederse kurtulur yoksa harap olur gider. Kibir, riya, uçup, birde suma vardır ki buda kibir ve riyanın bir arada bulunmasından kaynaklanır. Allah’ın sevmediği bu hastalıkların yanında sevdiği kullara verdiği üç haslet vardır. ‘’İLLET (hastalık), GILLET(Fakirlik), ZİLLET (halk arasında zelil olmak’’) “Bu üçünden birisi kırk güne kadar bir mü ‘minin başına gelmezse o kimse Alla hu Teâlâ’nın nazarında değildir. Allah ondan tam hakkıyla memnun değildir.
Ya hastalık ya kıtlık fakirlik ya da halk arasında kendisi hakkında dedikodusu edilip çekiştirilerek imtihan edilir. “Doğrusu Allah böbürlenerek küstahça davrananları sevmez” ayeti bize örnek olarak yeter. Cehennemlikleri haber vereyim mi? Onlar kaba, katı kalpli, insanlara iyiliği dokunmayan ve kibirli kimselerdir.” “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan cennete giremez. Kibrin kötülüğünü ve kibirlinin akıbetini bizlere haber vermiştir. Ayrıca kendini büyük görmek şeytanın işidir. “Ben Ademden hayırlıyım” diyen şeytandır. Riya ise sırf Allah rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları kendini beğendirmek ve insanlara göstermek amacıyla yapmak demektir. Riya, yapılan ibadet ve güzel amellerin sevabını ortadan kaldırır. Gerçek iman sahipleri, ibadet, fiil ve davranışlarını Allah rızası için yaparlar, insanların şöyle ya da böyle değerlendirmelerine itibar etmezler.
Bir hadiste riyanın gizli şirk olduğu belirtilmiştir. Kahraman desinler diye savaşanların, cömert desinler diye infak edenlerin, âlim desinler diye ilim öğrenen ve öğretenlerin, riyakâr oldukları bilinmektedir. böbürlenme ve şımarma” anlamına gelen ucub, dinî bir kavram olarak, kişinin sahip olduğu amel, maharet, san’ at, mal, makam, güzellik ve ilim gibi nimetleri büyük görerek bunların gerçek sahibinin Allah olduğunu unutması, bir gün yok olup gideceğini düşünmemesi demektir.
Çok kötü bir huy olan kendini beğenme, kibir ve gururun sonucudur, ruhî yükselmeye ve manevî kurtuluşa engeldir. Sum’a da gizli bir riya çeşidi olup, bir ibadeti başkaları “işitsinler” diye yapmak veya duymalarından zevk almaktır. Tevazu, alçak gönüllülük, ihlâs ve samimiyet, başkasını kendi nefsine tercin etme (isar), nimeti Allah’tan bilip daima şükran duygusu içinde olma, nizadan, cebelleşmeden, kavgadan, anlamsız tartışmalardan, kendini ilgilendirmeyen şeylerden uzak durma gibi erdemli davranışlar insan ruhunun yukarıda saydığımız hastalıklarının tedavisi olacaktı.
Dibe düşme, Yukarı çık, Virdini ihmal etme, Ölçüye dikkat et, yükünün farkında ol, rızkını vereni unutma.
============================AR==========================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.