- 483 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI SON NOKTAYI KOYDU:CAMİLERDE SANDALYEDE NAMAZ ALLAH KATINDA KABUL OLMAZ!!
’’İnsan, diz kapaklarını kırıp bükmeden yürüyemez. Ama son birkaç senedir; yürüye-yürüye câmiye gelebilen, câmi ve apartmanlarda merdivenleri çıkabilen, pikniğe gidip bağdaş kurup oturabilen, evinde bir bacağını altına alıp koltukta ve sandalyede oturabilen nice kimseler câmide namazlarını sandalyede kılıyorlar.
Onları gören bazıları da “Demek ki böyle de olabiliyormuş. Benim ağrım-sızım var” diyerek bir sandalye ediniveriyor. Gün geçtikçe de böyle namaz kılanlar da câmilerdeki sandalye ve tabure sayısı da artıyor.
Bazı câmilerde namaz kılmak için sâbit oturma yerleri bile yapılıyor. Hatta bazı yerlerde sıralar konulmaya başlanmış.
Birkaç sene önce, bulunduğum semtteki bir câmide sandalyelerin birer ikişer arttığını görüp rahatsız olmuş ve bunu imama söylemiştim. O da sandalyeleri kaldırıverdi…
Namazlarını sandalyede kılanlar, sandalyeleri göremeyince namazlarını zorlanmadan sandalyesiz kıldılar… Sonra kendileri portatif sandalye getirip onların üzerinde kılmaya başladılar. Ama birkaç gün sandalyesiz kılmakta hiç zorlanmadılar.
Secdesiz namaz câiz olmadığından, işte sandalyede kılınan o namazlar câiz olmaz.
Bu yazı, sandalyede namaz kılanları suçlamaya yönelik değil bir yanlışa işaret için kaleme alınmaktadır. Onlar tabii ki bunu ibâdetlerini yerine getirmek niyetiyle yapıyorlar.
Herkes fıkıh âlimi olmadığı için bu şekilde kılınan namazın câiz olup olmadığını birçoğu bilmez, bu da gayet normaldir. Ama vazifelilerin söylemeleri lâzım.
Bacaklarım ağrıyor deyip, altına hemen bir sandalye çekerek namaz kılan bazı dostlarımız vardı. Onlara bunun câiz olmadığını söyledim, şimdi namazlarını basbayağı sandalyesiz kılabiliyorlar…Demek ki kılınabiliyormuş.
Kılınabiliyormuş da önceleri sandalyede namaz kılan bu dostlarımızın sandalyede kıldıkları namazları kaza etmeleri farz.
Çünkü, İslam fıkhına göre, “Secde etmesi mümkün olan bir kimsenin, secde etmeden kıldığı namaz câiz olmaz.”
Hatırımıza, “Peygamberimiz’in zamanında sandalye, koltuk, kanepe mi vardı? Olsaydı belki onların üzerinde namaza izin verilirdi” gibi bir düşünce gelmesin.
Çünkü, Kur’an-ı Kerim’de, koltuk, kanepe ve sandalye mânâsına gelen “Erâik” ve “Kürsî” kelimeleri geçiyor. Peygamberimiz’in namaz dışında sandalyede oturduğu da vâkidir.
Ama onun üzerinde namaz kıldığına, kılınmasının câiz olduğuna dair bir rivâyet yok. Fıkıh kitaplarımızda da hiçbir kayıt bulunmuyor.
İslamın ilk yılları; müşrik, Yahudi ve Hıristiyanlarla yapılan harplerle geçti.Bu harplerde, nice sahâbe ve tâbiîn bacaklarından kılıç yarası aldı. Ama hiç birine sandalyede namaz kılma izni ve cevazı verildiğine dair bir kayıt göremiyoruz.
Peki Hocam,hastalar ve böyle yaralı kimseler namazlarını nasıl kılacaklar?
Bu sorunun cevabı, açık açık kitaplarımızda mevcut. Zaten âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor: “O (akıl sahipleri) ayaktayken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar…”
(Âl-i İmran sûresi, âyet: 191)
Tefsir âlimleri bu âyetin tefsirinde, “İbâdet, eldeki imkana göre olacağından, hastanın namazı kendi durumuna göre olur” demişlerdir.
