- 268 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Pazar Duyguları Eşliğinde
Berlin- Spandau ve Toprağım Zübeyde Bilget
Berlin’e taşınma eğilimimden dolayı 20 Ağustos günü iki iş görüşmesi için Almanya’nın en büyük nüfusuna sahip olan başkentine bir yolculuk yaptım. Yolculuğum her yanıyla güzeldi. Seyhatim esnasında Frankfurt Main’den Berlin’e kadar Almanya’nın Tunus büyükelçisiyle beraber siyasi, ekonomik, askeri, hukuki konuları masaya yatırarak bir seyhat gerçeklestirdim. Oturduğumuz koltuklarda birbirlerimizin okuduğu kitaplar dikkatlerimizi çekmiş olmalı ki, bay Sigfried’le tanışma imkanını elde ettim. Daha sonra daldığımız koyu sohbet eşliğinde bay S.e Almanya’nın emperyalist bir ülke olduğunu dile getirdiğim köklü argumanlarla kabul ettirdim. Bu sohbetimizde hoş olan durum ise bay S.nin hiç kızmadan, sinirlenmeden beni dinlemesi ve yorumlarını ona göre yapması, onun bana gerçekten mütevazi bir insan olduğunu da benim zihnimde belgelemiş oldu. Sohbetimizde ilginç olan ise bay Siegfried’in eski (SSCB) Soyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasına ve NATO’nun, Rusya’ya karşı agresifpolitikalar uygulayarak, açılımını desteklemediğini konuşmalarımız sırasın da dile getirdiği için kendisine ayrıca teşekkürlerimi ilettim. Bu zayıf, ince suratlı, uzun boylu, üç günlük tıraşıyla, bilgi yüklü adam, ilk etapta bir diplomat değil de, daha çok sıradan birimiz olması imajını vermesi her yanıyla sevindiriciydi. Elinde piramitler ve Hititler üzerine okuduğu kitabı görmeseydim, acaba ben ne düşünürdüm diyerek kendimi sorguladım. Yolculuğumuz boyunca, kendisi matematik ve felsefe eğitimi aldığı için felsefe ağırlıklı konuları ve Afghanistan’daki Taliban’ın iktidara taşınmasında Amerikan’ın Büyük Ortadoğu – Kaos Projesinde ki rolünü, Kürtlerin ve diğer bölgesel grupların, İran ve Türkiye’nin bu kaostaki üstelndikleri komprador rollerini detaylarıyla konuşarak Berlin ana garına kadar getirdik. Her ayrılık gibi bu da hüzünlü oldu, bir kahveye bile vakit bulamadan ve E-Mail adreslerimizi ve şayet iki yıl içinde Tunus’a gelirsem kendisini ziyaret etmek sözüyle iki kardeş gibi pandemiye rağmen sarılarak ayrıldık. Yolun açık olsun bay Sigfried.
Daha sonra iki günlük Berlin ziyaretim için Berlin-Spandau’da yaşayan değerli insan, can Toprağım Zübeyde Bilget arkadaşımı ziyaret ederek çok güzel bir iki gün geçirmenin sevincini ve bu dönüşün burukluğunu aynı bay S’de yaşadığım gibi yaşadım. Seyhat dönüşü yer yer sayfalarına gömüldüğüm kitabın arasında, aslında Berlin de kırk yıl yaşamış gibi duygularla yer yer de ağlayarak Frankfurt’a geldim. İnsanın dostlarının olması, onların zaman aşımına uğramadan, uzaklık yakınlık demeden devam ettirilmesi için iki tarafında gereken özeni göstermesi, bunun için gereken emeği vermesi dostluğun, arkadaşlığın, yoldaşlığın sağlamlaştırılması açısından çok büyük önem taşıdığına bir kez daha tanıklık etmek buruk yüreğime büyük sevinçler yükledi. Toprağım sana yürekten teşekkür ediyorum ve gelecek seferde, kendi ellerimle çiğ köfte yoğurarak güzel bir gün geçirmeyi temenni ediyorum. Toprağım, insan olarak cesaretli, güzel yüreğinin güzelliğinin ve karekterinin sağlmlığının özelliklerini yüzüne yansıtan ve hayatıma etki eden ender insanlardan biri olarak girmesi ve dört yıldır da böyle kalması, bir insanın yaşayarak edineceği en güzel tecrübelerden birisidir. Toparğım da, diğer dostlarım ve saydığım, sevdiğim insanlar gibi, seni de kesinlikle kayıp etmeyeceğime adımın Hasan Hüseyin olduğu gibi inanıyorum. Yürekten saygılar Toprağım sana. Özellikle hayat arkadaşımı kaybettiğim dönemin ilk başlarında her gün beni arayıp sorarak, motive ederek yaşama bağlamaya çalışan, bunun için yürekten emek veren çok değerli ve samimi bir insan olduğun ve benimde seni tanımanın verdiği gururla ne kadar iftihar etsem o kadar azdır. Söylediğim gibi tanıdığım ender insanlardan bisrisin. Kendini geliştirmen, okuyup araştırman ve yöresel kelimelerin sözlüğünü çıkarma düşüncen beni gerçekten gururlandırdı. İşte bu kadının benim için değerli bir insan olarak arkadaşım ve güvenilir bir dostum olması açısından bilim adına sevincim daha da sınırsızlaştı. Toprağım balkonun da yetiştirdiği bir düzüne çiçekle, balkonu adeta bir bahçeye çevirmiş ve kendine balkonda bir dünya güzelliği yaratmış. Orada kadife çiçeğinden sardunyaya, sukulumdan, kuzu kulağı, reyhandan naneye ve yağotu’na kadar uzanan değişik bitkilerin küçücük bir bitki dünyası oluşturduğuna tanıklık etmek ise baharın belgesi oluyor içimize. Sonra balkonda uzun sohbetimiz eşliğinde, psikolojiden sosyal ilişkilerden, günümüz gençliğinden, eğitimden, ekonomiden, insanlığın herkesi ilgilendiren genel sorunlarından ve aktuel olan Taliban gerçeğinden yola çıkarak geceyi sohbetle, çayla ve kahveyle uzatmamız gerçek dostluğun güvenilirliğini bir kez daha kanıtlamış olduk kendi kimliklerimizde.
