- 400 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Cezaevi günleri
Evrensel hukuk her insan için geçerli bir hukuktur. Evrensel hukukta insanlar cinsiyetine, siyasi görüşüne, dini inancına ve ırkına göre yargılanmaz. Kanunlar herkese eşit mesafededir. Bir Fiil ve eylemin sonradan suç kapsamına alınması önceden o fili işleyenleri suçlu saymaz. Hiç bir kimse kanunda olmayan bir ceza ile cezalandırılamaz.
14 Ağustosta saatler 09 gösterdiğinde 11 cezaevi personeli sulh ceza hakimliği ne çıkarıldık avukatlarımız eşliğinde savunmalarımızı yapmamız yaklaşık 5 saat sürdü. Verilen öğle arasından sonra toplu birlikte hakim karşısına tekrar çıkarıldık son savunmalarımızı yaptıktan sonra; hakim 3 infaz ve koruma memurunun adlı kontrol şartıyla serbest bırakılmasına, benimle birlikte 7 infaz ve koruma memurunun kuvvetli suç ve makul şüphe değerlendirmesi ile tutuklanmamıza karar verdi. Orta ne bir sübüt delil ne tanık bulunmamasına rağmen 8 kişi tutuklanarak ceza evine gönderildik
Erzurum Adliyesinden polis araçlarına bindirildiğimiz sırada dışarıda bekleyen eşim, oğlum ve gelinim, diğer arkadaşların aileleri feryat etmekte adeta yıkılmış durumda, Dünya başımıza yıkılmış, işimizi kaybetmişiz, düzenimiz alt üst olmuş oda yetmez gibi ağır bir suçla suçlanarak tutuklanmamız çok ağır geldi. Polis memurları bizi doğruca Erzurum H tipi ceza evine teslim ettiler. Nihayet Müdürü olduğumuz kuruma kelepçeli mahkum olarak teslim alındık. Artık iyice yorulmuş insanlıktan çıkmış vaziyette kapı altı denilen yerde saatlerce bekletildik. Allah için görevli memurlar bize karşı kaba tavır içerisinde olmasalarda amirlerinin talimatına ve işleyen prosedüre uygun hareket etmeleri gerektiriyordu, biz kenfilerinden kesinlikle uygulamaların dışında bir talepte bulunma yoluna tevessül edemedik.
Görevim sırasında Tutuklu ceza evi Müdür’ leri ile karşılaştım, gördüm onların durumlarına vakf oldum, fakat benim be arkadaşlarımın uğradığı bir şekil suçlama ile karşılaşmamıştım. Bunun yanıda suçları ayyuka çıkmış sağır sultanların bile duyduğu suç dosyası kabarık Müdürler, , onlar dışarda normal hayatına devam ederken biz içeride. Rüşvetle mahkumu açık cezaevine ayıranlar, ihhaleye fesat karıştıranlar, On liralık işi yüz liraya bin liraya yaptırarak milletin vergileriyle oluşan devlet hazinesini zarara uğratanlar, Hangi birini saysam ki.
Mahkum kabul yerinde işlemlerimiz uzun sürmüştü artık 13 gün süren yorucu bir göz altı ve adliye sürecinden sonra yorgun düşen bedenimiz ayakta durmaya mecalimiz kalmamış halimizle adeta orada bayılıp düşecek bir hale gelmiştik. yorgunluk ve uykusuzluk bizleri iyice sarsmıştı,
Kapıdan giren Cezaevi müdürü arkadaşımız yanımıza dahi gelmedi sorumlu başmemuru yanına çağırdı bir şeyler söyledi, talimatlarını verdi, bizden tarafa şöyle bir göz ucuyla baktı adeta göz göze gelmemek için gözlerini dahi bizden sakınarak doğruca odasına çıktı. Nöbetçi 2. müdür hiç yanımıza gelmemiş telefonla talimat vermekte sorumlu baş memur ’’tamam efendim, emredersin müdürüm’’ şeklinde talimatlarını almakta, oysa biz buraya getirilirken hiç böylesi bir durumla karşılaşacağımızı tahmin edememiştik. baştan bize iyi davranan sorumlu başmemurun müdür geldikten sonra tavır ve davranışlarıda değişmiş birden bire sert sert konuşmaya talimatlarını diktatörce vermeye başlamış diğer memurlarında tavırları aynı yönde yüzseksen derece değişmişti.