Fıkıh âlimleri de, namazın nasıl kılınacağını bu âyetteki sıralamaya göre şöyle tarif etmişlerdir: Sıhhatli kimseler namazlarını ayakta durarak, rükû ve secdelerini tam yaparak kılarlar.
Ayakta kılamayacak kadar hasta olanlar oturarak kılarlar. Normal oturabiliyorlarsa öyle kılarlar. Normal oturamıyorlarsa bağdaş kurarak veya ayaklarını uzatarak kılarlar. Yan üstü rahat ediyorlarsa yan üstü yatarak kılarlar.
Hastalıkları daha ileri ise îmâ ile (kafa işaretiyle, yani kafalarını rükûda biraz eğerek, secdede daha fazla eğerek) kılarlar.
İleri derecede hasta olup îmâ ile de namaz kılamayacak durumda olanlara namaz kılma emri yoktur. Onlar namaz kılmaz, günahkâr da olmazlar.
Değerli okuyucular, gördüğünüz gibi bu sıralamada sandalyede namaz kılma şekli yok. İçerisinde sandalyede namaz kılma izni bulunmayan bu sıralamayı da ben yapmıyorum, fıkıh kitapları yapıyor.
İnsanın hatırına, “Secde edemeyecek bir hastalığı olan müslüman ne yapacak?Bu kimsenin sandalye üzerinde namaz kılmasına ne mâni var?” gibi bir soru gelebilir.
Buna, “O kimse namazını yukarıdaki sıralamaya göre kılar. Bu sıralamanın dışında insanı sandalyede namaz kılmaya zorlayan bir hastalık yoktu. Yeni bir “Sandalye hastalığı” mı ortaya çıktı?” diye cevap verilebilir.
Tamam da, câmilerde sandalye ve sandalyeyle namaz kılanlar niye habire çoğalıyor? Sebebi sandalye hastalığı(!)nın çoğalması mıdır, yoksa câmi cemaati olarak bir oyuna mı geliyoruz?
İnsanın hareketine engel olan romatizma, bel ağrısı, baş dönmesi gibi hastalıklar yeni değil eskiden beri var. (Bu durumda nasıl namaz kılacaklarının cevabı da yukarıdaki sıralamanın içinde)Sandalye de eskiden beri var.
Ama sandalyede namaz eskiden beri yok; yeni bir şey…Yeni bir şeyse de câmilere sandalye konulma arzusu, 70-80 senedir malum çevrelerin üzerinde durduğu bir konudur.
Osman Nuri Çerman(bana göre soyadına bakılırsa bu zat Sabataycı olmalı)… Bu şahıs, dinde reform yolunda ve câmilere masa ve sandalye konulması için ölene kadar uğraştı. Ama göremeden öldü.
O istediği için değilse de nedense bugün câmilerde sandalye sayısı ha bire artıyor…Bir arkadaşım geçen ay Lübnan’a gidip geldi. Diyor ki, “Bir câmiye girdim, cemaatın üçte biri namazını sandalyede kılıyor.”Türkiye buna doğru mu gidiyor veya götürülüyor? Oyuna mı geliyoruz? Ve bu neyin nesi?’’ (1)
***
Camilerde sandalyeler çoğaldı.Bazı camilere sabit koltukvari kanepevari mobilyalar konulmaya başlandı.Bu bize geçmişte CHP nin yaptığı Camileri Kiliseleştirme proesini getirdi.İsmet Paşa Başbakan ,Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanı,Şerafettin Yaltkaya (14.01.1942 – 23.04.1947) Diyanet İşleri Başkanıydı.
Başbakan İsmet İnönü oluşturulan bir Komisyon marifetiyle camileri kilisevari mobilyalarla doldurmak,Kuranı Kerimi manzum şiirlerle düzenlemek için bir çalışmanın içerisine girmişlerdir.
Rahman Suresine kadar şiirleştirilmiş Kuran Sureleri ve örnek camii hazırlanmıştır artık çalışmalar tüm hızıyla devam ederken Diyanet İşleri Başkanı,Şerafettin Yaltkaya bir süre sonra hastalanır gırtlak kanserinden öteki aleme göç eder.
Yeni Diyanet İşleri Başkanı olarak atanan Ahmet Hamdi Akseki ( (29.04.1947 - 09.01.1951)merhum huzura çağrılarak bilgilendirilir.
