- 302 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YILLARIN İÇİNDEN 2
YILLARIN İÇİNDEN
2
Güze doğru Mesut kardeşimin düğünü olacağı için, Ümit abimin evini derme çatma tamamlattırdılar. Elimizde avcumuzda ne varsa bu kez abimin evi için harcadık . Sıvasız da olsa abimleri kendi evlerine taşıdık. Kapısı penceresi vardı ya!
"Başlarını soksunlar yeter! Sonra yavaş yavaş yaptırırlar " diyordu annem. Öyle de oldu. Olmak zorundaydı.
Abimin eşyalarını at arabası ile iki üç seferde taşıdık. Gülay ,bizlerden ayrıldığı için hüngür hüngür ağlıyordu. Hepimiz üzgündük, ancak eve yeni bir gelin gelecekti! Onun çeyizi serilecekti.
Ekim ayında kardeşimin düğünü oldu. Ve bir kaç gün sonra da ben üçüncü sınıfı okumak üzere Ankara’ya gitmek üzere yola çıktım.
Ankara beni oldukça farklılaştırmış, olayları sorgulamayı ve düşüncelerimi ifade etmeyi öğretmişti bana.
Bir kız çocuğu mutlaka okumalıydı. Küçük yaşta yapılan evlilikler bana çok ters geliyordu. Ancak bunu o yaşlarda anlatabilecek ne gücüm ne de kapasitem vardı.
Şanslı olduğum için mutluydum ancak önüne geçemediğim şeyler için de üzülüyordum. "Bizim toplumumuz, kızlarına değer vermeyi ayırt etmemeyi ve bu kısır döngüyü kırmayı ne zaman başaracak acaba? "diye düşünerek yolculuk boyunca kıvrandım durdum.
Arkadaşlarımı, odamı,okulumu özlemiştim yine. Ankara çok farklı bir dünya idi.
Odadakiler düğünü merak ediyorlardı. Ben de kına gecesini ve erkeklerin oturtma yaptığı geceyi anlattım.
Kilis’te salon düğünü değil ise, kadınlar ayrı bir yerde Kör Elif veya başka biri eşliğinde eğlence yapar oynayıp eğlenirlerdi. Erkekler ise, sokaklara masa atılır davul zurna, cümbüş keman eşliğinde eğlenirlerdi.
Kör Elif dediğim kişi gözleri görmeyen ama düğünlerde darbukası ile söylediği türkülerle herkesi coşturan birisiydi. Bizim kına gecemize yoğunluk nedeniyle, Kör Elif gelmemişti ama Kadir amcamın eşi (onun da gözleri görmezdi)çok güzel sesiyle ve darbukasıyla kına gecemizi şenlendirmişti. Hepsini detaylı anlattım arkadaşlarıma.
"Haydi bu gece biz de bu odada eğlenelim birlikte "dediler. Gençlik işte!
Bazılarımız dolabı,bazılarımız kapıyı darbuka gibi çalarak gülüp oynamaya, eğlenmeye daldık. Bir yanımız kar boran eserken, diğer yanımız bahar bahçe çiçek açıyordu. Hayatımın zorlu fakat en güzel yıllarıydı bu yıllar!
Nimet ile aynı koridor üzerindeydi odamız. Her şeyimiz birlik beraberlik içindeydi.
Nimet’in annesi Izmir’den ara ara kabak köftesi reçel vs gönderiyordu. Kantinde birlikte yiyorduk. Semiha’nın ailesi Uşak’tan çörek ve muşmula gönderiyordu. Ben Muşmula ile Ankara’da tanıştım. Kilis’te o yıllarda muşmula nedir bilmiyorduk. Nuran Balıkesir ’den gelirken peynirli irmik helvası getirmişti. ’’Höşmerim’’diyordu ismine. Nefis bir tatlıydı.
Kimin ailesi ne gönderirse birlikte yiyorduk. Bir gün telefonda anneme bahsettim. ’’Aney vallah utanorum. Arkadaşlar ya gelirken bir şeyler getirmişler yada aileleri sonradan gönderôr . Yapabilirsen kıymalı küfte ile bir şeyler yapıp otobüse verseñ. Olur mu? ’’dedim.
Aslında yaz tatilinde annem kendisi demişti. "Okula giderken yapak da götür . Orada yirsiñiz" diye.
Ama Mesut’un düğün telaşı ve abimlerin taşınma olayı her şeyi unutturmuştu.
Aralık ayında bir gün anam telefonda ’’gönderdim kızım get de al otobüsten ’’dedi. Dünyalar benim oldu. Arkadaşlar ile otogara yürüyerek gittik. Para harcamak istemiyorduk. Dönerken otobüse bineriz dedik. Rüzgâr soğuk esiyordu. Üç kilometreden fazla idi yurt ile otogarın arası. Yürüdük üç kafadar. Anam büyük bir koli hazırlamış içine sarma dolma, içli köfte, reçel, biber salçası , kızarmış tavuk ve bir kilo da tırnaklı ekmek alıp koymuştu. Yurda getirinceye kadar epey yorulmuş ve üşümüştük. Bütün oda arkadaşları toplanıp yedik afiyetle. Anneme nasıl minnettardım. Ben utanarak anneme söylemiştim , annem ise yokluktan çokluk yaratıp bana ulaştırmıştı.
O gece huzurlu bir şekilde gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Üşüyordum. Hâlâ ısınamamıştım. Soğuk içime geçmişti sanki. Bir saat kadar sancılandım. Saat gece bire geldiğinde benim sancılarım bulantıya dönmeye başladı. Kasıklarım ağrıyor, midem bulanıyordu. Betim benzim atmıştı. Son aylarda hep bu sancıyı çekiyordum ama bu kez öleceğimi sandım.
