- 195 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Qujia Tahtası
[ itQuija tahtası, hadi ruh çağıralım.
Üsküdar Selimiye de arkadaşımın antikacı dükkanın da otururken üzerinde sayılar ve harfler yazılı olan bir tahta ile birisi içeriye girdi.
Selam verdi. ’’Benim adım Şinasi elimde görmüş olduğunuz bu tahtayı satmak istiyorum. Bana dedemden kaldı ona da dedesinden kalmış. Ha unutmadan bide şöyle bir aparatı var kalp şeklinde ve üzerinde bir mercek var. Hepsi el yapımı ve 19 yy dan kalmış.
Şeref Atıldı. Erzurum şivesi ile ‘’Hele kardaş bu ne işe yarır ki.’’
‘’Bunun adı Quija ruh çağırma tahtası.
Arkadaşlar Quija tahtası ilk icat edildiğinde bir ruh çağırma seansı yapıyorlar ve gelen ruha tahtanın adının ne olmasını istediği soruluyor. O da Mısırın Ölüler kitabında bol şans anlamına gelen Quija adını koyun diyor.
Gelen Mısırlı idi herhalde tahtanın yanı sıra birde kalp şeklinde bir anahtarı var cam gövdesinden boşluğa bakan bir kişiye başka bir boyutun perdelerinin araladığı söylenir.
Onun için de buna şeytanın gözü derler.’’
‘’Hadi kardeşim bizim Şeytanla işimiz olmaz insanlarla başa çıkamıyoruz. Bide onla mı uğraşacağız.
Hadi ya deme şimdi kaynanamı çağırsam gelir mi? dedi gülerek.
Tahtanın sahibi yok öyle değil kaynana gelir mi? bilmem ama bunun bir ritüeli var. Bu tahtayı yakamazsın ruhlar bağırır. Ancak yedi parça bölüp her parçasını farklı bir yere atacaksın.
Birde tehlikeli ruhları katil, sapık ve benzeri tipleri çağırmayacaksın.
Şeref ulan dedi hakikatten merak ettim bu işi nasıl çalışıyor bunun düğmesi var mı?
Yok dedi tahtanın sahibi. ’’Sessiz sakin bir ortamda ritüeline uygun bu kalple çağıracağımız kimsenin adını yazacağız oda gelmek isterse seslenecek, irtibat kuracağız.
Şeref atıldı .’’Arkada bir sahaf odamız ve masamız var orası sessiz olur. Öğlen tatilinde deneyelim şunu dedi. Ve kilitlemek için kapıya yöneldi. Kapıyı kilitleyip içeriye geldi.
Yan odaya geçti masanın üzerinde dağınık duran kitapları topladı masanın kenarına koydu. En üste Aziz Nesin ustanın Fil Hamdi kitabı duruyordu.
Üç kişi masaya oturduk.
Adam işini bilen biri gibi davranıyordu. Tahtayı masaya koydu.
Cebinden çıkardığı kadife bir bezle tahtayı ve kalpli merceği sildi, temizledi. Ve oturdu.
Kapıyı kapattılar dışarıdan gelen ses kesilmişti. Tahtanın sahibi benim adım Şinasi kimi çağırıyoruz beyler’’
Masanın üzerindeki kitabı görünce birden aklıma Aziz Nesine Dava açan Ziya Sülün Osman geldi. Döneminin en iyi dolandırıcısı idi. Şinasi bey sordu? Kimi çağırıyoruz? Tanıyorsundur senin gibi tahtasını bize satmaya çalışan mehşur bir dolandırıcı dedim. Gülerek’’ çok merak ediyorum bu günkü dolandırıcıları ve olayları görse ne derdi bize?
Masada karşılıklı oturduk Tahtanın üzerinde Sülün Osman ismini mercekli kalple tek tek yazdık, Hem korkuyor hem de merak ediyorduk. Ya bu tahta çalışıyorsa.
Bir,iki dakikalık sessizlikten sonra gaipten bir ses duyuldu. Ne var lan beni niye rahatsız ediyorsunuz.
Aha dedim biri geldi ama kim?
Kekeleyerek kimsiniz dedim?
‘’Hem çağırıyorsunuz hem de soruyorsunuz. Osman ben Sülün Osman’’
Şeref sessizce konuştu. Aha da valla geldi ağabey.
‘’Ne öğrenmek istiyorsunuz benden’’
‘’Birkaç sorumuz var Osman bey, hem bu güne yorum ve göndermeler isteyeceğiz sizden.
‘’Röportaj gibi ,hay hay sen düzgün bir arkadaşa benziyorsun.
Bu ikisi gibi At hırsızı tipi yok sende, onun için sen sor bakalım.’’