Bu yeni Diyanet İşleri Başkanı:-Bakın Efendiler bu dinin boğazı çok sıkıldı.Bu dini benim elimde öldürmek katletmek istiyorsanız önce benim canımı alın ondan sonra bu işi yapın der.
Sonra bir kurnazlık düşünerek :Benim bir ilim heyetim var.İstanbula gidip onlarla bir görüşeyim ondan sonra bu işe devam edelim der süre ister.
Trene binerek İstanbul’a varır.İstanbul’da hemen Sebillür Reşat Dergisinin sahibi arkadaşı Eşref Edip merhuma durumutüm detaylarıyla anlatır.İkisi bir plan tertip yaparlar.
İlk haftada çıkan dergide 10 bin nusha Kuranı Kerime büyük Hakaret başlığıyla yazılan makaleyi geceyarısı tüm Anadoluya el altından dağıtırlar.Aadoludaki insanlar ne oluyor diye kıyama direnişe kalkışır.
Halkın durumdan haberi olduğunu gören yetkililer bu işten vaz geçmek zorunda kalırlar.İşte Osman Nuri Çerman vb. bu adamlardan sadece birisidir.
Cumhuriyet Tarihinde defalarca bu türden Türkçe ezan-merkezi ezan-camileri kiliseye benzetme,cuma namazını kısaltma vb. faaliyetler olmuşsa da halkımız buna geçit vermemişlerdir.
***
Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda son noktayı koydu: Sandalyede oturarak namaz kılınmaz dedi.Din İşleri Yüksek Kurulu, “Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için asıl olan namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar” dedi.
"İBADETTE SAMİMİYET OLMALI
"Diyanet, din görevlilerine yazı göndererek, “Kul Rabbi’ne ibadet ederken hem özde samimi olmalı hem de dinin belirlediği şekil şartlarını tam olarak yerine getirmeye özen göstermelidir. Özen ve hassasiyet eksikliğinden dolayı Rabbine karşı sorumlu olacağı bilincinde olmalıdır.
Bu sebeple namazını tabure, sandalye ve benzeri şeyler üzerinde kılan müminin ileri sürdüğü mazeretleri kendisini vicdanen rahatlatacak boyutta olmalıdır. Namazı asli şekline uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedenî rahatsızlıklar bu konuda meşru mazeret olarak görülmemelidir” dedi.
"GÜCÜ YETEN AYAKTA KILMALI
"Namazın rükünlerden herhangi birinin mazeretsiz olarak terk edilmesi hâlinde namaz sahiholmayacağını" dile getiren Diyanet, namazın rükünlerinden herhangi birini yerine getirmeye engel olan rahatsızlıkların da kolaylaştırma sebebi sayıldığını kaydederek, “Buna göre; namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için asıl olan oturarak kılmaktır.
Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar” ifadelerine yer verdi.Diyanet son olarak, şunları söyledi:“Camilerde sandalyede namaz kılmak, göze hoş gelmeyen bir görüntü ortaya çıkarmakta ve cemaat arasında tartışmalara sebep olmaktadır.
Özellikle üzerinde namaz kılmak amacı ile camilerde sıralar hâlinde sabit oturakların yapılması, cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalıkve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur.
KAHVEHANEYE BENZETECEKLER
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan İlahiyatçı Yazar Osman Ünlü, tabureyle namaz kılmanın dinen uygun olmadığını, fıkıh kitaplarında namazın nasıl kılınacağının yeteri kadar anlatıldığını söyledi. Kitaplarda yer alan namazı ayakta kılamayanlar için ‘oturarak kılın’ yazılarının yanlış yöne çekildiğini kaydeden Ünlü, “Burada oturmaktan maksat bağdaş kurarak namaz kılın anlamındadır.
Bağdaş da kuramıyorsa o zaman ayaklarını kıble istikametinde uzatın ve o şekilde namaz kılın. Secdeye de nasıl gider derseniz de secdeye gitmesine hiç gerek yok. Çünkü ayaklarını kıbleye istikametine uzatmıştır. Tekbirini oturduğu yerde alır, ellerini bağlar, rükû için de biraz eğilir. Secde için de bundan biraz daha eğilir buyuruluyor. Dinimizin, nasıl kılınacağı konusu anlatılırken ayakta duramayanlar için bu bildirilmiştir” diye konuştu.
