- 341 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Ekinözü İçmelerine Bir Daha Gider Miyiz, Bilemiyorum!
Ekinözü İçmelerine Bir Daha Gider Miyiz, Bilemiyorum!
Yaklaşık 3 sene önce gitmiştik. En fazla akşama kadar bekleyip geri dönüyorduk. Bu defa ki farklıydı. 3 gece, dört gün kalacaktık. Birkaç yer baktıktan sonra, kalacağımız yeri tutmuştuk. Yukarı içmelerde fazla kalabalık değil, orta içmelerde ise hiç kimse yok, çünkü esnaf yok. Aşağı içmeler ise hayli kalabalık ve her yer cıvıl cıvıl. Kalmak sorun değil, esas mesele yemek ve içmek. Elinizi neye atsanız, ateş pahası. Hele esnafların esnaflığı evlere şenlik. Hepsi anlaşmışlar intibaı ediniyoruz. Tutturmuşlar bir tava yemeği, sanki başka yemek olmazmış gibi. Esnaflar kartel oluşturmuşlar. Almak zorunda olduğunuzdan, büyük hayvan etini, keçi koyun eti gibi bir şekilde satıyorlar size. Arkanızdan birbirlerine kaş-göz hareketleri yapıyorlar, artık ne anlama geliyorsa, ne demek istiyorlarsa, tabi sadece kendileri biliyor, kendi aralarında anlıyorlar. Ne sorarsan yok demiyorlar; ama bildiklerini okuyorlar. Çok fazla tercihin olmadığı için, mecburiyetten alıyorsunuz. Her şeyi fahiş fiyatla satıyorlar. Orada fahiş fiyatla satılmayan, belki de satılamayan tek şey ekmek ve tuttuğunuz odalar veya apart evler. Belki de başka taraflardan kazansınlar diye, müşteriyi kaçırmak istemiyorlar.
Ekinözü içmelerinde, günü birlik gidip gelince, fazla etkilenmiyorsunuz ve esnafların o kartelleşmiş yüzlerinin farkına varamıyorsunuz. Ancak birkaç gün kalınca, neyin ne olduğunun farkına varıyorsunuz. Esnaflara üst üste iki soru soramıyorsunuz, hemen tersliyorlar ve kestirip atıyorlar. Müşteri memnuniyeti denen şeyin oralara uğramadığını düşünüyorsunuz. İnsanlar gelmek zorunda oldukları için, onlar da sanki sizin bu zaaflarınızdan faydalanıyorlar. Gelip geçici olan insanları, sanki “ne kadar kandırırsam, o kadar kâr ederim” anlayışını benimsemişler. Elbette topyekûn insanları memnun etmek mümkün değil; ancak bazı gerçekler de var ki anlatılmadan geçilmez. Mesele bazı evlerin kiralanmasıyla haksız kazanç söz konusu olduğu gibi.
Esnaflarda temizlik denen şeyin olmadığını gözlemledik. Hele yemek zorundaymış gibi kendinizi hissettiğiniz halka tatlı yeme/yedirme alışkanlığı var ki, olacak iş değil. Aynı trans yağlar içerisinde defalarca kızarttıkları tatlı hamurlarını, insanlara şifalı içme suyu refakatinde tatlı diye yediriyorlar. Fırınlarda denetimden uzak gibi görünüyor. Hijyen denen şeyin orada işi yoktur sanırım. Asık suratlı esnafın, dalga geçercesine satış yapmaları insanı derinden yaralıyor. İnsanı geldiğine pişman ediyorlar. Aslında, eğer gidilecekse, hele aracınızla gidiyorsanız tamtakır gitmelisiniz. A’dan Z’ye her şeyinizi yanınızda götürmelisiniz, özellikle etinizi. Yani ekmek dışında, esnafla fazla muhatap olup, yüzgöz olmamalısınız. Belki o zaman, biraz kafanız rahat edebilir.
