- 543 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Yedi gelin dağı...
Bir memleket ki köse dağının etekleri yazı kışı el ele geçer.
Yarı aç yatan insanların bu dağ seyrinden bir an önce gitme hayalleri o kadar çok; bir kadar da çelimsiz bir istek olarak kalıvermiştir.
Ha! Bu günler yarınların karnına boş bir hava olarak üşüşmüş; bir türlü istenilen olgunluğa erişmemesinin şafağında.
İnce kalın dokulu seslerin birbirine darılıp sonra barışması gerekirken.
Ev damları, kapı önündeler. gittikçe çığlıklarıma kulak kabartanın sayısı çoğaldıkça çoğaldı.
Yani bu seferlik gelin dağının efsanesinde olduğu gibi o beyaz duvağını takmaya aday gelindim.
Başım dönerken .Gözlerimin önünde renklerin dansı biri bitiyor diğeri başlıyordu.
Etrafıma toplaşan kalabalığın ruh hali eski bir minder ve o minder bağdaş kurmuş, bir türlü kalkmasını becerememek bu olsa gerek
Keza böyle hassas konularda. Kadınlık incelik ister ,göz boyama ikramlıkları önüne geldikçe gönlü okşanıyor sonrası kendini aklayacak yere; karalayacak da.
Evet manayı tarifi irdilendikce gerek renk gerek ismen çok şeklenmişimdir.
Onuda isyanın beslemişimdir.
Şu an o isyanı etmeden önce herkesten ayrıcalıkları olan bir gelin değildim ki’
tam tersi
Islak mühürlü gözlerimin içine bakıla bakıla o adama kabullendirildim.
Evet, her şey sekiz gün önce ellerime sürülen kınanın çok çatlığı kaptığı söylenmediği gibi daha da açılmıştı.
Susuz bir çöle can veren babam her yıl bıkıp, usanmadan göz alabildiğince tarlalara mercimek ekerdi...
Toprağa bir emanet ver. Gökte rahmet yağar elbet nasipte varsa" olur olur" derdi.
Bana verdiği canı başkasına ,ondan başkasının zimmetine geçirdiğini bir kendine hatırlatsa
bu durumda bile olmazdım
.
Yani babamın baharı başka bahara kaldı.
Bana göre ise yaz ,yaraya tuz basan acımasız bir mevsimdi. Bir güneş doğunca, bir batınca tırnaklarını çeker etimizden.
Ama yaşanmışlarının altı üstüne eşit kızaran bu memlekette kış adına daha çok korkunç üşüme senaryolarını varlığı şimdiden korku üstü cesaretli kalmam gerektiğini his ettirmeli diyeceğim .
çok zor iknası bir o kadar imkansız
Velhasıl böyle çirkinlikleri hangi güç hangi savaş aleti ne değiştirebilir. üstelik de kimliği birinin uçkur ipi ile anılan bir kadın ise
Yani eğir oturup doğur konuşulmalı
inandıklarına tutsak eden inatlaşman . Yürekteki buz pençeleri ne kadar külden korkunç olabilir ki.
Çünkü cehennem ateşi var mı?Ne fark eder asıl olan ateşti ve üşümenin beden dili hep aynıdır.
Bilinmesi gereken o ki asil bir yalnızlıkla içimde ki sesler, uzakta gelen seslerin bir benzeri yapması, aynı çığlıkla hayatım avuç içine sayılan on kuruş kadardı. Bir yandan ise göğsüme katran dökülmüş en çok da boğazım yanıyordu.
Ay kıyamam
Vakit darılıyor içimde ki gelin uçurumun ucunda. Eski elbiseler giydirilen korkuluk gibi bez parçaları rüzgârla sağa sola savruluyor. Etrafa çöreklenen bir Kalabalık gözümün önünden ve hislerim onlara herkese karşı halen yumruk yumruğaydı.
Akılsız insanların suçlamalarının içinden çıkmak ne mümkün gittikçe de uçurumun ucundayım benden farksız bir biçimde kimse yaptıklarına bir anlam yüklemiyor.
Allah kahretsin boş boğazlıkla çevremi saran insan kalabalığı gittikçe üstüne üstene yenilerini koyuyor .sanki birbirinde güç alarak sesleri uğultular yerin dibine sokuyorlardı.
Maalesef zaman zaman o hareketlerin içinde buluveriyorum kendimi
Başkasının hayatı söz konusu olduğu yerde ağzımızdan çıkacak tatlı bir cümlenin güzelliği yerini zorluğa bırakır.
Artık ,bütün güzel insanlar beyaz atlara binip gitmesinler.
Nur içinde uyusun rahmetli babaannem, masalları bizim çocukluğumuza göre değil. Büyüyeceğimiz anlara göre anlatırdı.
En çok dinlemekten ders aldığım masalımsı bir şekil de vererek bize anlattığıydı.
Bunlardan biride .Kuş tüyü yastığını bağrına basıp karanlığın ışık terkine aldırmayıp, uyuz bir eşekle evlendirilen kaçak gelinin hayat hikâyesiydi.