Her şeyin çok açık ve net bir şekilde yazıldığını ifade eden Ünlü, “Son zamanlarda bakıyoruz ki vatandaşlar kendi inisiyatifiyle taburelerini alıyor camiye geliyor. Bir baktık ki bu iş çığırından çıkmış bir vaziyet alıyor. Ondan sonra da camilerde hususi yerler yapılmaya başlanılıyor.
Neredeyse kahvehaneye, kafeye benzeteceklerdi. Bunun önüne geçmek için Diyanet İşleri açıklamalarda bulundu. Oysaki kitaplara bakılsa bunlara hiç gerek kalmayacak” dedi.
***
Mevzumuza bütün bu bilgilendirmelerden sonra kaldığımız yerden devam edelim:
PEKİ HASTANIN, AYAKTA DURAMAYANIN NAMAZI NASIL OLMALIDIR?
Hasta kimsenin nasıl namaz kılacağını güzelce anlayabilmek için,ilk önce namazı şu üç kısma ayırarak,her birerinin ahkamını birbirine karıştırmadan ortaya koymak gerekir.
1.Kaimen (ayakta namaz)namaz:Sağlık sıhhati yerinde olan kişinin erkanına ve heyetine riayet ederek kıldığı namazdır.
2.Kaiden (oturarak namaz) Namaz:Secdeye muktedir olup ayakta duramayan kimsenin kıldığı namazdır.
3.Mümiyen (ima ederek namaz)Namaz:Secdeye muktedir olmayan kimsenin kıldığı namazdır.İma,oturarak veya ayakta yapılabildiği gibi buna muktedir değilse yatarak ta ifa edilebilir.
Hasta kimsenin namazı bunlardan ikinci ve üçüncü kimsenin namazı olduğundan burada sadece bunlar üzerinde durulacaktır.
KAİDEN (OTURARAK KILINAN) NAMAZLA İLGİLİ HÜKÜMLER:
Farz namazları oturarak kılmanın caiz olması hangi özürler iledir:
1.Namazın içinde veya öncesinde hasıl olan bir hastalık sebebyle,
2.Kıyamdan (ayakta olmak)dolayı hastalığının artmasından korkarsa,
3.İyileşmenin yavaşlamasından korkarsa,
4.Başının dönmesinden korkarsa,
5.Kıyamda şiddetli bir elem duyarsa,
6.Ayakta kılacak olursa bevli (idrar)akacak olursa,
7.Oruç sebebiyle kıyam müteazzır(ızdırap-sıkıntı) olursa,(2)
(İşte bu gibi sebeplerden dolayı) kıyam özürlendiği zaman oturarak namazını kılar.(3)
Ancak kıyamdan bir kısmı üzerine muktedir olursa,ne kadar gücü yetiyorsa o kadar ayakta durmalı,gücü yetmediği zaman oturmalıdır.
Eğer kıyamın bazısı üzerine kadir olursa,ayağa kalkar.Mesela iftidah tekbirini,ayakta almaya kadir olmakla veya tekbir ve kıraatten bir kısmı üzerine kadir olmakla,bu taktirde o kimse kıyam ile emrolunur.Şemsül-Eimme de r.h.buyurur ki:Bu sahih olan görüştür.Bunu terkedecek olursa namazının caiz olmamasından korkulur.(4)
Yine kıyamı bir şeye yaslanarak yapabilecek ise,namazını böyle kılmalı,hemen oturmamalıdır.
Velev ki duvar veya asaya dayanarak olsun,bir ayet veya iftidah tekbiri miktarı dahi olsa,kıyamın bazısı üzerine kadir olursa,kadir olduğu kadar ayakta olarak namazını kılması lazımdır.(5)
Bununla beraber kıyamı ayakta dimdik yapamayan kimseler,yaslanarak ta olsa yapabildiği kadar kıyam etmelidir.
Dik olarak kıyamdan aciz ise,Ulemamız dediler ki:Dayanarak ayakta durur.O kimseye ancak bu kifayet eder.(6)
Oturarak namaz kılma ruhsatı kendisine tanınmış kimse nasıl oturur?