Gülsüm ile Buldanlı Tülay yanıma geldiler sessizce. "İyi misin?" diye sordular. " ölüyorum " dedim. Ağrı kesici almıştım ama fayda etmiyordu.
Okula gidip gelirken üşütüyordum. Öyle çok kalın giysilerim yoktu. Ankara epey soğuktu ve ben ısınamıyordum. Hep hasta oluyordum. Bu sefer ki çok daha şiddetliydi. "Haydi .Doktora gidiyoruz " dedi Tülay.
Saat gece yarısını geçmişti. ’’Ne doktoru ben hayatımda iki kez doktora gitmiştim. Başka doktora gitmedim. Şimdi para isterlerse ne yaparım? Kendime zor yetiriyorum’’ dedim. ’’Öğrenci olduğumuz için sorun yok ’’dediler.
Ağrıdan duramıyordum, perperişandım. "Ne olursa olsun "diyerek kalktım.
Gülsüm ile Tülay koluma girip beni yurdun kapısına kadar götürdüler. Yurt bekçisini yanımıza alıp yurdumuzun karşısında bulunan Dışkapı Uygulama Hastanesine gittik. Acil biraz kalabalıktı. Doktorlar, hemşireler bir vakayla ilgileniyorlardı. O arada yanımıza iki gencecik doktor geldi. "Ne kadar genç bunlar?" diye hayretle yüzlerine bakıyordum. Sorunun ne olduğunu sorduklarında utancımdan kıpkırmızı oldum. Anlatamazdım derdimi. Arkadaşlarım sancılandığımı söylediler. Doktorlardan birisi bana Dicloflam iğne yapmak üzere paravan arkasına aldı. O arada diğer doktor arkadaşlarım ile sohbet ediyordu. Beni iğneden sonra biraz orada beklettiler. Ama ben kimsenin yüzüne bakamıyordum. Ara ara diğer doktor bana bakıyordu. O baktıkça ben daha da utanıyor yerin dibine geçiyordum sanki.
Hele bizim yaşlarımızda iki genç doktordan biri bana ağrı kesici enjekte ettiğinde "yer yarılsa da içine girsem" diyordum.
Kendimi iyi hissedince bekçi amcaya "gidelim amca" dedim. O arada genç doktorlar, başka hastalarla ilgilenmek üzere diğer tarafa geçmişlerdi zaten. Bizim ayaklandığımızı görünce, bize doğru baktılar.Uzaktan teşekkür ederek ayrıldık. Kızlar yine de koluma girdiler. Bekçi amca önde biz arkada yolun yarısını geçtik ki bir araba, hızla yanımızdan geçerek önde giden arabaya çarptı. Büyük bir gürültü ve patlama ile cam kırıkları arasında kalmıştık. İki araba birbirine girmiş yüreklerimiz ağzımıza gelmiş olarak donakalmıştık. O bir anlık paniğin ardından hemen kaza yapan arabalara doğru koştuk. Hastaneden de doktorlar ve hemşireler koşarak yanımıza gelmişlerdi. Yaralıları arabalardan çıkardık ve sedyelere yatırarak gerisin geri hastaneye döndük. Az önce hasta olarak gelen bizler, şimdi hastabakıcı olmuş doktorlara ve hemşirelere yardım ediyorduk. Saat sabahın üçüne geliyordu. Biz hâlâ koşturuyorduk. Kimini yoğun bakıma aldılar. Kiminin durumu daha hafifti. Hızlı araba kullanan alkollü imiş ve onun durumu iyi değildi. Işimiz azaldığında ’’biz yurda geçelim artık ’’diye izin aldık oradakilerden. Iki genç doktor Buldan’lı Tülay ’dan nerede kaldığımızı öğrenmişler ve ’size öğleye doğru hastalar hakkında bilgi vermek üzere uğrarız ’’ diye söylemişler. Bizi hastanenin kapısına kadar geçirdiler. Yurda geçip hemen uyuduk. Sabah on gibi kahvaltımızı yaparken her iki Tülay ’a da anons geldi. Benim bir beklediğim yoktu. Aklıma da gelmezdi ziyaretçimizin olacağı. Tülay’’ doktorlar bilgi getirmiştir haydi bahçeye çıkalım ’’dedi. Şaşırmıştım. Ne zaman nasıl konuşmuşlardı.
Ben hiç bir şey fark edememiştim. Zaten oldukça utangaçtım. Kimsenin yüzüne bakamamıştım ki gece.
Bahçeye indiğimizde iki üniformalı dışında kimse yoktu. Tam dönerken ikisi birden ’’Tülay ’’ dedi. Şaşırmıştık. Bunlar onlardı. Geceki doktorlardı.
Gülerek yanımıza geldiler. Yaralılar hakkında bilgi verdiler. Gülhane Tıp Akademisinde okuduklarını buraya eğitim ve kendilerini geliştirmek için geldiklerini söylediler. Şaşkınlıkla utanarak anlattıklarını dinliyordum.
Akademide yatılı kalıyorlar ancak haftasonları aileleri Ankara’da oldugu için evci çıkabiliyorlar imiş.
Ilerki tarihlerde aileleri ile tanışacak ve her iki ailenin de yanına gidip gelerek özellikle MemetAli’nin annesinin hastalığı dolayısı ile destek olmaya ve çalışacaktım.
Son iki yılımda her iki aile de beni kızları gibi görüp koruyup kollayacaklardı.
KARDELEN(Ayrıkotu)
10.04.2022
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.