- 1190 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kibirli Özgüven
KİBİRLİ ÖZGÜVEN
Sevgili dostum,
Geçen gün” akademisyenlerin ünvanı arttıkça başkalarını küçümseme oranının da arttığından” bahseden bir tartışmada, bir arkadaş bu insanlara “kibirli özgüvenleri var” gibi tabir kullandı. Bu tabir bana garip geldi. Bu mektubumda bundan sana da bahsetmek istedim.
Sevgili dostum,
Olumsuz kavramlar ile olumlu kavramları yan yana koyduğumuz zaman olumlu kavramda olumsuz hale geliyor ne yazık ki. O yüzden kavramları yan yana getirirken çok dikkat etmek gerekir. Çünkü meramımız doğru anlatmak isterken yanlış anlaşılma olasılığımız artıyor. Buna en çok da okumuş yazmış, Üniversite tamamlamış insanların dikkat etmesi gerekiyor.
Sevgili dostum,
“Kibir” tam manası ile olumsuz bir kavram ve hem ahlaki açıdan, hem dini açıdan hoş karşılanmayan yasak olan bir davranışın adı. İnsanın kendisini başkalarından üstün görmesi manasına gelir ve tüm din kitaplarında “Allah kibirlenenleri sevmez” der. Çünkü Yaratan karşısında herkes eşittir ve Yaradan kurallarına en çok kim uyarsa o üstündür. Yani “kibirli insan” hem yaratan hem de yaratılanlar tarafından sevilmez.
Sevgili dostum,
“Özgüven” ise tamamen olumlu bir kavram ve “insanın kendine güvenmesini” anlatır. Burada insan kendine güvenirken başkalarını küçük görmez ve onlara yardımcı olmaya çalışır gücü oranında. Derler ki “Kendine güvenemeyen başkasına da güvenemez”. Doğru bulduğum bir cümle bu. Özgüvenli insanı ve insanlara faydalı olmaya gayret edeni de hem Yaratan hem de yaratılmış, gerçek manada insan olan insanlar sever. Bende özgüvenli insanlar severim. Bu konuda ne kadar yazı yazdığımı sen de biliyorsun.
Sevgili dostum,
Yönetenler ve eğitimcilerin sık sık kullandıkları “özgüvenli gençler yetiştirmek zorundayız ve amacımız bu” anlamındaki sözlerini hatırlayalım. Çok güzel bir amaç ve söylemesi bile insana özgüven veriyor. Ne yazık ki özgüveni düşük olan ve nerede ise bize selam verenlerin tamamını “acaba kötü niyetli mi” diye şüphe ile bakacak kadar da özgüven fakiriyiz. Bu bakış açısı genç nesilde daha çok. Yaşları ve tecrübeleri gereği doğal bir şey bu tabii. Her zaman bu konu üzerinde düşünmüşümdür. Halen de düşünürüm ve düşünmeye devam edeceğim. Özgüven ile alakalı yazdığımız yazılar çok okunan yazılar. Özgüvenle alakalı kitaplar başka benim olmak üzere toplumun çok okuduğu kitaplar. Herkes özgüvenli olmak istiyor ama uygulamada toplumca zorlanıyoruz.
Sevgili dostum,
Özgüvenli olmayı yaşı başı 60 a dayanmışlarda ister. Ben de isterim. Ama bunun için hepimiz sanki ilkokul öğrencileri gibi bu konu üzerinde çok okumak ve özgüven sahibi insanlar ile daha çok iletişimde olmak ve özgüvenle alakalı kitapları ve yazıları dikkatle okumak ve uygulamaya bakmak lazım. Ortaöğretim ve Üniversite hocaları özgüvenli insanları okullarına davet ederek öğrencileri ile tanıştırmalı. Bu eğitimin de bir parçası olmalı. Yerel yöneticiler ve varlıklı insanlarda çevrelerine özgüven artıran kitaplar hediye edebilirler. Ben bunları yapmaya gayret ediyorum. Özgüven sahibi gençlerimizin sayısı ne kadar artarsa ülkemizin her alanda kalitesi de artacaktır mutlaka. Özgüvenli insanlar ne yazık ki özgüveni düşük insanları kıskandıkları için, onlardan faydalanmak yerine uzak kalmayı ve gençleri de uzak tutmayı tercih ettiklerinden özgüvenimiz hızlı artmıyor toplum olarak.