Bağdaş kurmak veya bunun gayrı,oturuş tarzlarından hangisini dilerse öyle oturarak namaz kılabilir.(7)
Bununla beraber Ulemamız bu hususta şöyle de buyurmuştur:Burada şöyle söylenilmesi lazım gelir.Eğer teşehhüd için oturur gibi oturması ona başka oturuşlardan daha kolay veya diğer oturuşlara müsavi(eşit),teşehhüdde oturur gibi oturmak daha evla olandır.Eğer böyle olmazsa bütün vaziyyetlerde,kendisine en kolay geleni tercih edebilir.(8)
Yine dik olarak oturmaktan şayet aciz olsa dediler ki yaslanarak oturur.O kimseye ancak bu kifayet eder.(9)
Oturarak kılınan namazın eda şekli:Rukü ve secdesini yaparak,oturarak namazını kılar.(10)
Rukunun tahakkuku için belin eğilmesi gerekir.Çünkü ruku:Belin eğilmesiyle beraber,başı eğmektir.(11)
Secdesini ise normal şekilde yapar.
Nafile namazlarda ise kıyam ayakta durmak özürsüz terk olunabilir mi?
Kıyamın farzıyyeti,farz namazlara mahsustur.Nafile namazlarda kıyam farz değildir.(12)
Ancak ayakta kılmak nafile namazlarda da eftal olandır.Kıyamın üzerine kudret ile beraber (gücü yettiği halde) oturarak nafile namaz kılmak caiz olur.Lakin o kimse için ayakta kılanın ecrinin yarısı vardır.
Ancak bir özür olursa müstesna.Özrü sebebiyle oturarak namaz kılan kimse için ayakta kılanın aynısı sevabı vardır.(13)
MÜMİYEN (İMA EDEREK KILINAN )NAMAZ İLE ALAKALI HÜKÜMLER:
Farz namazları ima ile kılmanın cevazı,aşağıdaki özürler iledir:Kıyam değil de ruku ve secde özürlendiği zaman ima ile namazını kılar.(14)
Burada sadece secdenin özürlenmesi de yeterlidir.İmada ruku ve sucudun(secdeler)mean teazzürü(özürlenmesi)şart olmayıp yalnız sucudun teazzürü dahi kafidir.(15)
Secdenin teazzürü,ima ile namazın cevazı için)yeterlidir.(16)
Sucuttan yalnız burnu üzerine dahi secde edememek vechile aciz olan,her ne kadar rukua kadir olsa da ruku kendisinden sakıt olur yani onu da ima eder.(17)
Sadece ruku özürlendiğinde,yani ayakta durabilen,secde de yapabilen ancak ruku yapamayan kimse nasıl namaz kılar?
Öncelikle böyle bir şey vaki değildir.Bahrur-Raik isimli eserde,musannıfı şöyle buyurur:Ruku müteazzır olup secdenin müteazzır olmama durumunu ben görmedim.Böyle bir şey vaki de değildir.Çünkü rukudan aciz olan kimse zaten secdeden de aciz olur.(18)
Eğer böyle bir şey vaki olursa rukuu ima ile secdeyi ise normal şekilde yapması lazım gelir.
Böyle bir şeyin vaki olduğu takdiri üzere,secdenin düşmemesi lazım gelir.Çünkü ruku secdeye vesiledir.Vesilenin teazzürü indınde maksut düşmez.Kıyamın teazzürü indinde ruku ve sucut düşmediği gibidir.(19)
Sadece oturma özürlendiği zaman yani kıyam,ruku ve secde yapabilen,ancak teşehhüdde oturamayan kimse nasıl namaz kılar?
Kaiden namaz kılmaya,ayakta durmanın özürlenmesi sebebiyle,Mumiyen(imayla) namaz kılmaya ise,sadece secdenin özürlenmesi sebebiyle ruhsat verilir.
Şu halde fıkhımızda,sünnet yolu üzere oturmanın özürlenmesi namazda herhangi bir değişikliğe sebep olmaz.
Teşehhüdde sünnet üzere oturuşunu yapamayan,oturma vakti geldiğinde nasıl kolayına geliyorsa öylece oturur.
