TOPRAK ANA
TOPRAK ANA’NIN BAĞRI YANIYOR
YAHYA AKSOY
" O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı."Bakara sûresi.
“"Yer doymayınca, er doymaz, su yerin kanı,yer çiftçinin canı.. yer doymayınca er doymaz.” Uygur özdeyişi
Toprak, kutsal kitaplarda ve bilimsel kaynaklarda, yaşamın kaynağı, doğanın anası olarak tanımlanır. Ne yazık ki bu günlerde bağrında yetiştirerek beslediği, büyüttüğü ve geliştirdiği tüm canlı cansız varlıkların ülkemizde ve dünyada yaşanan yangınlarla kül olması nedeniyle " Toprak Ana’nın" bağrı yanmaktadır. Ülkelerin ve genel olarak dünyamızın ortak değerleri olan bu alanlarda yaşanılanlardan bütün insanlığın ortak sorumluluğu bulunmaktadır.
“Gezegenimizde son altı yılda en yüksek sıcaklık rekorları kırıldı. Öncelikli çarelerden biri, olabildiğince ağaç dikmek.”Natıonal Geographıc, Temmuz 2021-Türkiye
ABD, 2030 ‘a kadar bir trilyon ağaç dikilip dünyanın korunması vadinde bulunmuş. Çevrecilere göre, ısınmaya yol açan karbondioksitin atmosferden temizlenmesi için hedeflenen sayıda ağaç dikilmesi ve olgunlaşanlarında koruma altına alınması yaşamsal önemde.
Düşünerek , tartışarak, çözümler üreterek , başarının ve bereketin nereye verileceğini anlayarak her alanda projeler üretilmeli ve eğitim uygulamaları yapılmalıdır. Çağı yakalamak ve geçmek, bilim ve teknoloji yarışının da kazananıdır.
Papağan der ki:
“Doğayı sen bozdun, onu sömürdün,/ Bununla da övündün,/Bununla da öğündün ey insan!
Dünya elden gidiyor gidiyor, farkında mısın?/Yoksa sen derin uykularda mısın?
Doğada renk kalmadı, göller çöl oldu,/Başını kaldır da bak,bize neler neler oldu!
Çevreciler ağaç diker,önlem olur taşkına,/Bir ağaç da sen dik torunların aşkına,
Varsa eğer hâlâ bir kurtuluş yolu ,/Durma koş,ara bul,uygula onu,
Felaketler kapımıza dayandı,inan,
Belki kurtuluruz,yeter ki sen uyan ve aklını kullan.”Eğitimci Prof.Dr. Yahya.Akyüz
Aydınlanmış ve gelişmiş bir toplumda yanlışlıklar barınamaz. Bunun temel unsuru eğitimdir. Eğitim, her zaman öncelikli, önemli, hayati ve günceldir.
Ağaç, en genel anlamıyla, "Gökyüzü ile yeryüzü arasında kurulan irtibatın sembolüdür."Gök-Tanrı’nın kendi haberlerini bu ağaçlar vasıtasıyla yolladığı" ifade edilir. Büyük ozan Yunus Emre’nin dediği gibi: " Dağlar ile, taşlar ile, seherdeki kuşlar ile çağırayım Mevlâm seni..."
“Dünyanın ciğeri ağaçtır ağaç
Yanınca ormanlar kalıyor kıraç
İyi uğraş için ne güzel süreç
Bir ormanı koru bir de yeşili
Ağaç dünyamızın yeşil örtüsü
Kurmak istiyorsan sevgi köprüsü
Fidanla bestele barış türküsü
Bir ormanı koru bir de yeşili…”
Efsanelerde ,kutsal ağaçlardan, kuşlardan, dağlardan, sulardan, gökyüzü ve topraktan ve ölümsüz kahramanlardan hep bahsedilir.Ünlü " Zeytin Duası "da şöyledir: " Allah ömrünüzü, zeytin ağacı ömrü gibi uzun, zeytin gibi bereketli, zeytin yağı gibi sıhhatli yapsın."
Âşık Veysel’in dilinde, gönlünde ve sazının telinde toprak, "Sadık yâr" olarak anlatılmıştır.
Ünlü şair Fuzulî rubailerinde, şiirlerinin Kerbelâ toprağından oluştuğunu ifade etmiştir: "Ey Fuzulî, benim makamım Kerbelâ toprağı olduğu için, şiirim her nereye gitse saygıya değerdir. Benim şiirim altın değildir,mücevher değildir,lâl değildir, topraktır,amma Kerbelâ toprağıdır."
“Toprağı süreceksen güzün sür, güzün süremezsen yüz kere sür." Uygur atasözü.
Mitolojik efsaneler, öyküler, destanlar, şiirler, masallar ve pek çok halk kültür deyişi ,toprak, ağaç,su,bitkler, doğa ve insan konusunda bize ışık tutmaktadır.
“Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur. İnsan tabiattan uzaklaştıkça kalbi katılaşır” diyen Kızılderili özdeyişlerinden ders alınmalıdır.