Sorumlu baş memur yanımıza bir infaz koruma memuru görevlenlendirerek bizleri kalacağımız koğuşa götürmesi talimatını verdi, talimatı alan memur sert bir tavırla ’’alın eşyalarınızı beni takip edin’’ biz eşya aramasından sonra dağılmış valizlerimize el kunulmuş yerde duran eşyalarımızı verilen birer kirli poşetlerin içerisine rast gele basarak ellerimize alıp memuru takip ettik kaç demir kapı geçtik bilmiyorum kafam dönmüş şaşırmıştım bizi getiren memur bir bölümde oturan nöbetçi memurlara teslim etti , nöbetçi sert bir komutla bir kenarda üs üste konulmuş yatak ve nevresimlerden birer tane alarak kendisini takip etmemizi söyledi. elimizde posele elbiseler koltuğumuzun altına sıkışıtılmış nevresim battaniye ve zorla taşıdığımız yataklarımızla bir koğuşun kalın demir kapısı açıldı 8 kişi koğuşa konulduk kapılar üzerimize kilitlendi.
Koğuşumuza konulmamızla yataklarımızı dahi bir düzene koymadan, hemen yatak hanede bulunan ranzaların üzerine atarak teker teker yataklarımıza uzandık. günlerin yorgulugu sebebi ile uzanır uzanmaz uyumuşum, uyandığımda akşam olmuş bahçe kapıları kilitleniyor, nöbetçiler pencere demirlerini kapı kilitlerini baheleri itina ve titizlikle kontrol ederek bahçe kapılarını kilitlediler çıktılar biz tam bir kafeste kalmış ürkek bir kuş gibi kalbimiz kut kut atarak yaşayacağımız günlerin gecelerin korkusu içinde geçmişimize doğu yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. bu yoluluk bir nevi geçmişle yüzleşme, artılarım eksilerim ve pişmanlıklarım,
Acılar taze olunca yanıyor yüreği insanın, biz acıların tazeliği ile dalıp dalıp gidiyoruz geçmişe. ne vardı bu geçmişte geri getirilemeyen geçmişte, hangi pişmanlıklar vardı hangi kusurlar, hangi hangi toz pembe hayaller hangi temiz veya kirli geçmiş.
Ben görevimin 23. yılındaydım 23 yıl demir kapıları uzaktan seyretmişim 23 yıl bakmışım sadece görmemişim o kapalı kutuları, neler vardı içinde, nelere gebeydi karanlık geceler, Arkadaşların hepsi mesleğinin başında idi henüz üç yıllık beş yıllık memuriyetleri var, hepsininde ayrı ayrı hayat hikayeleri, ayrı ayrı hayalleri ayrı ayrı beklentileri vardı. ortak noktaları kader mahkumu olmaları oldu.
Üstüm değirmen taşı altımda mermer ayak
Değermen taşı döner hemde gıcıldayarak
Faydası yok figanın, desemde faydası yok
Ruhumdan bedenimi,seyrettim ağlayarak
Güneşe hasret kaldım kadrini bilmemişim
Benki bunca yolları boşa gidip gelmişim
Unuttum gök maviyi ne güzeldi yıldızlar
Dolunayın nurunu nede çok severmişim
Ağustosta buz beton ve bitmeyen geceler
Saatler saniyeyi benim ile heceler
Geçmek bilmiyor zaman dişlide engelmi var
Her gün yalvarıyorum bitin artık geceler
Geceler düşman oldu geliyor akın akın
Kâbusu başka yerde başka pazarda satın
İstemem sizden lütuf beni bana bırakın
Kârında gözümüz yok ister bire bin katın
Sabaha dek inlerim yorgunluğum bire bin
Koğuş su dolu havuz karanlıkta yüzerim
Ufkum zifri karanlık yok bir ışık sıdıran
Gündüzümü de çaldı bitmeyen gecelerim
Devamı gelecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.