Bu kimse kıyam,ruku ve secdelerini yaptıktan sonra oturma vakti geldiğinde,bir sandalye veya iskemle üzerine dahi oturabilir.
Sıhhatli kimse dahi,sünnet üzerine olan oturuşu terke etse,namazı kerahatle beraber caiz olur.
Namazın mekruhları sayılırken şöyle buyrulur:
Musallinin,özrü olmaksızın bağdaş kurması ( tenzihen=helale yakın)mekruhtur.Çünkü bağdaş kurmada,teşehhüd için olan oturma sünnetinin terki vardır.Ancak özür sebebiyle bağdaş kurmak mekruh olmaz.(20)
Aynı husus kelp(köpek) oturuşu gibi oturmak meselesi için de geçerlidir.(21)
Şu halde oturmanın sünneti,özür sebebiyle terk edildiğinde,herhangi bir mahzur lazım gelmez.Kıyam,ruku ve secdesini yapıp oturamayan kimse,istediği gibi oturarak teşehhüdünü yapar.
İMA NASIL YAPILIR?
İma oturarak veya ayakta iken yapılabilir.Oturarak ima yapmak,ayakta imadan daha evladır.(22)
Çünkü oturarak imada arza(yere) daha yakın olmak vardır.(23)
Oturarak ima özürlendiği zaman,ayakları kıbleye doğru olduğu halde,sırtüstü yatarak ima eder.
Şu kadar var ki musalli(mümkünse)dizlerini diker.Çünkü kıbleye ayakları uzatmak mekruhtur.Kıbleye yüzü gelsin için hafifçe başını kaldırır.(24)
Veya yüzü yine kıbleye doğru olduğu halde,sağ veya sol tarafı üzerine yatarak da ima edebilir.Ancak sırt üstü yatarak ima etmek efdaldir.(25)
Yatarak dahi ima etme müteazzir olduğu zaman,namaz tehir olunur.Kesrete(çoğunluk) bağlı olmakla kazası sakıt olur.
Başı ile ima müteazzir olduğu zaman,kılamadığı namazlar,bir gün ve bir gece üzere zait olmakla kesrete ulaştığı zaman ondan kaza sakıt olur.(düşer)(26)
İMA NASIL TAHAKKUK EDER,ÖLÇÜSÜ NEDİR?
İma secdesi,rukudan daha aşağıda olur.(27)Eğer müsavi,eşit olursa sahih bir ima olmaz.(28)
İmada ölçü başı eğmektir.Belin bükülmesi illa lazım değildir.Zira imanın hakikati başı eğmektir.(29)
İma için eğilmekte mübalağa lazım olmayıp,biri birinden farklı biraz eğilmek kafidir.(30)
Sandalyede kılınan namaz hangi namaz sınıfındandır:
Sandalyede kılınan namaz,oturarak kılınan namaz sınıfından değil,ima ile kılınan namazdır.Böyle olunca sandalyede namaz kılma cevazı,ancak secdeyi yapamayan kimseler içindir.
İmada efdal olan ise,yerde oturarak namaz kılmaktır.Bunun için,ima ile namaz kılacak olan kimse,sandalye gibi bir eşyaya muhtaç değildir.
Secdeye muktedir olamayan kimse,namazını sandalyede ima ile kılacaksa,namazını nasıl kılar:
Mesela,boğazında yara olan kimse,ruku,kıyam ve kıraat üzerine kadir olduğu halde,eğer secde edecek olsa,yarası akacak durumda ise,namazın tamamını ima ile oturarak kılar.
Şayet kıyam ve ruku ile namazını kılar ve secdevakti geldiğinde oturup secdeyi ima ile yaparsa bu ona kifayet eder.Lakin eftal olan evvelkisidir.Çünkü kıyam ve ruku bizatihi kurbet olarak meşru kılınmamışlardır.
Belki secdeye vesile oldukları için meşrudurlar.(31)
(Secde düşüp ima ile yapılınca kıyam ve rukuda düşer.Onlarda secde gibi ima ile yapılır)
Nimeti İslam isimli eserde,bu iki görüşten farklı bir görüşe yer verilmiştir.Şöyle ki:Kadir olduğu kadar kıyam velev bir ayet veya bir tekbir miktarı olsun ona farz olduğundan kıyama kadir ve ruku ve sucuttan aciz olan meriz(hasta),namaza kaimen durup ve kıraat için kaim olup,ruku ve sucut için ima eder.(32)
Burada ruku ve secdenin oturarak ima edilmesi ile beraber,farz olan kıyamın da yerine getirilmesi üzerinde durulmuştur.