Yeşil ve mavi vatan hepimizin ortak geleceği ve hedefi olmalıdır. Yuvanı ve yaşamını bu ortamda sürdür. Ağaç hayattır , hayat ağaçla anlatılır, ağaç yaşamın ,insanın ve tarihin simgesidir. Dört mevsimin, yedi iklimin hüküm sürdüğü , güzel atların, otların, endemik bitkilerin ve besin maddelerinin vatanı, keklik öten, kekik biten güneş ülkesi Türkiye, doğal ürünleri,zengin ve özgü kültürel zenginliği ve doğal güzellikleri ile ulusal ve uluslararası alanda özel bir yere sahiptir.
Uygur ve Altay Türkleri arasında ağaçlara inanma geleneği de bulunmaktadır. Hasta tedavisi yapan Şaman’ın elinde elma ağacından bir sopa bulunmakta, elma kötü ruhlu olmayan sihirli bir ağaç sayılmakta. Kötü ruhları kovmak için elma ağacı ve elma kurusunu kullanarak tütsü yapılmaktadır. Uygurlar yaşlı, yalnız ağaçları kesmezler ve yanlarından at yada eşekle geçerken, hayvan üzerinden inerek ağaca olan saygılarını gösterirler. Kaşgarlı Mahmut’un diktiğine inanılan Kaşkar Opal’daki " Hay-Hay Terek Ağacı" bin yıllık bir tarihe sahip bulunmaktadır. Halk yüzyıllardır bu ağacı ziyaret ederek hürmet göstermekte. Uygurlar arasında dut ağacı dikmek hayırlı-uğurlu bir iş sayılmakta ve her aile bahçesinde veya her mahallede birçok dut ağacı bulunmakta. ( Uygur Folkloru- Abdulkerim Rahman-KB yayını. sayfa :142-1996)
Estonya’nın Ankara Büyükelçisi Volmer, Estonya Cumhuriyeti’nin 90. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Ankara’nın -Hasanoğlan beldesi’nde düzenlediği "hatıra ormanı kurma " ağaçlandırma çalışmasında şunları söylemiş:
"Eski zamanlarda Estonya’da ağaçlar bir tapınma aracı olarak kullanılırdı. Hristiyanlığın kabulünden yüz yıllar sonra bile halâ bir çok Estonyalı ’ HİİS’ adı verilen ritüellerini, küçük ormanlara giderek gerçekleştirirdi. Estonyalı köylüler, bir ağacı kesmeden önce mutlaka ondan ÖZÜR dilerlerdi."
“…Son söz; bugün “Kurdun Sırtı Toroslar Türksüzleştirilebilir, Yörükler yoksa, Anadolu da Yok” başlıklı Trakya Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Yüksel Hoş’un ayrıntılı bir yazısını okudum.
Yüksel Hoş yazısında aynen, “Yanan dağlarımız ülkemizin omurgasıdır. Kurdun sırtıdır demiştik. O omurga varken ülke dik durur. (…) Dağ coğrafyanın bir ülkeye hediyesidir. Toroslar da Türkiye’nin güneyini, en zayıf olduğumuz sıklet noktamızı koruyan doğal siperlerimiz. O siperler tutulmalı. Yansa da 1 seneden kısa sürede gerekirse lise, üniversite öğrencilerimizi kullanıp oraları inşa etmeliyiz. Yabancı kimseyi sokmadan... Otlar yoksa keçiler de olmayacak. Keçiler yoksa Yörükler de olmayacak”.
Yine Yüksel Hoş; Mustafa Kemal Atatürk’e atfen, “Bu nedenledir ki bu coğrafyanın özelliklerini iyi bilen ve stratejik bölgelerde halkın toprağına bağlı kalmasının önemini bilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, şu veciz ifadede bulunmuştur:
Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez”.
Beka, Vatanın korunması ve Türk Milleti’nin Anadolu coğrafyasında varlığını ilelebet sürdürmesidir.”.Prof.Dr.Ersan Şen’in” Orman Yangınlarında Yetki Tartışması ve Vatan başlıklı” yazısından: (www.hukukihaber.net/orman-yanginlarinda-yetki-tartismasi-ve-vatan-makale,9278.html )
Bayramların hası “AĞAÇ DİKME BAYRAMI”dır.Kutsal ağaçların şahı kayın ağacı’na ve tüm doğa harikası ağaçlara selam olsun. Bunların hepsi korunsun. Doğa felaketi yangınlar ve diğer kıyımlar son bulsun...”Ben de bu dağların nesine geldim ?Meleşir kuzular sesine geldim…”denmesin… Ormanı bilerek yok etmek en büyük vatan ihanetidir. Toprağın, ağacın, insanının ve doğadaki tüm canlıların ahı, bir kibritin, bir çakmağın arkasına gizlenecek kadar zavallı olan hainleri affetmez, İhanetin bedeli ağır olur.
Bizim ve toprak ananın bağrı yanarken ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmamalı ve Dante’nin şu sözünü unutmamalıyız. “Her karanlık, kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır”. Şimdi Toprak ananın ağıdını dindirmek için umutla ve omuz omuza seferberlik başlatma zamanıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.