Şeref atıldı, hele Dadaş ayıp olmuyor mu? At hırsızı falan.
‘’Sus işareti yaptım.
‘’Ev sahibini dolandırmışsın.’’
‘’E oda hak etti şerefsiz sürekli kirayı artırıyordu. İşlerde kesattı sattım evi .
Ama ev senin değil. ama olsun ucuz sattığım adam bunu bilmiyordu, o da kelepir diye aldı.’’
Taksim meydanına paspas serip oradan geçenlere burası benim deyip gelenden geçenden para alıyormuşsun deli Dumrul gibi.
Sonradan da işi karlı gören tiplere komple iyi paraya devretmişsin..
Dolma bahçedeki saat kulesini de öyle satmışsın.
‘’E ne yaparsın sazan çok memlekette’’
‘’Kulenin yanına küçük masa sandalye koyuyorum. Oturuyorum, Bir kaç arkadaşta yardımcı oluyor. Gelip saatlerin ayarlıyorlar bana para veriyorlar.
Üç beş derken bizim sazanlar yaklaşıyorlar,işle ilgili sorular soruyorlar, anlatınca karlı olduğunu görünce de işi devir alıyorlar. Bir nevi sizin Francayzing gibi.
Karlı işleri uyanıklara devir ediyorduk.
Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti.
Kuyumcunun kapısındayız ve dükkan kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan.
Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var.
Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın. Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkanı kaybolacak diye. 300 lirayı alıyor bilezikleri.
Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, “be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı?
" Gayet açık ki beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.’’
Sizde de salaklık hat safhada Meta verse diye bir şeyin peşine takılmışsınız bir sanal alem dolandırıcılığı çıkmış İstanbul’un her yerini sokak, sokak bina, bina satmışlar, arsa kalmamış hoş zaten bizim zamanımızda da kalmamıştı ya. Sizde ki zukerberk mi? ,zikerberk mi? tamda söyleyemiyorum. Birilerini düdüklüyor ya işte kimse onun eline su dökemez.
Adam bütün dünyayı buradan satıyor. Biz neyiz ki bunun yanında. Bunların atası papalıktan bazı papazlarla cehennemde tavla oynuyoruz bazen onlarda anlatıp duruyor.
Almanya Dresden’de Martin Luter diye biri çıkmış bunların işine taş koymuş papaz ‘’ne güzel cennetten arsa satıyorduk. Aldandık bu adama papa ucuza cehennemin tamamını verdi. Oda çıktı ben cehennemin kapılarını kilitledim. Kimseyi içeri almıyorum diye ilan etti bizim Engizisyonun cennetteki arsa satışları bıçak gibi kesildi.
Ne kadar çok şey biliyorsunuz’’
Bırak ta bilelim her gün cehennemde papazlarla tavla oynuyorum.
Soracak şey o kadar çok ki .
‘’Pavyonda kadınları dolandırmışsın. Falcılık büyücülük işine de girmişsin.
Tarzan Çetinin evini satmışsın temizde dayak yemişsin.
‘’Evet ya hastanelik olmuştum, hedefim yanlıştı şaşırdım.
Kadınlarda korktu onları da satarım diye şikayetçi olmadılar.
Güzel eğlendim pavyonda.
Falcılık, büyücülük işine de diğer işler çalışmayınca başladım. İyi para vardı ama çok kolaydı, sarmadı beni’’
Birde yakalanmışsın.
‘’Evet o fena oldu. Galata köprüsünü satarken oldu o iş’’
Sizin satışı görünce ben niye hapse girdim onu da anlamadım.
Tamam da, gelelim sizin köprülere: Köprüyü halkın parasıyla yaptırıp yapana taahhüt vererek (günde şu kadar araç geçecek) taahhüt karşılanmayınca yine halkın parasıyla (köprüyü görmeyenler de dahil) taahhüdü yerine getirmek. Sülün Osman da kim solda sıfır be kardeşim.
‘’Sende haklısın Osman bey’’
Sonrasında Sadri Alışık ağabeyime filmde rolü için dolandırıcılık dersi verdim. Kemal Sunal ağbim en büyük Şaban da beni canlandırdı.
Dolandırmaya çalıştığım insanların herhangi birileri ya da fukara olmadıklarını, kolay yoldan para kazanmaya çalışan ve hatta beni dolandırmaya çalışan uyanıklardı.
1962’de hapisteyken mahkumlara ’Alın teri ile Yaşamak’ konulu konferans bile verdim.
Aziz nesin usta ile bozuştuk ama aha bak masadaki bu kitap yüzünden siz mi? koydunuz o kitabı oraya .
