- 457 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kaybedenlerin Sınıfına Yazılmak, Kaybetmek! -1-
Kaybedenlerin Sınıfına Yazılmak, Kaybetmek!
(Beklentisizliğimin Sancısı Anaforu)
Öylesine istek doluydu ki kendimi bundan korumak onunla olmamak için kendimi ne kadar zorlasam da buna mâni olamıyordum, onun için delice bir istek olabilirdi lakin benim için ona dokunmak, yarın ne olacağını bilmeden onunla olmak, arzu ve isteğine cevap vermek onu mutlu mesut etse de bir anlığına, ben anlık zevk ve mutluluktan öte bir ömür sürmesinden yanaydım. Bunu ona üstüme beni bir anda kucaklayarak o sıcacık teniyle buluşturacak iştahını üzerime doğru gelirken nasıl kapata bilir vazgeçirebilirdim bilemiyordum! İnsan birkaç günlük tanımayla tenini başka birisine birden dokundurmasına ve bir tende eriyerek bir bedende olmasına, vakti gelmeden temas etmesine razı değildim. Ona anlatmak için düşüncelerimle kavga ederken onu ikna edemeden delicesine bir atakla “Haydi onu vazgeçireceğim bir şey söylememe yardım et” diye çırpınırken, aklım buna dünden razıydı. O ılık nefesini duymak, saçlarında gezinmek, dudaklarında erimek iki tende bir olmak için, benden önce sanki soyunmuştu. İşte zurnanın cart dediği, çalamadığı, yanlış akort edilmiş saz gibi bozuk çalan saz gibiydim. Bir akort bana bir nota gerekliydi ban şu anda hemen! İçimden “Rabbim sen bana yardım et” diye yalvarırken. Rabbim seni yapacağının ne olacağını bekliyorum imtihandasın dediğini hissederken, karşı koyamadan, üstüme soyunarak gelen ikinci tanışmakla benimle olmak isteyen belki “sevdiceğim “diyeceğim Sevda istekli, haliyle üzerime yürüyordu. Kaçmak istesem de oda da kaçacak bir yerde yoktu! Rabbim niyetimin ortaya çıkmasın benden imtihanla beklerken, -Her an imtihan halinde olduğumuz aşikâr- Aklımın” Salak mısın, ayağına gelmiş daha ne istiyorsun, bırak kendini olayın akışına ben sana yardım ederim, haydi sende bir adım at” diye delicesine söylemini duymamak için kıvranıyordum.
Şu anda metafizik denilen “Fizik bilimlerinin ötesinde olan, fizik ve bilim ile açıklanamayan ve sınırlarını aşan, fizik ötesi.” Bir şeyin yani bu halimden ötesini ya da Metafizikle gerçeğin üzerini kapatmaya çalışan, beni köşeye sıkıştıran bu halimi aşarak, bir anda ışınlanarak, Metafiziki anlamda bu anda, bu sınırımı bana aştıracak bir oluşumla ötelere gitmeyi çok istedim.
Ben içten içe kıvranırken o hala gülümseyerek üstüme doğru geliyordu, sevinçliydi gözlerindeki o metafizik gibi sınırları aşmış bir gerçekle üzerime geliyordu. Kokusu odayı doldurmuş başımı döndürürken, içinde bulunduğum anın çözülmeyen düğümlerini nasıl çözerim diye düşünürken, doğal ifadesi isteğiyle üstüme hücum etmesinden nasıl kaçabilirdim ki? Lakin kaçmalı” hayır” demeliydim, lakin nasıl? Onu incitmeden kırmadan, ona bunu yorumlarken, hiç dinleyecek bir halde değildi, gözlerindeki sevinç, tenindeki sıcaklığı beni de odayı da yakıyordu alev, alev! Rabbim ne çetin bir sınav, sen her şeyin iyisini bilirsin, diye içimde dualar ederken, onun bir beklentisi vardı, benim ise beklenilmeyenin sancısıyla sancılandığım, beklentisizliğim varken bunu nasıl ifade etmeliyim bilemiyordum! Böylesi anlarda daha öncelerde bu an olmadan önce, çok güçlüyüm dediğim anlarda, aslında hiç gücümün olmadığını anlıyorum ve Rabbime sığınıyorum, lakin bu imtihanı aşmalıyım ya da her zaman ki gibi kaybedenlerin sınıfına yazılmalıyım! Şu anda bir karanlık odaya bir anda sığınmak, benim için bir aydınlıktan fazlası olacaktı.
