- 339 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Huzura giden yol
Huzura giden yol
Artık kahramanlıkla ne ilgisi vardı bu savaşların. Hiç anlamış değildim. İnsanın en zor savaşıda kendisiyle değilmiydi. Bunu çok sonra insanoğlu ,girdiği savaşın girdabına yıllar geçince fark ediyordu. İnsan gençlikte hayatın değerini bilmiyor, kendini dünyanın meşagatlarına kaptırıp gidiyormuş. Bu meşagatları seçme insandan insana değişiyordu. Bunu
mekan, durum, ekonomi ve toplumun belirlediğini fark ediyordum.
Hayat merdiveninden inişler çoktan başlamıştı. Gençlikte o çıkışın bir de inişi olduğunu insan hiç kestiremiyordu. Devamlı o merdivenlere tırmanacak gibi geliyordu. Genelde yaş elliden sonra insan ,kendi içine girip o savaşı kendine veriyormuş. Bende bunu yaşayarak gördüm. Uzun bir zaman keşkelerle uğraştım. Sonra etrafımdaki kalabalıklardan kısım kısım uzaklaştım. Hepsini parça parça analize ettim. Çoğu ilişkilerin yapmacık ,sahte olduğunu ve egonun yattığını gördüm. Kendi yakınımdan temizlemeye çıktım. En çok sevdiklerin insanı üzdüğünü ve incittiğini gördüm. İnsan anlaşılmak isteniyordu. Bunun bende olduğununda farkına vardım. Benim arkamda olsunlar,haklı olduğumu onaylasınlar vesaire vesaire …Bunu görmem bir hayli yıllarımı aldı. Herkesi kendin gibi bilmenin tanımanın çok zararını çektim. Ben kimseyi incitmedim ,neden beni kırıyorlar ,neden benim başıma bunlar geliyor diye içimi yediğim günler oluyordu.
Oysa dünyayı güzelleştiren doğa, insan ve canlılardı. Ama en çokta kirleten yine sonuçta insandı. Kişisel kitapları çok okuyordum. Kısa bir zaman faydası oluyor sonra unutup giderdim. Kendimi hiç tanımadığımı fark ettim. Ben kimdim, ben neydim,niye bu dünyaya geldim gibi soruları kendime soruyordum. Bu yaşananlardan benim payım yok muydu?
Karanlık bir tünelin içinde ışık arıyordum. O ışığa adım adım yaklaştığımı fark ediyordum.
İnsan çok güçlü bir varlıktı. Tanrının bireyselleşmiş haliydi. Kendi içime yolculuğum çoktan başlamıştı. Önce ben kendim olmalıydım. El alemden bana neydi. İnsan yalnız doğuyor ,yalnız ölüyordu. Bunda korkulacak bir şey yoktu. Annemiz babamız bile bu dünyaya gelmemiz için bir araçtı. Yaşadıklarımı kısım kısım kabul etmeye başlamıştım. Kabul etmek yolun yarısıymış . Mükemmel olmayı en aza indirdim. Basit ve sadeliği seçmeye başladım. Yediklerim ve giyimlerim değişti. Kendi yolculuğumda hayır diyememe ve kendimi ifade edememe zorluğu yaşadığımın farkına vardım. Kendi düşüncelerimin değişmesi lazımdı. İçimdeki korkuları buldum. İnsanın kendisiyle savaşında baş etmek bir hayli emek istiyordu. Hayır demenin gücünü çok geç fark ettim. Çok güzelde oluyordu hayır demek. Evetten çok güçlüymüş. Hayır dedikçe içimde tarifsiz bir güç hissettim.
İnsanın en büyük savaşı aslında kendisiylemiş. İnsanın kendi duygu ve düşüncelerini törpülemek ,dengeye getirmek ,almak ve vermek dengesinide dengelemek çok önemli imiş. İnsanın önce kendisini sevmesi ,değer vermesi gerekirmiş. Önce ben olacaksın. Uçakta bile maskeni önce kendine ,sonra çocuğuna tak diye anons ediliyordu. İçimdeki bu yolculuk hiç bitmeyecekti. Gittikçe o yol başka başka yollara açılıyordu. O gidilen yolun sonunda ışığı göreceğimi biliyordum.
O ışığa kavuşmanın ve sükunetin verdiği huzuru hiç bir şeye değişmezdim. Şimdi kendimle savaşı bırakalı hayli zaman oldu. Kendimi sevmeye ve değer vermeye başlamıştım. Kendi kendinle yetinmek ve basit yaşamak çok güzeldi. Teslimiyete ,akışa güveniyor ve mutlu oluyordum. Benden biz olarak sevgi ve barış dolu günlere yelken açıyordum. Şükür edecek yığınla sebeplerim vardı. Sanırım huzur ve mutluluk bence buydu.
Feride
14-02-2022