- 1322 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
SAPLANTILI AŞIK VE KADIN CİNAYETLERİ
SAPLANTILI AŞIK VE KADIN CİNAYETLERİ
Güneş henüz doğmadan uyanır, çay suyunu koyar, ekmekleri diler, dolapta ne varsa salondaki yemek masasının üstüne götürürdü. Her gün aynı şeyler olmasa da süt ve yumurtayı eksik etmezdi.
Güneş ilk ışıklarını apartmanların çatısından everin perdeleri henüz aralanmamış pencerelerine serpiştirirken sevgili karısının emaneti olan biricik kızı Nilay’ı uyandırırdı. Aslında kıyamazdı da ama mecbur, fakültesini dereceyle bitirmiş, hukuk bürosunda işe başlamıştı. Hayat bir mücadele ise alın teri dökmeden olmaz kızım, derdi. Rahmetli annesi hep avukat olacak benim yavrum, derdi tüm dostlarına. Mezuniyete üç ay kala amansız hastalığa teslim olmuştu. Oysa dualarında Allah’ın yavrumun avukat olduğunu göster bana, onu cüppesiyle adliyede göreyim al canım, derdi. Nasip değilmiş demek ki.
Mehmet Bey kahvaltısını yaptırdı biricik kızının, otomobiliyle hukuk bürosunun önüne kadar bıraktı. -toplu taşımaya binmesine gönlü razı olmuyordu- Sonra işine gitti. Kız göreve başladı, artık ben de emekli olayım, diyordu. Emekli tazminatının üstünü tamamlayıp Nilay’a doğum gününde bir otomobil almayı düşünüyordu. Nilay babasının bu çabası karşısında mahcup oluyordu. Gel gör ki babasına laf anlatamıyordu. Öyle ya akşama kadar mahkemede davalarla cebelleş, seni işe baban bıraksın. Komik de geliyordu aslında. Lise yıllarından beri sürekli rahatsız eden saplantılı aşık Can’ın ne yapacağı belli olmazdı. En azından öyle bir risk ortadan kalkmış oluyordu. Ama yüne de kocaman kız olmuştu. Can da son zamanlarda orada burada karşısına çıkıp ’ Benim olacaksın, seni kimseye yar etmeyeceğim,’ deyip duruyordu. Babasına da söyleyemiyordu. Başı belaya girsin istemiyordu. Avukat olunca ben sana gününü gösteririm, diyordu. Kurtulması da gerekiyordu gerçekten. Her gün kadın cinayet haberlerini izlemekten gına gelmişti herkese. Onlardan biri olmadan bu sorunu adli yönden çözmeliydi. Babasıyla vedalaştı ve hukuk bürosunun olduğu apartmanın kapısından içeri girdi. O içeri girmeden babası gitmiyordu. İlla kızının binanın içine girdiğini görmesi gerekiyordu. İçine mi doğmuştu nedir artık?
Günler günleri kovaladı. Yine bir sabah kızına kahvaltı hazırlarken Mehmet Bey’in sol tarafına bir ağrı saplandı. Elini oraya götürdü, birden dengesini kaybetti ve mutfağın ortasına yığıldı kaldı.