Sevgili dostum,
Kitap çıkaran, akademik çalışmalarda bulunan ve bunu yapmayanlara tepeden bakan, bilgisini aktarmak veya muhatabının bilgilerini almak yerine onlardan uzak duran ve küçümseyenlerin tavrı özgüven değil özgüvensiz bir tavır. Özgüven sahibi insan özgüvenli insanları kıskanmaz hem onlar ile iletişimi daha sık hale getirir hem de öğrencilerini, çevresini özgüven sahibi insanlar ile her fırsatta bir araya getirmeye çalışır. Yani kibirli insan özgüvenli olamayacağı gibi özgüven sahibi insan da kibirli olmaz herkesten de imkanlar ölçüsünde faydalanmaya bakar. Birbirini tanımayan özgüvenli yazan üreten dostlarını yemeklerde çay toplantılarında tanıştırmaya kaynaştırmaya ve “bir elin nesi var iki elin sesi var” misali hem onları hem toplumu güçlendirmeye bakar.
Sevgili dostum,
Hayatta başımıza ne geliyorsa farklılıkları kabullenememekten ve önyargılarımızı yıkmaya çalışmamaktan bunun sonucu olarak da özgüven sahibi olamamamızdan geliyor. İnsanların birbirimizin zıtlaşmasından maddi fayda sağlayanlarda farklılıkların artması için çaba harcıyorlar tabii. Akıllı ve özgüvenli insan ise özgüvenle aklını kullanarak bu oyunlara gelmez ve seçtiği meslekte en başarılı olmak için çaba harcamaya bakar. Bunu yaparken de yanlış yapana dur doğru yapana ilerle der ve bu bunun için de çaba harcar.
Sevgili dostum,
“Kibirli özgüven” işte burada sırıtıyor. Yani hem insanlara tepeden bakmayı meşru karşılayan hem de kendine güvenen insanda bir hastalık vardır. Çünkü iyi bilim adamı hem başkalarına tepeden bakmaz hem de onlara yardımcı olurken alçakgönüllü olur. Bunun yeminini de etmişlerdir hepsi.
Sevgili dostum,
Hayatta mutlu olmak istiyorsak olumsuz kelimeleri daha az kullanmaya olumlu kelimeler yanına olumsuz kelimeleri ekleyerek onları sevimsiz hale getirmemeliyiz. Çünkü “sözümüz özümüzdür” Topluma yanlış kelimeler lanse etmek de bizleri çok ağır sorumluluklara sürükler. Buna çok dikkat etmemiz lazım. ”İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak” gibi ağır görevi olan biz insanoğlu insanları kaynaştıran özgüven, özsaygı, özsevgi, özveri gibi güzel karmalar ile inana saygı, insana sevgi, insana değer vermek, şartsız sevmek gibi kavramları gençlerin daha çok kullanmasına ve benimsenmesine gayret etmemiz lazım. O zaman insan olmamızın tadına daha çok varırız.
Sevgili dostum,
İnsanlarla sohbeti seviyorum Bazen muhatabımızın kullandığı 2 kelimelik bir sözden böyle güzel mektuplarda çıkıyor ortaya. Hem sohbet sırasında hem de yazarak bunu tekrar ederek gelecek nesillere bırakmak da bana zevk veriyor. Sohbet konularından yazı konularını da hemen defterime not ederek uygun zamanda sana mektup olarak yazmak anlatmak da ayrı zevk.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.