Daha önceleri yazdığımız yazılarda içmeleri övmüş, olumlu anlamda çeşitli konulara değinmiştim. Ancak şimdi ise gördüğüm ve şahidi olduğumuz olumsuzlukları anlatmak zorunda kaldık. Nasıl ki olumlu yapılan ve yaşananları yazıyorsak, gördüğümüz olumsuzlukları yazmak da gerekiyor. Oraya gelen insanların birçoğuyla konuştuğumuzda; aynı sıkıntılardan ve sorunlardan mustarip olduklarını gördük. Özellikle orta içmelerdeki evlerde kalanların çokça olduğu ve ihtiyaçlarının karşılanacağı yerlerin olmasına rağmen, hiçbir esnafın olmayışı dikkatlerimizden kaçmadı.
Mevcut esnafın bu durumlarının denetimi eminim yapılıyordur; ama yapılan denetimlerin ne kadar işe yarayıp yaramadığı bir muamma. Eğer ki denetimler yeterli değilse, yetkililerin daha fazla denetim yaparak, orada müşteri memnuniyetini sağlamaları gerekiyor.
İçilen şifalı suyun faydalı olup olmadığını bir yana bırakırsak, seyretme şansını yakaladığımız OFF-ROAD araba yarışları, oradaki en büyük şansımız oldu.
İsmini bile telaffuz etmekte zorlandığımız OFF-ROAD için, ilk defa böyle bir organizasyona rastlıyoruz. Merak edip arkadaşlarla seyretmeye gidiyoruz. Bize hayli ilginç geliyor. Adıyaman’dan bir yarışmacının olmasına seviniyoruz. Elbette bir derece bekliyoruz; ama hevesimiz kursağımızda kalıyor. Zorlu mücadelelere sahne olan parkurda, 7 dakika engeline takılarak, İtalyan çukurundan çıkamayıp diskalifiye oluyor. Elbistan Belediyesini takdir ve Adıyaman Belediyesine sitem ediyoruz. "Bir ilçede var da, biz de neden olmasın?" diyoruz Arkadaşlarla güzel birkaç saat geçiriyoruz. İlk defa gördüğümüz bu araba yarışı, gerçekten farklı bir etkinlik ve iyi bir seyir tecrübesi oluyor. Arabaların her türlü aksamıyla oynanmış, sürücülerde güç, efor, tecrübe, kıvrak ve keskin zekâ, anı manevra kavrama ve kararlılığı, her şey var yani!
Yarış esnasında, yamaç paraşütçülerinin gösterisi de ayrı bir güzellik ve seyir zevki katıyor.
Elbistan Belediyesinin düzenlemiş olduğu yarışlara hem katılım güzeldi hem de değişik bir aktivite olarak bizleri memnun etti. Gerçekten Elbistan Belediyesi ve paydaşları güzel organizasyon yapmışlar ve insanlara farklı bir eğlenme imkânı sağlamışlar. Uzak olmasına rağmen, seyretmekten zevk aldık ve farklı birkaç saat geçirdik. Hele diskalifiye olmuş olsa da, bir Adıyamanlı yarışmacı olan Bayram ÇALIŞIR ve ekibinin katılmış olması, bizi gururlandırdı. En azından defalarca Adıyaman isminin zikredilmesini sağladı. Hani “reklam reklamdır” derler ya, işte öyle!
Görünen o ki, Ekinözü içmelerinin özellikle esnafları, Şair ve Yazar KARAKOÇ kardeşlerden pek bir şey kapmamışlar. Hemfikir olduğumuz arkadaşlarla, “bir daha Ekinözü içmelerine gider miyiz?” bilemiyorum; ama alışkanlıklar ve sıkıntılar devam ettiği sürece, aynı şartlarda biraz zor. Belki günübirlik olabilir. Bakalım, yeni yıl bize neler getirecek?
Kerim BAYDAK
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.