Güneş doğdu, Nilay uyuyordu. Saat 09.00 gibi odasına vuran güneş ışığı ile gözlerini açtı. Hemen baş ucundaki telefonunun saatine baktı. Babam neden uyandırmadı acaba? dedi kendi kendine. Hemen doğruldu ve babasının yattığı odaya gitti. Orada göremeyince mutfağa geçti. Gözlerine inanamadı. Babası boylu boyunca mutfakta uzanıyordu. Hemen nabzına baktı. Eli ayağı buz gibi olmuştu. Kalp masajı yapmaya başladı, bir süre sonra vaz geçti. Öldüğünü iyice anlamış olsa gerek. Kalp krizi geçirmiş olmalı, dedi. Daha önce de geçirmişti, uzun uğraşlar sonunda hayata bağlanmıştı. Vakit geçirmeden 112’yi aradı. Hayata tutunduğu, doyamadığı annesinin emaneti, sırdaşı, dostu biricik babasını kaybetmesi kahretti Nilay’ı. O gün işe gitmedi. İkindi namazı mahalle camisinde kılınan cenaze namazından sonra semt mezarlığına, eşinin yanına defnedildi. Herkes dağıldı mezarlıktan. Nilay gitmek istemiyordu. Siz olmadan dünyada olmanın, yaşamanın ne önemi var? dedi ve dizlerinin üstüne çöktü ağladı, ağladı... Dermandan, güçten kesildi. Belki de göz yaşları kurudu. Bayılıp babasının mezarının üstüne taze toprağa yüz üstü düştü. Birlikte çalıştığı arkadaşları hemen ayıltıp oradan uzaklaştılar. O gece evde kalmadı, arkadaşı Haticelerin evine gitti. Hatta bir hafta orada kaldı. Bir hafta sonra evine gitti. Ev soğuktu, ev sessizdi... Ev anılarla doluydu... Ev hüzünlerle doluydu... Ağladı... Hıçkırarak ağladı. Uzandı yatağına uyuyana kadar ağladı. Tehlikelerle dolu bir ormanda kimsesiz kalmış yavru bir ceylan gibi kalmıştı yapayalnız.
Bir akşam işten eve döndü. Canı hiçbir şey yapmak istemedi. Kitabını ayracından araladı okumaya başladı. Yarım saat geçmeden kapının zili çaldı. Bu saatte kim olabilir? dedi. Yerinden kalktı pencerenin perdesini araladı. Bir baktı ki elinde çiçek ve çikolata ile Can ısrarla zile basıyordu. Korkudan dizlerinin bağı çözüldü. Hemen pencerenin önünden uzaklaştı ve kapının arkasındaki sürgüyü iyice itti. Korkarak odasına geçti. Bir süre sonra Can kapıya dayandı. Aç kapıyı, evde olduğunu biliyorum, aç kapıyı! diye bağırdı. Hiç ses çıkarmadı Nilay, sessizce yatağına girdi ve yorganı iyice üstüne çekti. Kapıyı aç, evdesin Nilay, bak sana çiçek getirdim, çikolata getirdim. Kimsen yok. Artık kimin kimsen her şeyin ben olacağım, dedi. Nilay’ın korkusu kat kat arttı. Pencereye doğru gitti. Atlamayı düşündü. Kurtulmak için umudu yoktu. Can’ın elinden ölmektense atlar ölürüm diye düşündü. Sonra vazgeçti. Tekrar yatağına uzandı, titremeye başladı. Aklına polisi aramak geldi. Aradı. Bu arada Can evin kapısını tekmeleme başladı. Açmazsan kırarım kapıyı, öldürürüm seni. Seni başkasına yar etmem demiştim yıllar önce. Yüzüme bakmadın. Yine aynı sözümdeyim. Ya benim olursun ya da hiç kimsenin! diye bağırdı. Belinden tabancayı çıkardı ve kapının kilidine bir kaç el ateş etti. Bir tekmeyle kapıyı açtı. Nilay’ın üzerinden yorganı kaldırdı. Tabancayı kafasına dayadı. Bu ses de ne? Polisi mi aradın? Boşuna uğraşıyorsun. Polis seni elimden alamaz! dedi. Polisler iki dakika sürmeden içeri girdiler. Bırak o kızı, sakın zarar verme! Bırak gel konuşalım. Bir derdin varsa bize anlat. Sana yardımcı olalım, dedi komiser.
Hayır! Sakın yaklaşmayın! Bir adım daha atarsanız tetiğe basarım! diye karşılık verdi. Nilay sadece korkudan titriyordu. Komiser bir adım daha yaklaşınca tetiğe bastı. Nilay oracıkta can verdi. Sonra namluyu komisere doğrulttu. Tabancayı tuttuğu elinin bileğinden kurşun girdi. Komiserin arkasındaki özel harekat polisi iyi nişan almıştı. Çok değer verdiği komiserinin ölmesini yada yaralanmasını önlemişti.
Nilay hukuk bürosunda birlikte çalıştığı arkadaşlarının arasında toprağa verildi. Avukat olmuştu ama saplantılı aşığın-bir ruh hastasının- kurbanı olmaktan kurtulamamıştı.
İSMAİL MALATYA 05/03/2022-CUMARTESİ-İST.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.