İnsani duygularının ne zaman bencilleşeceğini açıkça tahmin edemeyiz başımıza böyle içinden çıkılmaz olaylar gelinceye kadar, ne yazı ki korkular iş başında.
Evet, olaylar nereden geldiği çok sorgulanmayan güzel gelinin köye gelmesi ile başlar
Asıl olayın kahramanları erkek değil bu sefer biz kadınlar, maalesef kadının kadına ettiğini hiçbir canlı birbirine etmez
Konuyu çok uzatmayayım. Vicdanen ölçüp, biçimlenmiş gibi bir çözüm bulup buluşturulmuş ve dünyada bir örneği yok gibi,köyün diğer kadınları eşleri ile beraberliklerini tehlikeye girer diye kara kara çözüm aramaya başlamışlar.
Ne yazık ki!
İşin hocalık kısmı bizim hocanın karısı çekik gözlü zahide hanımda.
Hiç zaman kayıp etmeden hocaya varılıp kaçak gelin Çakır Halis eminin uyuz eşeği nikâhlanması dinen caizliğini sorulmuş
Günümüzde de sıkça rastladığımız Kurandan kendine ayar çekme oyunu kurgulanmış,Hocanın vereceği cevap tabi dinle uzaktan yakından alakası bile yokmuş
-Olur, siz hayvanı ve gelini getirin şahitleri ben ayarlarım der.
Kaçak gelinin çaresizliği uyuz eşeği delikanlı ayarına getirenlerin niyetini bile bile olayı görmezden gelir.
Bütün bu olup, biten çirkinlere sesini çıkaramaz ve nikâhı kıyılır…
Her şey kılıfına göre uygun .Uyuz eşek Çakır Halis eminin olunca mantıken gelin alıp nikâh sonrası onun evine yerleştirirler.
Lakin bütün köylüce Çakır Halis emmi çok kitaplar okuduğundan içine cin kaçtığı söylentisi dolanmakta.
Kısaca zararı kendine bir adam olarak her şerde bir hayır denilmiş.
Ha bu arada herkesin içine bir su serpilmiş ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı devrede.
Gel zaman git zaman uyuz eşek nallarını diker…
Bu sefer kaldı mı? Bizim gelin dul.
Erkeklerin düşünceleri o günde bu günde geline karşı canlılığını korur gibiymiş
Çünkü boy, endam tambura bir o kadar geniş ve eli iş tutan, hamaratlığı bir tarafa
huyu da çok güzel
Kulaktan kulağa edilen fiskoslara bakılır ise, kime niyet kime kısmet şeklindeymiş
Köyün kadınlarını ise tekrar yeni baştan bir telaş daha alır. Kafa kafaya verip sonra gelini bir an önce jandarmaya teslim etmeyi işi kökten çözmeye karar verirler.
Neyle suçlayacaklar dersiniz namusu ile tabi ki! Çok sık rastlanan o İffetsizlikle
Bende bu durumda olabilirimler-i hiç düşünmeden darağacını kurmuşlar bile yüreklerinden.
pekiyi!Uyuz bir eşeğe laik görülen gelin bu sefer ne yapacak
Aaaay siz ne kadar iyi insanlarsınız alın bütün yaşantımın kullanma hakkı sizin mi? diyecek
Olacak şey değil tabi ki hayır!
babaannem
-Yok yok falan köylülere göre yaşanmışlığı masal derdi.
O gelin, gelin dağına aitti
Tıpkı şu ben gibi
Ve fikrimce halen tekrarları yaşanırken cahilliğin masallaşması ne kadar doğru..
YORUMLAR
Yazdıklarınızı genel olarak beğenerek okuyorum. Fakat bu yazınızda karakterler pek oturmamış ve cümleler çok karışık duruyor. Mesela kaçak gelin diye bahsettiniz ama köye geldiğinde gelin değildi, köye gelince kadınların hor bakışları ve çirkin düşünceleri karşısında nikah kiyilip gelin edildi. Umarım doğru anlamış ve doğru yorumluyorumdur.
Ve öncesinde siz mi ana karaktersiniz yoksa başkası mı diye düşünürken başkası çıktı işin içinden. Hem siz kendi yorumlarınızı yaptınız hem karakteri yorumladınız derken karmaşa burada başlayıp gitti.
Çok hızlı yazıp paylaşmış da olabilirsiniz. Benimde başıma gelir zaman zaman.
Babanne, nine masalları hep ilgi çekicidir ve asla unutulmaz. Çocuk aklımızla kendi hayal dünyamızda anlatilanlari canlandiririz gözümüzde. Size de anlatılanlar masal diye anlatılmış ama bu hikayeler o kadar tanıdık ki.
Medeniyet geldi dedikçe bakıyoruz ki hala aynı yerde sayıyoruz.
Dünyanın sonuna kadar bu böyle gidecek anlaşılan. Dünyayı tersine döndürmeyi kim istemezdi..
Saygılar çokça.
Şadiye gürbüz(zaralıcan
çok teşekkür ederim zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim
saygılarımla