Spandau, Berlin’e kıyı kentlerden birisidir. Havel ırmağı kıyıları boyunca uzanıp giden bu kent, sevimli tarihi binaları, tarihi sokakları, koruma altına alınmış özel evleri, meslek kuruluşları, dil kursları veren enstitüleri, meslek odaları, kültür ve sanat etkinliklerinin yoğunluğu, el sanat kursları, caddelere yayılmış mütevazi kahveleri, Pazar yeri meydanı, dar sokakları, eski stillerde yapılmış evleri, tiyatro ve sinema etkinliklerinin yerel yoğunluğu ilk etapta bile insanın gözüne çarpan rahat insanlarıyla bir anda Berline yüzlerce kilometer uzaktaymış gibi bir hisle Havel kıyısında dolaşıken insan kendini unutabilir.
Irmağa demirlemiş tekneler, botlar, çutanalar, patalyalar, gezinti gemileri, yatlar, küçük yük şilepleri, deniz taşıma araçları, mavnalar size Venedik’de olmasanız da o duyguya doğru sürükleyen bir iç gezintinin güvenini aşılar size istemeden. Hiç bir şey yapmadan demir tarabazanlara dayanarak suyu seyretmek bile insana “su gibi aziz ol” sözünü çağrıştırarak, içinizde ruhu bir denge sağlamak yetisini de bahşeder size. Biz Toprağımla evden çıkıp, Toprağımın yerel bilgisini dinleye dinleye kalan vakti doldurmanın ve dönüş hüzünü yatıştırmanın teleaşını böylece hafifletmiş olarak ilerliyoruz sahil yolu diyeceğim bir güzergah üzerinde! Hava güzel, insanlar, insanlar neşeli, onların neşesi bizimde ruhumuza ve bedenimize yansıdığı için derin dostluğun ve saygın hürmetiyle Spanda’unun Eski şehir merkezinin sokaklarına girerek tazeliyoruz kentin kalbine doğru ilerlerken. Tarihi konusunda, Berlin’den daha eski bir döneme dayanan bu Almanya payitahtının bölümü yine de herhalde politik nedenlerden dolayı demek ki, başkent olma ünvanına erişememiş. Bu üzücü bir durum olsada, kentin silüetine yansımış tarihi silip atmak imkansız gibi gözüküyor şimdilik. Evler, ve Avrupa’nın en yeşil baskentinin bir bölümü olan Spandau da, Berlin gibi endüstrü kirliliğine meydan okuyarak yeşilin, ağaçların, geniş bir bitki örtüsüyle binlerce çiçeğe, böceğe, kuşa, sulaklara, yerel göllere ve ormanlara ev sahipliği yaparak Berlin’e kafa tutmaya devam ediyor. Şehiri dünyaya bağlayan ana tren garı ise, günün her saatinde insan seliyle dolup taşıyor ve şehir her geleni kucaklamanın neşesiyle daha trenden inişinizde, mükemmel bir görünüme sahip olan belediye binasıyla size “hoş geldiniz Spandau’ya” diyerek size kendine çekiyor. Ayrıca Spandau bu kadar az cümlelerle anlatılamaz, ama daha ileriki dönemlerde ve orayı her ziyarete gidişim de başka yönleriyle Pazar yazıları olarak altını çizerek anlatmaya devam edeceğim.
Spandau’dan ayrılırken çok, ama çok üzüldüm Toprağım. Sana yürekten teşekkür ederek sağlıklı günler diliyor ve hepinizi tüm yüreğimle öpüyorum. Kızlara yürekten selamlarımı ilet lütfen!
H. Hüseyin Arslan - 22.08.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.