- 359 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Hayat Meydanı
“Hayat Meydanı” Kitabına Bir Bakış Denemesi
“Hayat Meydanı” şiir kitabı, Şair Yazar Mine Ömer’in Haziran 2021 tarihinde, Nezih-Er Yayınları aracılığıyla okurla buluşturduğu eseri. “Kardeş Hayattır, Hayat Meydanı ve Gül Damlası” şiir bölümlerinden oluşan kitapta otuz üç şiir yer almakta ve kırk sekiz sayfa hacmindedir. Daha çok korona virüs hastalığı, eve kapanma döneminde, dergilerde yayınlanan şiirlerinden oluşmaktadır. Şiirlerin, şairin kardeşlerine ve Enver Ercan, Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi bilindik insanlara atfedilmesi de ayrıca dikkatleri celp etmektedir. Daha öncesinde öyküler, çocuk kitapları, derleme kitapları, deneme ve şiir kitaplarıyla okurla buluşmuş üretken bir yazarımızdır. Aynı şekilde “Hayat Meydanı” hem kitap ismi hem de kitapta yer alan bu isimde ki şiirlerle müsemma bir yerde özgünlüğü yakalamış bir eserdir. Kitabın özünde acıların, savaşların ve yaraların hoşnutsuzluğu şiirlere nakşedilmiş gözükmektedir.
Hayat; -bir meydan- bütünü değil midir sonuçta. Planlamalar, kurgular, hesaplar hep bir meydana, uygulama alanına açılıp hayat bulmaz mı? “Hayat koşum takımları” *nı yanına alan insanın bütün hünerlerini gösterdiği, kan ter döktüğü, yiğitliğini gösterebildiği veya gösteremediği kavganaz bir alandır sonuçta. Bu meyanda acılar, sıkıntılar, zorluklar bütün insanlığın, özellikle kadınların eteklerine tutunmaktadır. Kadınca ve annece bu duruş, eril bakışın karşısında mücadelesini göstermeye devam etmektedir. Nasıl ki anıları ortak olan insanların özlemleri de ortak oluyorsa, coğrafya kaderinde, çocuk gözlerinde, kadın yüreğinde, kederler ve kaderler kesişiyor maalesef. “Zamana mutfak önlüğü takan anneler” (sayfa 13) oluyor bir yerde kadın. “Hayat incecik kollarına ağırdı” (sayfa 19) mısraıyla kadınların taşıdıkları yüke dikkat çekilmektedir. “Kucak dolusu yara” (sayfa 30) taşımakta başkaca kadınlar. Kadın olgusu şiirlere çokça iliştirilmiş olsa da başka bir taraftan insan olgusunu da görmekteyiz. “İnsan kılıklı uçurumlar dadandı” (sayfa 30) diyen şair sahteliğe vurgu yapmakta... “Keskin hüzün kokusu insan” (sayfa 32) ifadesiyle kocaman bir çerçeve çizer. Nietzsche’nin dediği gibi "İnsan kirli bir ırmaktır" belki de kim bilir. Bu kadar mücadeleyi, savaşları kim kazanır kim kaybeder bilinmez ama illaki bir şekilde anne yüreğine saplanan kurşunlar her zaman olacaktır maalesef.
Çok şeyin söylendiği, gürültü patırtının yapıldığı bu sayrılık yerde susar da şair. Bu susuş en sert karşı duruşları besler adeta. “…kâğıtlarda çizili kaldı sesim/ çığlığıma sarılıp/ sustum” (sayfa 33) diyerek susmalarına sığınır adeta şair. Belki de insanlığın dertleriyle hemhal olup yoğun acımaların dilsizliğidir bu. Fazladan izahatın, lisanın kabahati olarak görür belki de şair kim bilir. Şair; duyarlılığını, topluma ve bireye vakfeder adeta. “Evlerin içi yoksulluk ağlar” (sayfa 45) başka bir şiirinde Filistin’de ki göğün maviliğinin öldüğünden bahseder. Karnı guruldayan Afrika insanı da şairin görüş alanındadır. “İnsanın çekeceği acının bir haddi vardır” diyen F. Bacon gibi boğazına gelinboğan armudu gibi tıkanak hep olagelmiştir ve olacaktır maalesef. Şairin buradaki konumu, bu uğurda kötülere karşı dövüşken olmasıdır.
Yine de her türden olumsuzluğun, acının yanında “Kahvemin tadı dünya” (sayfa 18) diyerek de acıyı ve tadı yan yana getirir ve seçimini tatlıdan taraf yapar. Kahvemin tadı firarda diyerek de ağız tatsızlıklarına vurgu yapar. Her şeye rağmen mutluluğun arada bir de olsa çiselediğinden bahseder. “Gül kokmak için gelir yaz” (sayfa 39) mısraında olduğu gibi bahar ve yaz hep bir umut filizlerini taşıdığını betimler. “Yüzünde asılı kalmasın acılar/ Güzel şeyler tokuşturur kalabalıklar/ sevmek gibi” (sayfa 34) mısralarıyla temennilerini sıralar. Yalnızlık haline ayrıca daha çok vurgular şair. "Bağıran yalnızlık, yalnızlık acısı, kapanan yalnızlık, büyük kıyamet yalnızlık, yalnızlık bulaştıran rüzgâr, aralıksız acılardan beslenen yalnızlık, yalnızlıktan söz etmek" gibi birçok tema yalnızlık üzerine işlenir. Ayrıca şair; “Alış ver İş”, “Hayat Meydanı” gibi bazı şiirlerinde kelimeleri bölme, farklı çağrışımlara ulaşma gibi denemelerini de görmekteyiz. “Alış!/ver!/ iş”, “”veS gili”, “aşkgili” gibi.
Dünya savaşımında en kötüsü insanın insanla savaşı olsa gerek. Bundandır ki şairlerin uykuları kaçar, yüzlerine koyuluk oturur. Kahvelerinin tadı kaçar. Çığlıklarına sarılıp susarlar. Koyu hüzünler giyinirler. Bu kitapta da şair; kadın cinayetleriyle ve bütün savaşlarla kanlı bir gezegene dönüşen dünyaya gür seslenerek acılara tanıklığını gösterir ve insanların mutsuzluk ortaklığına dikkat çeker daha çok. Son tahlilde, kösemen insanın yaşadıkları zorluklar kıymık gibi yüreklerine yürür sonuçta. “…ben ardından gelecek güneşi beklerim…” şairin arka kapak “Hayat Meydanı” şiirindeki mısrada olduğu gibi bu keşmekeşlikte, dünya yorgunu insana sunulan anlam yüklü, umut nüveli mısralar olur. İyi okumalar buyurunuz..
* Gülten Akın
İlkay Coşkun
Yitik Bavul Dergisi
sayı 9, Ağustos Eylül 2022
YORUMLAR
Sosyal yaşamın arka sokaklarındaki çığlıklar sizin kaleminizden deneme yazısında çok güzel dile gelmiş kitabın altını çizdiğiniz satırlarında.
Umarım tüm çığlikların ardından bir güneş doğar..
Çocuk , kadın, savaş, yoksulluk, gibi temaların yanında
Umut içeren sözleriyle okumam gereken bir yazar diye düşündüm.
Anlatım harikaydı
Tebrikler saygılar hocam.
Ferda,ca tarafından 22.7.2022 17:08:00 zamanında düzenlenmiştir.
İlkay Coşkun
Şair duyarlılığının önde olduğu kitaplar
"toplum için sanat, insan için sanat" anlayışının içini doldurur benim açımdan.
Güzel paylaşımlar dilerim. Selamlarımla.