Ancak bu hüküm hakkında diğer ulemamız şöyle buyurur:Amma kıyamın farz olduğu diye zikredilen hususu,ben Nehir isimli eserin gayrısında,mezhebin kitaplarından yanımda olanlarda bulamadım.Belki Ulemanın tamamı şu ta’lil üzere müttefiktirler.:Kıyam,secdeye vesile olduğu için (secdeye muktedir değilken)kıyam sakıt olur.(33)
Şu halde sandalyede namaz kılacak kimse,illa sandalyede kılacaksa,efdal olan kavil üzere,oturarak iftidah tekbirini aldıktan sonra,ruku ve secdesini ima ile yapıp namazını bu suretle tamamlar.
NAFİLE NAMAZLAR ÖZÜRSÜZ İMA İLE KILINABİLİR Mİ:
Ruku ve secde nafile namazlarda da farzdır.Böyle olunca,özürsüz ruku ve secdenin ima edilmesi caiz değildir.
Ancak nafileler için şu ruhsat tanınmıştır:
Şehrin dışında,yani müsafir için kendisinde namazı kısaltmak caiz olan her mevzıda(müsafir olmasa da özürsüz)binek üzerinde nafile namaz ima ile kılınabilir.(34)
Buna göre mazeretsiz,ima ile kılınacak nafile namazın cevazında,şehrin dışında ve binek üzerinde olmak şartları vardır.
Şu halde nafile namazdır,oturarak kılınabilir diye,mesela teravih ve beş vakit namazın sünnetlerini,mazeretsiz olarak sandalyede ima ile kılmak caiz değildir.
Hulasa olarak,farzı İmam uyarak ayakta kıldıktan sonra,sünnetleri ve teravihi sandalyede kılmayı alışkanlık haline getirenlerin,namazlarının olmadığı kendilerine hatırlatılarak,sandalyedeki namazın,ima ile kılınan namaz olduğu,nafilelerin ise ancak özür bulunduğunda ima ile kılınabileceği,eğer oturarak nafile kılacaksa,bunun ancak secde yapılarak kılınabileceği,secde yapabilmek için ise sandalyeden yere inmek gerektiği tenbih edilmelidir.
Rabbim yaptığımız ve yapacağımız tüm ibadetleri kabul eylesin.Bizlere bu güzel dini veren Rabbimiz,bu Kutsal İslam Dinimizi bizlere taşıyan,nakleden Ehl-i Sünnet Alimlerimizden Eshabı Güzinden razı olsun.
KAYNAKLAR:
1.Ali Eren.Camilerde Sandalyede namaz meselesi.
2.Dürer.c.1 s.127
3.Dürer c.1s.128
4.Dürer.c.1.s.128
5.İbni Abidin c.5 s.402
6.İbni Abidin c.5.s.408
7.Dürer c.1 s.127
8.İbni Abdin c.5 s.408
9.age.c .5 s.408
10.Dürer c.1.s.127
11.İbni Abdin c.3.s.392
12.Dürer c.1.s.67
13.Nurul İzah s.84
14.Dürer c.1.s.128
15.Nimet-i İslamc.1 s.338-339
16.İbni Abdin c.5 s.402
17.İbni Abdin c.5 s.409
18.Nimeti İslam c.1 s.338-339
19.age.c.5 s.409
20.Dürer c.1 s.107
21.Dürer c.1 s.107
22.Dürer c.1 s.108
23.İbn-i Abidin c.5 s.402
24.İbn-i Abidin c.5 s.402
25.’’ ’’ ’’
26.İbn-i Abidin c.5s.403
27.Dürer c.1 s.128
28.Bahrü’r Raik c.2s.123
29.İbn-i Abidin c.5 s.409
30.Nimet-i İslam c.1 s.338-339
31.İbn-i Abidin c.5 s.409
32.Nimet-i İslam c.1 s.338-339
33.İbn-i Abidin c.5 s.409
34.Dürer c.1 s.118
26.01.2022//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.