- 1246 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
921 – KABİR EHLİNDEN YARDIM ALIN
Onur BİLGE
Sadullah Bey, Define’nin kendisinden istediği bilgileri vermeye devam ederken arada, kafaları karıştıran sorulara da cevap veriyor. Sohbet esnasında: “Ölüden medet umulmaz! O yaşamakta olanlara muhtaçtır. Diriden de medet umulmaz. O da bizim gibi Allah’a muhtaçtır. Yalnız Allah’tan yardım istenir. Çünkü bir O’na kulluk edilir. O’ndan başka kimseye kulluk edilmez ve kimseden yardım istenmez. Bu, düpedüz şirktir!” deyince Orçun:
“İşlerinizde şaşırırsanız kabir ehlinden yardım isteyiniz.” Şeklinde bir hadisten bahsediliyor. Sahih hadis midir, değil midir bilmiyorum. Belki onun için insanlar akın akın evliya kabirlerine koşuyor, onlardan medet umuyorlar. Bu konuda ne diyorsunuz?” die sordu. O da o hadisi şöyle açıkladı:
“Öyle bir hadis olduğunu ben de biliyorum. Oradaki kabir ehli, bizim bildiğimiz gibi ızdırârî bir ölümle ölen değil. Bir İnsan-ı Kâmil tarafından yetiştirilerek ihtiyari bir ölümle ölmüş olan kişidir. O, Allah’ın varlığı ile dirilerek ten kabrinde ölümsüzlüğe erendir.
Bir müşkülü olan tabii ki birine danışma ihtiyacı hissedecek, bir bilene sormak isteyecektir. O kişi sıradan biri olamaz. Olursa kendisine hayrı yoktur ki başkasına fayda etsin! Köre adres soran, arkasına düşerek yolunu bulmaya çalışandan aptal kim olabilir!
Kâmillerden yardım istememiz tavsiye edilmiş. O zamanlar bilgiye anında ulaşmak muhaldi. İnsanlar, ellerinde asa, ayaklarında çarık, sırtlarında azıklarıyla yollara düşerler, kendilerini öğrenciliğe kabul edecek ve yetiştirecek bir bilge ararlardı. İlim aldıkları yerde barınırlar, yer içerler, karşılığında bir işin ucundan tutarlardı. Maddi manevi sebeplendikleri yere haliyle hizmet ederlerdi. Bu, o bilgeye kul köle olmak demek değil, ödeşmeye çalışmak olabilirdi.
Bir Kutsi hadis de şöyledir: “Ben hiçbir yere sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım!” Buradaki mümin, varlığını Allah’ın varlığında eritip yok etmiş, cehaletten kurtulmuş, kalbini tertemiz etmiş kişidir. Ona bilge denir, eren evliya denir. Adı ne olursa olsun, o bir bilendir. Güvenilir ve mükemmel biridir. Gönlü o kadar berraktır ki Allah, orada tecelli eder.
Misafirlik, bir süreliğinedir. Halbuki böyle bir kalpte O, misafir değil, ev sahibi hükmündedir. Böyle bir bilgenin, irfaniyet ve kemalatından istimdat istemek, müşküllerin hallini beklemek yadırganmamalıdır. O, kâmil bir kişidir. Beden kabrinde daim diridir. Kemalatıyla bize gereken eğitim ve öğretimi verebilecektir.
Kabir ehli diye tanımlananlar, rehber şahsiyetlerdir. İnsan-ı Kâmil, Mürşid-i Kâmil, eren, evliya, bilge... Ancak öyle birinden faydalanılabilir. Bir de yazdıklarıyla yaşamaya devam edenler vardır. Onların da bıraktıkları eserlerden yararlanılabilir.
Mevlana der ki: “Bizi kabirlerimizde değil, âriflerin gönüllerinde arayınız.” Bir hadis daha vardır: “Allah, her canlıda tamam, fakat ölüde natamamdır.” Yani Allah’ın ölüdeki tecellisi, ancak cansız varlıklardaki tecellisi kadardır.
Ruh bir bütündür. Cüzü de birleşeni de yoktur. Ancak, tecelli ettiği mazharlarda isim alır. Canlı ve cansız, görülen ve görülmeyen, bilinen be bilinmeyen bütün varlıklarda...
Cansız varlıklarda tecelli ettiğinde, onlarda tek ruhtan bahsedilir. Bitkilerdeki tecellisinde iki ruh vardır. Nebati ruh... Onlarda hem cemadi ruh, hem de nebati ruh vardır. Hayvanlarda tecelli ettiğinde, onlarda üç ruh vardır. Hayvani ruh... Onlarda hem cemadi, hem nebati, hem de hayvani ruh vardır. İnsanlara tecelli ettiğinde, onlarda dört ruh vardır. İnsani Ruh... İnsanlarda hem cemadi, hem nebati, hem hayvani hem de insani ruh vardır.
İnsanlar, kâinattaki bütün yaratılanlardan üstündür. İnsana bahşedilen maddi manevi nimetler, diğerlerinde eksiktir.
Ruhun afakta dört yerde tecelli eder. Tevhid mertebelerinden bahsederken bunlara değinmiştik.
Zâkir, zikir esnasında manen canlılıktan da kendisinden de kopmuş, yalnızca cemadi ruha sahip bir varlık haline bürünmüştür. Çünkü rabıta ve şuhudu yoktur. Her yerde, her şeyde Allah’ı görmeye başlamıştır. Kesintisiz “Allah Allah Allah...” demektedir.
Tevhidi efalde olan, nebati ruha sahiptir. Rabıta ve şuhuttadır. Efalde, onda epey ilerleme kaydedilir.
Tevhidi sıfatta olan hayvani ruha sahiptir. Hay diri, van da varlık olduğuna göre o sadece canlı bir varlıktır. Fiillerin ve sıfatlarının gerçek sahibini anlayınca, Allah’ın diriliğiyle dirilmiş olacaktır. Müminler diridirler.
Tevhidi Zat’taki yolcu, kâmilidir. İnsanatı ruha sahiptir. O kâmil insanlardan yardım istememiz tavsiye edilmiştir.
İnsan olmak kolay değildir. Öncelikle o ruha sahip olmak gerekir. Onun için de öncelikle örnek insanın ahlakıyla ahlaklanmak gerekir.
Bazı insan olarak görünenler, surette insan, sirette hayvandırlar. Onlar Allah’ın: “Ruhumdan bir Ruh üfledim!” ayetine mazhar olamamışlardır.
İnsanatı ruh, “Kabir ehli...” diye adlandırılan, surette insanın, sirette de mükemmel ve örnek insan olabilmiş halidir.
Allah, cümlemize böyle suret ve sirette insan olabilmiş kabir ehli bilgeler tanımayı ve onlardan istifade etmeyi nasip etsin!
Âmin!..”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 921