- 372 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Ceza Evi Müdürünün Hatıralar 6
Gün geçtikçe yeni yeni olaylara tanık oluyordum, dışarıda olsam mübalalı bulurdum bu cümleleri, belkide çok fazlada önemsemezdim, şimdi içinde olduğum için kendi bulunduğum konumda bile bazı olayların dışa yansıtıldığı gibi değil gerçeklerin çok farklı olduğunu, hırsızlığı alışkanlık haline getiren çocuklar gardiyanın karşısına çıktıklarında ’’valla billa suçsuzum baş efendi’’ dedikleri gibi, ilk zamanlar bende inanırdım söylediklerine sonra sonra dosyalara göz attıkça gerçeklerin öyle olmadığını, gerek terör olsun gerek adli ayrımsız çoğunluk aynı durumda . Çaycı latif gibi hasbel kader suç işleyen istisnalarda yok değil, işte bunlar çekiyor cezayı. Bir Nahçıvanlı Azeri türkü ile iki gece DSİ misafir hanesinde aynı odayı paylaştığım birisini yaklaşık üç ay sonra ceza evine yeni gelen mahkumlar arasında gördüğüm çok şaşırmıştım, adamcağız beni görünce biraz rahatlar gibi oldu. suç işleyeceğine fazla ihtimal verilmeyecek birisi olduğu, olsada çok düşük bir ihtimal. Adam la bayağı uzun sohbetimiz olmuştu, Türkçeyi güzel konuşuyordu özellikle Azeri lehçesini, onunla sovyet rusyası dönemlerine ilişkin Azerbaycan türkünün yaşadığı zorluklar üzerine sohbetlerimiz aklıma geldi, Kırk beş Elli yaşlarında ,iyi bir eğitim aldığı belli olan birisi fakat azerbaycanın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra halkının yaşadığı ekonomik zorluklar nedeni ile oda herkes gibi ülkesinden bir şeyler getiriyor ve rus pazarı olarak tarif edilen pazar yerinde satıyor, oradan aldığı para ile Nacivanda bulunan çoluk çocuğuna ekmek götürüyor. Anlattığına göre bildiğiniz çedene yanı kendir bitksinin ürününün ülkesinde bulundurulması ekilmesi satılması yasak olmayan ürün fakat Türkiyede ekilmesi satılması yapraklarında esrar elde edildiği gerekçesi ile. Yyasak olduğunu bilmeden kendi bahçesinde ürettiği yaklaşık elli atmış kilo çedeneyi getiriyor Türkiyeye, gümrük kontrolleri sırasında gümrükçülerde seslenmiyor veya fark etmiyor, rus pazarında satmaya başlıyor tabi herkesin alışkın olmadığı bir durum olsada başka bir ülke vatandaşı olması sebebi ile kimsede bir şey söylemiyor. Adamın anlattığına göre kendisinin polis olduğunu söyleyen sivil kıyafetli birisi kaç kilo aldı ise alıyor fakat Türküyede satışının yasak olduğunu söyleyerek parasını vermeden gidiyor. adam sesini çıkaramıyor az sonra iki üç kişi daha geliyor onlarda alıyor para vermemeleri üzerine adamla münakaşaya tutuşuyor emniyete yapılan ihbar ile narkotik görevlilerince adam göz altına alınıyor çedeneye el konuluyor. Adam çıkarıldığı mahkece tutuklanıp cezaevine gönderiliyor. işte böylesi duruda olan yabancı uyruklu suç olduğunu bilmeden suç işleyen insanlarında olduğu bir kurum.
Bazılarıda var adamlarda her türlü suç var ancak mahkeme çıkarıldıklarında veya cezaevine getirildiklerinde hiç bir suç işlememiş sütten çıkmış ak kaşık gibi savunma yapıyor. içeride ise bir biri aralarında erklerini veya güçlerini göstermek için yaptıkları gaspıda hırsızlığıda işledikleri cinayetide göğsünü gere gere anlatıyor.
Saat 15.00 sularında aldığımız bir haber bizi hem üzdü hemde korkuttu olay Erzurum cezaevlerinden birisinde oluyor orasını bilmiyoruz ancak olayın bizim cezaevinden Erzurum cezaevlerine gönderdiğimiz daha önce bahsi geçen üç pkk itiraçı ilgili ilgili olması nedeni ile bizim kurumuda yakından ilgilendiriyor olması. Üc pkk ştirafçısının koğuşlarında diğer örgüt elemanları tarafından öldürüldüğü haberi bizi çok etkiledi. Terör suçlarında ceza evimiz küçük olması sebebi ile kısa süreli toplanma merkezi olması nedeni ile bizim için her hangi bir soruşturma söz konusu olmamıştır ancak ilerleyen yıllarda böylesi durumlarla karşılaşma ihtimalimizin olabileceği ni göstermesi bakımından öneml idi. En önemlisi ve insani konusu ise bu üç şahsında cezaevinde can güvenliğnin sağlanmasının cezevi idaresinin en başta sorumlu olması. Aileler her ne şekilde olursa olsun ceza evinde olan yakınlarının devletin himayesinde ve emniyetinde olduğunu ve can güvenliklerinin sağlandığı kanatinde olmaları yani toplumun en temel insan haklarının sağlanması hususunda devletin asli ve vaz geçilmez sorumluluğu olduğunu ve gerek ulusal gerekse uluslar arası hukuka göre bu tür durumların önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması zorunluluğu olduğu gerçeğini gösterdiği bir kez daha göstermesi idi. Bu olaydan sonra hangi suça mensup olursa olsun daha itinalı çalışmamızı bize göstermişti.
O gün bu olayların