- 432 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SAZIYLA GÖMÜLEN OZAN
’’Dağlar çiçek açar. Veysel dert açar...’’
Bireysel bir dram ancak bu denli üzgün bir söyleyişle dile getirilebilir. Halk şiiri geleneğimizin 20. yüzyıldaki en önemli ozanı olan Aşık Veysel, 1894 yılında Şarkışla’nın Sivrialan köyünde doğdu. 7 yaşına kadar, her çocuk gibi koştu oynadı...Çiçek hastalığı sonucu sağ gözünü tamamen kaybetti, sol gözüne ise perde indi...Görünmez bir kaza, ameliyatla düzeltilebilecek bu gözü de götürecek, onu halk şiir geleneğimizin son büyük temsilcisi yapacak olan ’’uzun ince yol’’a koyulmasında belirleyici bir etken olacaktır.
O günleri şöyle anlatır: ’’ Çocukluk günlerimden hiç unutamayacağım hatıralar şimdi hayal meyal kafamda yaşıyor. O çiğdem topladığım tarlaları gezip gördüğüm yerleri hep bir rüya gibi hatırlıyorum ve hiç unutmuyorum.’’On yaşına girdiğinde, oyalanması, teselli bulması için babası bir saz alır. Kendisi saz çalmayı, şiir söylemeyi bilmez ama bazı ozanların şiirlerini ezberden okur.
Sonrasını Aşık Veysel’den dinleyelim:
’’Babamın bana ezberlettiği ilk şiir Kul Abdal mahlaslı bir şairimize ait. Uzun süre saza alışamadım. Sazdan ses çıkaramadım. Yani saz çalamadım. Artık onu elimden bırakmak istiyordum. Komşularımızdan Molla Hüseyin ve Ali Ağa bana sazı öğrettiler. O gün bugündür sazı elimden bırakmıyorum.’’
Saz çalmaya başladığı ilk yıllarda ustaların, başka aşıkların şiirlerini, türkülerini çalar , söyler. Gençlik yıllarında en büyük üzüntüyü Birinci Dünya Savaşı çıktığında yaşar. Köyün gençleri askere giderken, yirmi yaşında olduğu halde gözleri görmediği için askere alınmaz: ’’Çok üzüldüm, çok çektim. Onlar memleket hizmetine gitti. Ben köyde mahzun ve mahrum kaldım’’ der. 25 yaşında evlenir. Sekiz yıl süren evliliğinden bir oğlu bir de kızı olur. Oğlu on günlükken, kızı da iki yaşındayken ölür. Karısı da bir başkasına kaçar. Tekrar evlenir. İkinci eşinden altı çocuk:geçim sıkıntısı , yoksulluk...
1930’da tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer’in ’’Halk şrini yorumlarken Aşık Veysel kalabalıkların karşısına artık kendi türküleriyle çıkmaya başlayacaktı.
Köyünden dışarı hiç çıkmayan ozan, 1951 yılında ’’Sivas Aşıklar Bayramı’’nda söylediği ilk şiiri ’’Cumhuriyet Destanı’’yla dikkatleri çeker. Sonra da köy, köy, şehir şehir dolaşır, çalar ve söyler .Ünü tüm yurda yayılmıştır.’’Karanlık Dünya’’, köyünde yaşamın içindeki Aşık Veysel’i ele alır. Metin Erksan’ın yönettiği, senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yazdığı bu film, yaşayan bir halk şairini anlatan ilk filmdir.Artık Veysel, sazı sesi ve türküleriyle Dede Korkut’un gelerek Karacaoğlan’a uzanan halk şiiri, geleneğinin sürdürücüsü oldu.’’Uzun İnce Bir Yoldayım’’ ’’Benim Sadık Yarim Kara Topraktır’’,’’Dostlar beni hatırlasın’’, ’’Güzelliğin On Para Etmez’’ adlı türküleri bir bütünün iki parçası gibi ele alınabilecek destan oylumu taşır. Aşık Veysel’in yaşamı yoksulluk içinde geçti. Bir ara Köy Enstitüleri’ne saz öğretmeni olarak tayin edildi, saz öğretmenliği yaptı.
Akciğer kanserine yakalanan Aşık Veysel, 1973 yılında Sivrialan köyünde yaşama veda etti. Doğduğu topraklarda, kendi sesi ve kendi türküleri eşliğinde uğurlandı. Aşık Veysel, eski bir Türk geleneğinde olduğu gibi, sazıyla gömüldü...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.