NEDİR BU CUMHURİYET?
Farkında mıyız?
Günümüzde çoğumuzun bilinçaltında sefalet, kıtlık korkusu var; çünkü cennet ülkemizin ne zor koşullar altında kurulduğunu biliyoruz. Milletçe çok badire atlatarak yabancı devletleri şaşırtıp sıfırdan zirveye kısa sürede çıkmıştık, saygın bir T.C devleti olmuştuk.
Yönetim biçimleri gündelik hayatımızı sandığımızdan çok daha fazla etkiler. Örneğin Osmanlı’da özel mülkiyet hakkı pek yaygın değildir. Farkında mıyız? Günümüzde başkasının lüks evi, başkasının yeni arabası, başkasının eşi derken sürekli bir prestij, statü yarışındayız. Neden bilmeyiz. Sistem bize böyle öğretir. İlkokul 1.sınıfta çocuklara "Senin baban ne iş yapıyor?" derler. Çocuklar da kendi aralarında oynarken "Benim babam şöyle güçlü, benim babam senin babanı döver." der.
Günümüzde hala kadınlarımıza özgüvensizlik aşılanarak kurtuluşu yüksek statülü kocada gösterenler olur. Kadın kötü muamele görse bile eşi saygın kişi diye susması beklenir. "Buna da şükret. Başkası mı kapsın?" derler. Sürekli kötüye odaklanırız, negatifi çekeriz. Bir işçi hakkını aramak istese sanki emeğini ortaya koymuyor da keyfi asilik yapıyor gibi hoş karşılanmaz. "Bunu bulamayanlar var. Buna da şükret." derler. Çok çalışıp tevekkül etmek yerine az emekli, az bilinçli bir şükür edebiyatı vardır. Oysa Allah insana akıl vermiş, Kuran da "Oku" demiştir. Ne Kuran okuruz, ne başka kitaplar.
Peki bunların 29 Ekim ile ne ilgisi var? Tarihe bir bütün olarak bakmaya çalışalım. Ne Osmanlı düşmanlığı, Ne fanatik Osmanlıcılık. Monarşinin de demokrasinin de dönemin koşullarında güçlü yanları, hataları vardır. Şahsen benim için önemli olan isimden ziyade içeriktir. Adil yönetim, refah seviyesi, yönetenlerin kalitesi, üretkenlik, bilimi takip etme, devlet-birey arasındaki ilişki... Okul sıralarında bize öğretilen "Cumhuriyet = Muhteşem demokrasi " dir. Oysa Irak, İran, Çin gibi cumhuriyetler; Danimarka, Birleşik Krallık, yine II.Elizabeth’in olduğu Yeni Zelanda, Kanada gibi krallık örnekleri görürüz. Bu açıdan düşündüğümüzde 623 sene hüküm süren, bir zamanların cihan imparatoru Osmanlı devletini yok saymak olmaz.
Atatürk bir Osmanlı vatandaşıydı. Atatürk olmasaydı da olurduk, ama nasıl? İşte bu bize hiç anlatılmadı. Osmanlı hep Fatih, Yavuz, Kanuni, 4.Murad, II.Mahmut, II. Abdülhamit gibi iyi padişahlarıyla anıldı. Bazılarının keyfi yönetimi, kokuşmuş düzen, manda ve himaye, Mondros, Sevr, yabancı askerlerin zulmü unutuldu. Cumhuriyete geçsek bile kulluk yaşantısına alıştığımızdan anlamadık neyi neden yapmamız gerektiğini. 98 yıl geçmesine rağmen bir türlü benimseyemedik, sahiplenemedik şu "cumhuriyeti". Olaya hep futbol takımı tutar gibi yaklaştık. Cumhuriyeti, Atatürk’ü gerçekten anlayan az oldu.
Bazıları Batı özentisi oldu, köyünü unuttu. Fular takınca kendini Viyana salonlarında hissedip şalvarlı Anadolu kadınlarına tepeden bakanlar oldu. Daha Türkçemizi tam öğrenmeden dili yabancı kelimeler ile karışık kullananlar oldu. Batı kültürünü bilmeyeni cahil ilan edenler, Anadolu kültürünü hor görenler oldu. Aydın yerine yarı aydın oldu. Mehmet Akif’in dediği gibi medeniyet denen tek kişi kalmış canavara kapılanlar oldu. Bazıları ise bu güç gösterisinde bilgi yerine maddi gösterişe yöneldi. Borcumuz varken iken yeni dış borçlar ile Dolmabahçe Sarayı yaptırmak gibi bir şeydi bu.
Bazıları "özgürlüğün bireysel sorumluluğunu" kaldıramadı. Burada çeşit çeşit insan var. Hani deriz ya "Kazık kadar adamlar çöplerini bırakmış." Vatanı kirletmekten tutun yolsuzluklara kadar geniş bu sorumsuzluk kavramı. Emek vermeden birtakım grupların peşine takılarak hızla yükselmek isteyenler oldu. Kimi Allah’ın adını kullandı, kimi Atatürk’ü. Aklını kullanan, kendine yaslanan pek olmadı. Olan gene gariban Anadolu halkına oldu.
Cumhuriyet sonuçta aklı hür, vicdanı hür bireyler yetiştirmeyi amaçlar. Halkçılığa, "fırsat eşitliğine" dayanan cumhuriyet sisteminde sıradan bir köylü üniversite, meslek okulu okuyarak statü atlayabilir. Bu ne demek? Bir hanedan üyesinin, toprak ağasının, şeyhin, bir bürokratın, boğazda yalısında oturan birinin yediği yemekten kimseye yalvarmadan kendi parasını kazanarak yiyebilir. Kadınlarımız ise o dönemde yabancı kadınlardan daha ileri konuma gelmiştir. Başkasına muhtaç olmamak, "tam bağımsız" olmak
ne asil bir yaşam, değil mi? Cumhuriyet demek güçlü ordu, hukuk, fabrikalar, sade ve zarif mimari binalar, ilim, sanat, spor, köy okulları demekti. Bu yüzden 29 Ekim biz T.C devleti için bir yönetim biçiminden öte bir anlam taşır.
Farkında mıyız? Yıl olmuş 2021... Laikliğe geç kavuşmuş Sudan halkı, özgürlüğünü kaybeden Afgan halkı gibi farklı örnekler var. Bunları ekrandan dehşetle izliyoruz. Gelişmiş devletler yapay zeka tartışırken biz hala Osmanlı mı T.C mi diye geçmişte yaşıyoruz. Özgürlüğün, cumhuriyet ilkelerinin değerini ne kadar kavrayabildik? Dünyanın gözünün kaldığı stratejik topraklarda yaşıyoruz. Bir yandan Montrö, Lozan, zengin doğal kaynaklar, bir yandan zengin bir kültürel miras, bir yandan insan hakları... Bu gücün farkında mıyız?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.