Hayır Sülün Osman bey tesadüf oldu masanın üstünde bir sürü kitap vardı.o en üste kalmış.
‘’Fil Hamdi kitabında benim manevi duygularımı rencide etmişti ama sonra öbür tarafta barıştık.
Hakkımı helal ettim.
Görüşüyoruz cennette ama canı sıkkın Adamı topa tutmuşsunuz bu milletin %60’ı aptal diye söyleyince ayıp oldu millete ben rakamı yanlış vermişim aslında o rakam %95 diyor.
Birde Bitcoin var.
Hele tosuncuk Çiftlik bank bunlar ne dolandırıcılık değil mi? Oğlum hikaye hep aynı değil mi?
Çalışmadan çaba göstermeden havadan nasıl para kazanırım.
Milletin tüm derdi bu.
Asıl şimdi siz şimdi korkun. Geleceğinize yönelik bir çok plan yapıyorlar 12 senedir. Facebook, İnstagram Twetter derken tüm bilgilerinizi depoladılar ve bu bilgileri yapay zeka programlarına işlediler.
Aşı maşı Çipi de kıçınıza taktılar mı tamam.
Şimdi sizi Meta verse denen yalancı cennete de kendi paranızla tıktılar mı tamam çiftlikte ki koyunlara dönersiniz. Gitmeden bir fıkra anlatayım kulağınıza küpe olsun diyeceğim ama onu da maske şey etmiş her neyse;
‘’Bir köy yakınında çok sayıda yaban eşeği yaşıyormuş. Bir gün köye bu Eşekleri satın almak için bir tüccar gelir.
Tüccar Eşeğin tanesini 100 liraya satın alacağını ilan eder.
Köylüler adamın deli olduğunu düşünür.
Akıllı birinin başıboş Eşeklerin tanesine 100 Lira ödemeyeceğini düşünürler.
Buna rağmen bir kaç köylü birkaç Eşek yakalayıp tüccara verir ve Eşek başına 100 Lira alır.
Bu haber kısa zamanda yangın gibi yayılır ve halk Eşekleri yakalayıp tüccara satar.
Bir kaç gün sonra tüccar Eşeğin tanesini 200 Liradan alacağını ilan eder. Tembel köylüler kalan Eşekleri yakalamak için koşuşturur.
Yakaladıkları Eşeklerin adedini 200 Liradan satarlar.
Daha sonra tüccar Eşeklerin tanesini 500 Liradan alacağını duyurur. Köylülerin uykusu kaçar. Kalan 6-7 Eşeği yakalayıp Eşek başına 500 lirayı alırlar.
Köylüler merak içinde yeni duyuruyu beklemektedir. Tüccar bir hafta için evine gideceğini ve dönüşte Eşeklerin adedini 1000 Liraya alacağını duyurur.
Köylüler çok üzgündür. Çünkü ortalıkta 1000 Liraya satacakları Eşek kalmamıştır.
Tüccarın bıraktığı eleman köylülere elindeki Eşekleri gizlice tanesi 700 Liradan satabileceğini söyler.
Haber yangın gibi yayılır. Tüccar maymunun tanesini 1000 Liradan alacağına göre Eşek başına 300 Lira net kâr vardır.
Ertesi gün tüm köylüler Eşek ahırının önünde kuyruk olurlar. Tüccarın adamı Eşeklerin hepsini adedi 700 Liradan satar.
Zenginler topluca Eşek satın alır. Fakir köylüler ise Eşek alabilmek için tefeciden borç para alırlar.
Köylüler Eşeklere iyi bakarak tüccarın dönüşünü bekler. Fakat kimse gelmez.
Köylüler tüccarın yardımcısına koşar. Fakat o da tüymüştür.
Köylüler hiç bir işe yaramayan, kimseye satamayacakları başıboş Eşeklerin tanesine 700 Lira ödediklerini anlarlar.
‘’Bitcoin de günümüzdeki Eşek ticareti işidir.
Bu ticaret birçok insanı batırırken, bir kaç kişiyi zengin edecektir.
Aptalın elindeki gerçek parayı alarak, yüksek kar vaadiyle ahmaklara hayal satmaktır. Bu aç gözlülük varken memleketin ahmağı da tosuncuğu da bitmez.
Oğlum biz bunların yanında çırak çıkarız. Aklınızı başınıza toplayın hadi bana eyvallah dedi ve gitti.’’
Biz Osman beye Teşekkür bile edemedik ama bizi aldı mı bir düşünce.
Ulun gerçekten de Aziz Nesin’in söylediği bu rakam doğru ama bir farkla, tüm dünyada %95 olarak revize edilmesi gerekecek.
alik ]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.