Beni buradan kurtaracak bir tünelin içinde kaybolmayı o kadar isterken yaklaştı ılık nefesiyle, tüm kaçış güzergahlarımı kapatmış zaferiyle, bütün duygu ve hislerimi etkisi altına almış güzelliğiyle, kendisinde sanki daha önceden var olmuş deneyimiyle “Çok utanmışa benziyorsun, ilk defa mı? Dediği anda eridim bittim, oysa bunun tanışma dönemi üç bey ay sonra evlilik teklifi istemeler, kına, nişan töreni evlilik nikahı gibi uzun yolu varken, bir anda hepsini yok saymakta ne oluyordu? Hayatın yaşanılacak belirli bir aksiyonu vardı bunu hiçe saymak yok saymak bu kadar kolay mıydı? İnsan kendini bir anda başkasının kucağına atarak, karşındakine sormadan hazır mısın, demeden, belli bir biçime kendisine uyan biçimi ile zorlayarak, benim için betimlenmesi zor hatta imkânsız olana zorlayarak, kabul ettirmesi etik miydi? Aklımda bu sorular geçerken şu anı atlatacak bir anın bir an önce zihnimden meydana çıkması için aklımı zorluyordum. Ve Üstündekilerini çıkararak benim için akılla ve mantıkla algılanamayan şu anın içinde kıvranırken o neşeli canlı istekli haliyle her şeyin bir anda olmasını isteyen bakışıyla, üstüme doğru kendini bıraktı! Şu anda bundan beni kurtaracak bir bilgim yoksa gerçeklikte mi yok sayıla bilinir, değişkenliği anında kabul mu etmeliyim?
Sürecin başarısı bilgi ile olursa ben şu anda bilgisiz ve sürecin beni yok ederek değersiz bir hale sokmasının ıstırabını yaşarken, bilmediğim bu gerçeklik benim için yoktur diyen aklımın beni kandırması için çabaladığını, bilmek” kavramaksa” ben şu anda hiçbir şeyi kavrayamadan bir heykel gibi durmak yerine nasıl var olduğumu bunu istemediğimi anlatacağım?
Devam edecek
Mehmet Aluç
YORUMLAR
İzafi, değerli ağabeyim:
Görünürde kaybedenler sınıfında olmak da neye göre kime göre?
Kolay değil öyle ahkam kesmek: büyükten büyük Allah var.
Sevgi uzandığımız sonsuzluk ve İlahi Ateşin kıvılcımları.
Bu, zaten içten gelen ağabeyim.
Bizi yoktan var eden Yaratan bizlerse-haşa-öylesine Allah a şirk koşan insanlara rast geliyorum ki hele ki son zamanlarda.
Allah her şeye kadir: kara gecede karanlıkta yürüyen siyah karıncanın ayak sesine
Merhametlilerin en merhametlisi.
İnsan zor zamanlardan geçerken bir dost eli arıyor hep de böyle oldu ve...
Devamı önemsiz.
Çünkü ben hep yanıldım.
Ve görünürde o kaybedenler sınıfındayım da...
Durun bakalım daha her şey sona ermedi üstelik kimse bilemez bir diğerinin neye göre nerede hak gördüğünü ve de ikbalini.
Cennet de cehennem de dünyada saklı bir de içimizde saklı olan.
Cennetimizi cehenneme dönüştürenler ki bu da izafi.
Yarınlar ne getirir?
Ve de tecelli edecek olan İlahi Adalet.
Sonsuz selamımla değerli ağabeyim