- 227 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur'an Tefsiri (KÂF)
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur’an Tefsiri
KAF SÛRESİ
18-مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
"O bir söz söylemeye dursun, mutlak onun yanında görüp gözetlemeye hazır biri vardır."
"Bir söz telâffuz ederse” ağzından bir şey çıkarsa "mutlaka yanında bir gözcü vardır” amelini gözetleyen bir melek "hazır” onu beklemektedir. Belki de içinde sevap veya günah olanı yazar.
Hadisi Şerifte şöyle denilmiştir: "İyilikleri yazan melek kötülükleri yazanın amiridir; kul bir iyilik yaptığı zaman sağdaki melek onu on kat olarak yazar. Bir kötülük yaptığı zaman sağdaki soldakine: Onu yedi saat bırak, belki tesbih (ibâdet) eder yahut istiğfar eder (pişman olur) der."
كاتب الحسنات أمين على كاتب السيئات فإذا عمل حسنة كتبها ملك اليمين عشرا وإذا عمل سيئة قال صاحب اليمين لصاحب الشمال دعه سبع ساعات لعله يسبح أو يستغفر
تفسير القرطبي
قوله تعالى: {ما يلفظ من قول إلا لديه رقيب عتيد} أي ما يتكلم بشيء إلا كتب عليه
وفي الرقيب ثلاثة أوجه:
أحدها أنه المتبع للأمور
الثاني أنه الحافظ، قال السدي.
الثالث أنه الشاهد، قال الضحاك.
وفي العتيد وجهان:
أحدهما أنه الحاضر الذي لا يغيب.
الثاني أنه الحافظ المعد إما للحفظ وإما للشهادة.
تفسير البغوي
قال الحسن إن الملائكة يجتنبون الإنسان على حالين عند غائطه، وعند جماعه
19-وَجَاءتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ
"Ölüm sarhoşluğu birgün gerçekten gelir de, “İşte (ey insan) bu senin öteden beri kaçtığın şeydir” denir."
Bundan önce o kâfirlerin, âhiret hayatı ile mükâfat ve cezayı uzak gördükleri zikredilmekte ve insanların bütün amellerinin mahfuz ve yazılı olduğu beyân edildikten sonra burada da, onların mutlaka karşılaşacakları ölüm, tekrar dirilme ve onların ardından gelen korkunç hâdiseler beyân edilmektedir.
(Ey insan!) İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir. Sen, dünya hayatına olan muhabbetin sebebiyle ölümün sana hiç gelmeyeceğini zannediyordun, (denir.)
Nitekim bir âyette: ” ...Daha önce sizin için bir zeval olmadığına yemin etmemiş miydiniz?" (İbrahim: 44) Bu sözün anlamı, siz bunu ya taşkınlık yaparak, şımararak ve hakkı inkâr ederek, cehaletle dillerinizle, ya da lisân-ı halinizle söylediniz. Çünkü siz, büyük binalar yaptınız, uzun emeller beslediniz. O halden bu hale geçeceğinizi hiç aklınızdan geçirmediniz. Sanki yararlanıp durduğunuz dünya lezzetlerinden sizi ayıracak bir sonun gelmeyeceğini zannettiniz.
تفسير الماوردي
قوله عز وجل : { وَجَآءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ } يحتمل وجهين :
أحدهما : ما يراه عند المعاينة من ظهور الحق فيما كان اللّه قد أوعده .
الثاني : أن يكون الحق هو الموت ، سمي حقاً ، إما لاسحقاقه ، وإما لانتقاله إلى دار الحق . فعلى هذا يكون في الكلام تقديم وتأخير . وتقديره : وجاءت سكرة الحق بالموت ، ووجدتها في قراءة ابن مسعود كذلك .
{ ذلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ } يحتمل وجهين
: أحدهما : أنه كان يحيد من الموت ، فجاءه الموت .
الثاني : أنه يحيد من الحق ، فجاءه الحق عند المعاينة .
وفي معنى التحيد وجهان :
أحدهما : أنه الفرار ، قاله الضحاك .
{ الثاني }: العدول ، قاله السدي
20-وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ذَلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ
"Sûra da üflenmiştir. işte bu, o va’îdin (tehdidin) gerçekleştiği gündür."
"Sûra üfürüldü” yani yeniden dirilme borusu çalındı.
"İşte bu, tehdit günüdür.” Tehdidin gerçekleşme ve tahakkuk etme günüdür.
"Va’îd", haşr, mücazaat ve mükâfaat gibi, vaadedilen ve tehdid edilen şey demektir.
تفسير البغوي
ونفخ في الصور }، يعني نفخة البعث، { ذلك يوم الوعيد }، أي ذلك اليوم يوم الوعيد الذي وعده اللّه للكفار أن يعذبهم فيه.
قال مقاتل يعني بالوعيد العذاب، أي يوم وقوع الوعيد.
تفسير الكشف والبيان,( الثعلبي)
{وَنُفِخَ فِى الصُّورِ} يعني نفخة البعث. { ذلك يَوْمُ الْوَعِيدِ} الذي وعده اللّه سبحانه للكفّار يلعنهم فيه.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.